Bitcoin bizi devletin ekonomi üzerindeki abartılı tahakkümünden kurtarır mı? Pek öyle görünmüyor. Kripto paraların bireysel üstünlüğü özgür kılmak için kibirli devletlerle savaştığına dair özgürlükçü vizyon bir fanteziden ibaret
Bitcoin yeni zirveleri görmeye devam ediyor; üstelik El Salvador ve Küba tarafından geçerli kanuni para olarak kabul edilmesine karar verildi. Yani kripto paralar hayatımızda kalıcı olacak gibi görünüyor. Peki bu durumun para ve politika açısından ne gibi sonuçları olabilir? Para güvene dayalıdır. Mal ve hizmetlere karşılık parayı kabul etmemizin sebebi, aynı paranın gelecekte başkaları tarafından da kabul edileceği varsayımıdır. Amerikan doları için de altın için de aynı şey söz konusudur. Bitcoin gibi kripto paraların dolandırıcılıktan ya da birçok ekonomistin altını çizdiği gibi spekülatif bir balondan ibaret olduğunu iddia etmek, bunların popülerliğini görmezden gelmek olur. Öte yandan kripto paralar kamuoyunun güvenini kazanacak sağlam kurumsal temellerden yoksun. Bu yüzden, Bitcoin’de görülene benzer şiddetli iniş çıkışlar, bu araçları kırılgan ve oynak hale getiriyor. Dahası, Bitcoin ve “emek ispatı” mekanizmalarına dayalı diğer kripto paralarda, işlemlerin sürekli olarak doğrulanması ve merkezi olmayan (blok zincire dayalı) bir kütüğe kaydedilmesi gerekiyor. Bunun için milyonlarca bilgisayarın işlemleri güncellemek ve doğrulamak için sürekli çalışması şart. Bu çalışmalar, yeni Bitcoin çıkarma karşılığı verilen ödüllerle teşvik ediliyor.
Bitcoin’in beş sırrı
Bugün söz konusu “madencilik” işlemlerine harcanan enerji, Malezya veya İsveç gibi orta büyüklükteki bir ülkenin enerji sarfiyatından fazla. İklim değişikliğine bağlı tehlikelerin (ve şu ana kadarki müdahalemizin zayıflığının) farkına vardığımız bir dönemde, bu muazzam tüketimin insanları Bitcoin’den uzaklaştırması beklenebilir. Ama Bitcoin bütün oynaklığına, kırılganlığına ve devasa karbon ayak izine karşın birçok insana cazip görünüyor. Bunu beş faktöre bağlıyorum: Politik anlatısı; suç faaliyetlerini mümkün kılması; senyoraj dağılımı; çağımızın teknolojik iyimserliği ve cazip ekonomik fırsatların kıt olduğu bir dönemde çabuk zengin olma arzusu. Gelin sondan başa doğru hepsini sırayla ele alalım. Ekonomik beklentilerin küçüldüğü bir çağda yaşıyoruz. Üniversite mezunları bile iyi ve düzenli bir maaş aldığı sağlam bir iş bulacağından emin değil. Ekonomik fırsatlar kıtlaşınca, çabuk zengin olma mekanizmaları her zamankinden de çekici hale geliyor. Şu anda koskoca bir sektör, köşeyi dönmek için Bitcoin’e yatırım yapılması gerektiğini anlatmaya adanmış durumda. Kripto paralara para akıtılıyor çünkü gerek ABD’de gerekse dünyanın geri kalanında milyonlarca insan buradan kayda değer gelir elde edeceğini düşünüyor. Kripto paranın amatör ve bireysel yatırımcılara devasa gelir sağlayacağı anlatısı, teknoloji takıntılı çağımıza uygun bir söylemi besliyor. Sürekli olarak teknolojik becerimiz sayesinde daha parlak bir geleceğin inşa edildiğini duyuyoruz. Yüzeysel bakınca, Bitcoin’in bir teknolojik inovasyon olduğunu inkar etmek mümkün değil. Herhangi bir denetim veya devlet yaptırımı olmadan işleyebilen böylesine karmaşık, merkezi olmayan bir sistem oluşturmak, hakiki bir yaratıcılığın ve ustalığın ürünü. Bitcoin’in cazibesini yaratan bir diğer unsur senyoraj, yani para arzı kontrolünün (genellikle hükümetlere) getirdiği ek satın alma gücü. Amerikan hükümeti dolaşıma yeni para soktuğunda, bunu hizmet satın almak veya borcunu ödemek için kullanabiliyor. Senyoraj kazanma beklentisi çok cazip ve şu anda bin 600’ü aşkın kayıtlı kripto para bulunması biraz da bunun üzerinden açıklanabilir. Bitcoin örneğinde, merkezi bir otoritenin olmaması senyorajın dağıtıldığı anlamına geliyor; bu da şu an dünyada bir milyondan fazla insan tarafından yürütülen madencilik çalışmaları için gereken teşviki sağlıyor.