Paris Moda Haftası’nda zihin yolculukları

Bir yıl önce bu zamanlar, Paris Moda Haftası, bir ay süren New York-Londra-Milano moda haftaları turlarının büyük finalini yapmış; editörlerin, satın almacıların, VIP müşterilerin yaklaşık 6 ay sonrasının, yani bir sonraki sezonun trendlerini kanlı canlı görmelerine ev sahipliği yapmıştı. Sonrası malum. Bu bir yıl içerisinde ise markalar farklı stratejiler deneyerek, seyircisiz defileler veya moda filmleri ile dijital moda haftalarında yerini aldı. Sektörün devlerinden Gucci, Saint Laurent, Balenciaga ve Celine gibi kimi lüks markalar ise bu süreçte, yıllardır tartışılan moda haftaları sirkülasyonunun yarattığı üretim ve prodüksiyon baskısından sıyrılmayı tercih ettiler ve kendi takvimlerinde koleksiyonlarını sunma kararı aldılar. Dijital moda haftalarına katılanlar arasında ise sürpriz lokasyonlarda seyircisiz defileler gerçekleştiren markalar öne çıktı.  Pandemiden önce lüks markalar, ara sezon koleksiyon sunumları için yüzlerce davetliyi dünyanın fantastik köşelerinde ağırlıyor, davetlilere de son on yılın yükselen değeri ve lüksün yeni tanımı kabul edilen ‘eşsiz deneyimler’ yaşatıyordu. Yüzlerce davetlinin Çin Seddi’nde, Malibu’da okyanus dalgaları arasında, Capri’de, Tokyo’da veya Marakeş çöllerindeki defile organizasyonlarında karbon ayak izi tartışmaları arasında geçirdikleri günler, eğlenceler, elbette iletişim, pazarlama ve sosyal medya ayakları için müthiş geri dönüşler getirmekteydi. Bu dijital sezonda da kimi markalar koleksiyon sunumlarını yine sıra dışı lokasyonlarda gerçekleştirerek, izleyicileri bu kez zihinlerinde bir yolculuğa çıkarıyor. Hem de yüzlerce davetlinin seyahat prodüksiyonu olmadığı için dağlara tepelere saraylara uzanabiliyor. Balmain defilesi Air France hangarında gerçekleşiyor. Modellerin uçaktan inip catwalk yaptığı defilede, 1960’ların seyahat şıklığı ve modaevinin kurucusu Pierre Balmain’in o dönemki tasarımlarının referansları, tasarımcı Olivier Rousteing’in çağdaş çizgileriyle buluşuyor.