Çoğu zaman kadın düşmanı
Kent pratiği, uyuşturucuyla mücadele, cinsiyetçi yaklaşım gibi belli başlı birçok konuda her şey çok farklı artık. Hem de nasıl. Bir de benim karakterim Jackie ile ilgili unutulmaması gereken şey, kendisinin 90’lar için bile hayli geri kalmış biri olduğu. Mesela dizideki bıyığım 90’larda yok artık. O dönem herkesin yüzünü temizlediği, saçını kısacık kestirdiği bir dönem. Ama Jackie dört elle geçmişe sarılan, gelecekten hiç hoşlanmayan biri. 90’ların da gerisinde ve kadınlara davranışı aşırı kibirli. Bu konuda ne hissediyorsunuz? O da böyle biri diye hissediyorum. Bence bayağı kadın düşmanı, kibir şöyle dursun. Bu sezondan önce senaristlerle oturup konuştuk, onlar nasıl bir tip yazmak isterler ve ben nasıl birini oynamak isterim diye. Aslında bence kadınlarla ilişkisi epey ilginç. Çoğu zaman kadın düşmanı ama bazen de onlarla yan yana. İlk sezonda evde üç kadınla yaşıyordu mesela. Bu sezon kayınvalide evde değil artık ama karısıyla kızı arasındaki sağlam ilişkiyi kıskanmaya başlıyor Jackie. Bir de patronu Karen Shimizu var. Bu kez bazı keşiflere tanık olacağız yani.
“Haklı olmayı değil, mutlu olmayı seçtim”
İkinci sezonda karakteriniz FBI’da kalmak için mücadele veriyor. Halbuki kimse onu istemiyor, ona saygı duymuyor. Zaten eski ‘silah arkadaşları’ da ya özel sektöre geçmiş, ya ölmüş. Bağlantılarını kullanıp daha saygın bir iş bulabilecekken neden bu mücadele? Galiba bu pozisyonun tehlikesinden ve yarattığı heyecandan besleniyor. Emeklilik kelimesini duymak bile bir ayağı çukurda hissini veriyor kendisine. O maskülen gücü kaybetmemek için uğraşıyor. Belki bir gün ayrılma kararı verir ama bu kararı kendi almak ister, ona tebliğ edilmesini değil. Hayatınıza bakınca; haklı olmayı mı, mutlu olmayı mı seçtiniz? Vay, güzel soru. Ben galiba mutlu olmayı seçtim. Başarıyı doğru kategoriye koyarak, dengeyi iyi tutturdum diyebilirim. Ün, para, iktidar.. Bunların mutluluğumun önüne geçmesine izin vermedim.