Hacer Foggo’yla Derin Yoksulluk Ağı’nın ofisinde buluştuk. İnsan hakları savunucusu, aktivist Hacer Foggo yıllardır İstanbul’un en yoksul bölgelerinde çalışmalar yapıyor. Sohbet için karşısına oturdum, telefonu hiç susmadı! Pandemi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoksulluğu arttırdı. Hacer Foggo, yardımla yapılabilecekleri ve ötesini anlattı. Pandemi yoksulluğu arttırdı. Çok uzun zamandan beri bu alanda çalışıyorsunuz. Araştırmanız yeni yoksullara dikkat çekiyor. Bize karşılaştığınız tabloyu anlatır mısınız? İstanbul’un 12 ilçesinde 103 ailenin evlerini ziyaret ederek bir araştırma yaptık. Yüzde 64’ü günlük işlerde çalışıyor, yüzde 12’sinin hiçbir geliri bulunmuyor. Günlük güvensiz işlerde çalışan nüfusun yüzde 42’sini kağıt, hurda, naylon toplayıcıları oluşturuyor. Yüzde 15’i tekstil işçisi, yüzde 8’i temizlik, yüzde 7’si seyyar satıcı, yüzde 3’ü de müzisyenler. Mesela burada en önemli verilerden biri; pandemi ile birlikte hanelerin yüzde 6’sında çocukların ev geçindirdiği. Yüzde 84’ü yeterli besine ulaşamıyor. Çöpten beslenenler var.
Çok boyutlu yoksulluk
Dünyanın gündeminde de bu var. Artan yoksulluk ve eşitsizlikler. Türkiye’de bu durumu ortaya koyan kapsamlı bir çalışma var mı? BM 2020 yılında Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi Raporu yayınladı. Türkiye 2014 yılından sonra çok boyutlu yoksulluk verilerini BM ile paylaşmadığı için bu başlık altındaki yoksulluk durumu raporda yer almadı. Dünya bu yoksulluğu, çok boyutlu yoksulluk verileriyle ölçüyor. Sadece eve gidip, “Televizyonunuz var mı”, “Buzdolabınız var mı” diye sormuyor. Hanedeki her kişinin yoksulluğunu aynı zamanda çalışabilirliğini de ölçüyor. Mesela “Eğitimini soruyor, okul terkini, suya erişimini ve evde kullanılan yapı malzemesine bakıyor. İşte çok boyutlu yoksulluk dediğimiz şey bu. Pandeminin yansıması nasıl? 2020 Mart ile 2021 Mart farklı. 2020’de gıdaya erişemeyenler vardı… Şimdi evsizlik, açlık ve eğitime hiç erişememiş çocuklar var. Yeni yoksullar kimler? Yoksul mahallelerde insanların derin yoksulluğa gittiğini görüyorduk, bu durum pandemide arttı. Kod 29 (ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış gerekçesiyle tazminatsız işten çıkartma) ile işten çıkarılan, şimdiye kadar hiç yardım almamış, sosyal yardıma başvurmamış insanlar var… Mesela krediyle evini almış, ödüyor bu zamana kadar, sonra bir anda işsiz kalıyor… Bir yanda kredi borcu var, iki çocuğu okula gidiyor… Artık yoksul. Elektrik faturasını ödeyemiyor, evinde ısınamıyor. Mesela tekstil atölyesinde müdür biri var, taksite girmiş, eşi çocukları var… İşsiz kalınca gıdaya erişemiyor. Bugüne kadar kaymakamlığa veya belediyeye başvurmamış. Bunlar görünmüyor devlet verilerinde.
Sokakta çalışan çocuklar arttı
Yoksulluk çocukları, kadınları daha çok vuruyor. Çocuklara ve kadınlara ulaşmak için ne yapılabilir? Önümüzdeki dönemde birçok çocuğun okula gidemeyeceğini düşünüyorum. Araştırmamızda da gördük, sokakta çalışan çocuk sayısı yüzde 6 arttı. Devreden yoksulluğun şiddeti de büyüyor. Aile Bakanlığı açıklama yaptı sosyal yardımlar yüzde 3 artmış. Ama burada bir sorun var. Yoksulluğu azaltmıyorsun. Burada bir yanlışlık var. Hedefimiz daha az insana daha çok destek vermek olmalı. Balık tutmayı öğretelim diyorsun ama bunu yapamıyorsun. Biat ve itaat ilişkisi kuruluyor. Yarı aç, yarı tok yaşama noktasında kalıyorlar, o görünmeyen halka boyunlarında öyle yaşıyorlar. Burada parti ayrımı yapmıyorum ama sahadan biri olarak bunu görüyorum. Yoksulların boynunda bir halka ve politikasızlık var. Pandemide bunu çok daha sarsıcı yaşadık, çünkü sokaktan kazanç bitti. Mama sorunu da ciddi boyutta… Doktor anneye “Çocuğuna şu kadar mama vereceksin” diyor. Ama anneler çaresiz. Pirinç lapası, şekerli su veriyorlar. Anneler var, “Bana o mamadan gönderme ona alışınca başka şey yemiyor” diyorlar. Metropol yoksulluğunun önüne geçecek bir formül, çözüm var mı? BM yetkilisi “savaş ekonomisi” dedi. Çok doğru, savaş ekonomisi uygulanacak durumdayız. Patates dağıtmak çözüm mü? Patates, soğan da dağıtsınlar. “Garip gureba” deyip kabul ettiler yoksulluğu, durum bu kadar kötü. Sürdürülebilir çözümler, politikalar önemli. “Geri ödemesiz sabit gelir” verilmeli. En azından bir süreliğine… Dünyanın önde gelen iş insanları “açlık için seferberlik” diyor. Ama bir kesim “yardım yapayım ama nereye kadar” diyor. Aç insana “Sana balık tutmayı öğreteceğim” diyemezsiniz. Ayrıca bel fıtığı olan bir insana hamallık işi veremezsin. Sonra da “İş verdim çalışmadı” deniyor. Bu yüzden çok boyutlu yoksulluk verilerine ihtiyacımız var. Ne yapmalı Hacer Hanım? Şu anda en acil yapılması gereken şey yoksulluğu ve açlığı kabul edip bu alanda çalışan her kurumu bir araya getirerek acil bir strateji geliştirmek. BM Genel Sekreteri António Guterres geçenlerde “Gelişmekte olan ülkeleri, yükselen bir açlık, yoksulluk, sosyal huzursuzluk ve çatışma dalgasının” beklediğini, çok şeyin geri dönüşü olmayan bir şekilde değiştiğini söyledi. Bu durumdan en fazla etkilenecekler de kırılgan topluluklar yani kronik yoksullar. Covid-19 derin eşitsizlikleri belirgin hale getiren bir süreç, yapılan sosyal yardımlar düzenli olmadığı ve bu sabit bir gelire dönmediği sürece insanlar açlıkla savaşacak. Bu nedenle en azından bir süreliğine geri ödemesi olmayan sabit ve düzenli gelire ihtiyaç var.