"Erkeklerden özgürlük değil, erkekler kadar özgürlük istiyoruz"
“Kadın cinayetleri ve çıplak arama konularında kadınların ortak ses çıkaramamasını kabul edemiyorum. En temel insan hakları ve kutsal yaşam hakkının arkasında duramayacaksak, neyin arkasında duracağız! Pandemide kadın istihdamı da 20 yıl geriye gitti”
Boyner Grup Yönetim Kurulu üyesi Ümit Boyner “eşitlik” ve “toplumsal cinsiyet” konularında liderlik eden iş dünyası temsilcilerinden. Boyner Grup olarak bu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de “artık indirmeyin” diyerek kadınların uğradıkları her türlü ayrımcılığa karşı duruş sergiliyorlar. Ümit Boyner’le kadın hakları, eşitlik, adalet, toplumsal cinsiyet konularında konuştuk. Dünyada Arjantin’den Polonya’ya bir kadın dalgası var. Bolivya’da “Erkek Egemenliğini Ortadan Kaldırma Bakanlığı” kuruldu. ABD Başkanı Biden kadar Kamala Harris’i konuşuyoruz. Siz dünya gündeminde kadınların farklılık yakaladığını, mücadelelerinin daha öne çıktığını düşünüyor musunuz? Pandemiyle birlikte tüm dünya ve insanlık aslında neyin öncelikli olduğunu daha çok sorguluyor. Bana bu dönemin en çok düşündürdüğü şey eşitsizlikler. Aşı hakkı ve aşı eşitsizliği diye bir kriz yaşıyoruz şu anda. İnsan hakları, güç mekanizmaları, devlet-toplum-birey ilişkileri mercek altında. Özellikle insan hakları ve eşitsizliklerin bu kadar tartışıldığı, “Black Lives Matter” gibi küresel sistemin merkezinde gelişen toplumsal hareketler nedeniyle belki de eşitsizliklerin ilki olan, birçok eşitsizliğin temelini oluşturan “cinsiyet eşitsizliğinin” daha çok gündeme gelmesi ve ön plana çıkması bence normal ve doğal. Dünyanın tüm kadınları nihayet zincirlerini kırıyor, benim de tüm erkeklere mesajım “buna alışın ve yanımızda olun”. Tabii 1968’den bu yana tüm toplumların ezberlerini bozan, sarsıcı ve güçlü feminist hareketin de hakkını vermek lazım. Dünya kadınların önde olmasına, öne çıkmasına ve haklı eşitlik talebine alışmak zorunda. Bu alışmaya geçişin sancıları bunlar. Yeni Zelanda’dan Danimarka’ya pandemide kadın yöneticilerin olduğu ülkeler pandemiyi daha az hasarla atlatıyorlar. Sizce bunun nedeni ne? Kadınlar krizi daha iyi yönetiyor. Kadınlar “yaşam”la, yaşamak ve yaşatmakla erkeklere göre biraz daha haşır neşir. Zor koşullara, erkek ve toplum baskısına rağmen bir şeyler üretmeyi, varolmayı, var etmeyi ve tabii kriz yönetmeyi tarihsel olarak daha iyi biliyorlar. Şunu arzu ederdim, erkek bakış açısına teslim olmuş kadınların da bu gücün farkına varması, kadınların bu konularda “tek bir ses” çıkarması çok önemli. Ayrımcılık ve kadına her tür şiddet konusunda çoğu kadından güçlü bir ses çıkmıyor. Bu çok üzücü. Kendinden farklı gördüğün kadınlar için de aynı eşit özgürlüğü, hakları ve fırsatları istemeli. Bugün Türkiye’de de dünyada da siyasi partiler, AK Parti de kadın emeği ve kadınların katılımı sayesinde ayakta. Ama söylem ve vitrin hep erkeklerde.
Çıplak arama kabul edilemez
Sizi Türkiye’de kadınlarla ilgili en çok ne huzursuz ediyor? Tüm kadınların kadın konularında “birleşememesi”, çok temel konularda bile hala polarize olmaları. En basitinden çıplak arama konusunda kadınların tek ses çıkaramamasını kabul edemiyorum. Kadın cinayetlerinde suçu kurbana yükleyebilen kadınlar var, inanılmaz. En temel insan ve kadın haklarının, kutsal yaşam hakkının arkasında ortak ses duramayacaksak, neyin arkasında duracağız? Sınıflar, ideolojiler ve kutuplaşmalar ötesine geçebilen geniş bir kadın dayanışması örgütlenememesi bence en büyük sorun. Beni en çok en temel insan hakları ve en temel kadın hakları arkasında bir arada duramama hali rahatsız ediyor. Kadınlar eşit haklar için hep birlikte mücadele etmedikçe en büyük zararı yine kadınlar görüyor. Üstelik toplumsal dönüşüm o toplumda kadınların konumuyla çok bağlantılı değil mi? Kadınlar temel konularda ne kadar çabuk birleşirse demokratik ve eşitlikçi değişim daha kolay olacak.
İnsan onuru partilerüstü
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) “Cezaevinde çıplak aramaya maruz bırakılan kadınları değil, bunların faillerini sorgulayın” diye bir açıklama yaptı. Katılıyor musunuz? Bu tartışma çok acı verici. Katılmamaya imkan yok. Erkek olsun, kadın olsun insanı aşağılayan, onurunu kıran eylemi ve bunu yapanları değil mağdurları sorgulamak hangi vicdana sığar? İnsan hakları, insan onuru gibi konular partiler ve zihniyetler üstü konular olmalı.Şiddet, ekonomik hayata katılım, fırsat eşitliğinin sağlanamaması yıllardır gündemimizde ancak yol alabildiğimizi söyleyemeyiz. Nasıl bir engel var? Zihniyet dönüşümü için ne yapmak gerekiyor? Zihniyet dönüşümü siyasal yönleri olan sosyal bir konu. Erkeklerden özgürlük değil, erkekler kadar özgürlük, eşitlik istiyoruz. Nokta. Öncelikle kadın ve erkeğin eşit olduğunu, evde, işte, okulda, sokakta, hayatın her alanında eşit olduğunun, eşit haklara sahip olduğunun kabul edilmesi gerekiyor. Konu aileden başlıyor aslında. Evin içinde eşit sorumlulukla başlıyor. “Erkek alışverişi yapar, kadın yemeği yapar” dediğiniz noktada film kopuyor. Sabit toplumsal cinsiyet rolleriyle, “Yuvayı dişi kuş yapar – eve ekmek getirmek erkeğin sorumluluğudur” kafasıyla alınabilecek mesafe kısıtlı. Hayatın müşterek olduğunu kabul etmekle başlıyor her şey. Kadın liderlere hep “çalışan anne” olmanın zorlukları sorulur. Erkeklere de “çalışan baba” olmanın zorlukları sorulmaya başlandığı noktada önemli bir eşiği atlamış olacağız.
Kadın istihdamı geriledi
Kadın istihdamı pandemiden etkileniyor. Zaten Türkiye’de oran düşüktü. Bundan sonrası için nasıl önlemler alınmalı? Salgının en çarpıcı sonuçlarından biri de kadın istihdam oranında Türkiye’yi 20 yıl öncesine götürmesi. Bunu ILO söylüyor. Erkeklerin sahip olduğu tüm haklara kadınlar da sahip olmalı. Şirkette, sokakta, devlette, sivil toplumda, sanatta… Varolan kadın istihdam seviyeleriyle Türkiye’nin gelişmesinden de büyümesinden de bahsedemeyiz. “Mış gibi” yapmayı bırakalım. Yüzde 30’lar seviyesinde seyreden kadınların iş gücüne katılımı daha da düşüyor. Kadın işsizliği 2019 yılının ortalarından bu yana ürkütücü bir hızda artıyor. Genç işsizliğiyle birlikte en büyük sosyo-ekonomik sorunumuz bu. Bu kadın istihdam seviyeleriyle Türkiye’nin gelişmesinden de büyümesinden de refahın topluma yayılmasından da bahsedemeyiz.Dünya Ekonomik Forumu Raporlarına göre Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinde geriliyor, sizce bunun nedeni ne? Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Açığı 2006 raporunda Türkiye 115 ülke arasında 105’inci sıradayken 2020 Raporu’nda 153 ülke arasında 130’uncu sırada yer alıyor. Bu raporda Türkiye’deki cinsiyet eşitsizliğinin özellikle öne çıktığı alanlar, iş fırsatları, ücretler, üst düzey pozisyonlarda kadınların azlığı, teknik çalışan oranının düşüklüğü, liseye kayıt oranı ve kadınların kamuda aldığı görevler olarak sıralanıyor. Nüfusun yüzde 50’sinin emeğini, farklılığını, gönül zenginliğini ekonomiye katmadan ulaşılabilecek bir hedef yok.
Erkekler de baskı altında
Geçen yıl pandemide neredeyse her gün kadın cinayeti işlendi. Kadına şiddet neden artıyor? İstanbul Sözleşmesi’nin hala tartışılıyor olması size ne düşündürüyor? Ankara’nın büyük bir sağduyu ve oy birliğiyle imzaladığı “İstanbul Sözleşmesi”nin harfiyen uygulanması için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor? 2020’de 300 kadın cinayeti, 171 şüpheli ölüm var. Türkiye’de “töre cinayetleri” konusu AB yönlendirmeleriyle de olsa Ankara’nın ve siyasetçilerin ilkeli ve net duruşu sayesinde indirim nedeni olmaktan çıkmıştı. Siyasetin kadın cinayetleri konusunda “dur” diyecek adımları atması çok önemli. Nihayetinde yasa çıkarmak ve bu yasaları harfiyen uygulamak, uygulatmak iktidarıyla muhalefetiyle siyasetçilerin sorumluluğunda. Bardağın taşması ve yeter artık denmesi için kaç cinayet daha gerekiyor? İstanbul Sözleşmesi’ne önce kadınlar sahip çıkmalı. Tüm kadınların arkasında durduğu bir sözleşmenin uygulanmama ihtimali bence yok.Erkeklik konusunda da kafalarda sorunlar var. Erkek kollayan, evini geçindiren, işinde hep başarılı olması beklenen kişi olarak konumlandırılıyor. Erkeklikle ilgili toplumsal bakışımızdaki sorunlar neler? Erkek egemenliği erkeklere de zararlı. Ailede eşitlik sevgi kadar yararlı. Aileyi korumanın yolu evde eşitlikten geçiyor. Tüm ev işlerinin kadınlara, eve ekmek getirmenin de erkeklere yüklendiği aile kurumu artık sürdürülebilir değil. Erkekler üzerinde de büyük bir baskı var.
Kadınlar için “İyi İşlere” devam
Kadınlara yönelik yeni projeleriniz olacak mı? İyi İşler’den çok memnunuz. Çok genişledi. Sadece Boyner Grup tedarikçisi değil daha fazla geniş bir tedarikçi ağına ulaşıyoruz. Örneğin İyi İşler projemizle çok geniş bir kadın girişimci ağına ulaşabildik. Bu projeyi daha da derinleştirmek niyetindeyiz. Eşit ücret, üst yönetimde kadın oranı, teknik alanlarda kadın oranı gibi alanlarda ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği anlayışını tedarik ve satış zincirlerine yaygınlaştırma anlamında alınacak büyük yol var. Özellikle Anadolu’nun gelişmiş sanayi kentlerinde kadın temsilinin artması çok önemli.
Boyner Grup çalışanlarının yüzde 46’sı, yöneticilerinin yüzde 43’ü kadın
Siz eşitlik ilkesini benimseyen, kadınların istihdamına destek vermek için projeler geliştiren bir şirketin yönetimindesiniz. Bunda sizin rolünüz nedir? TÜSİAD‘ın ikinci kadın başkanısınız. Grubumuzdaki eşitlik anlayışı Boyner ailesinin ve kurumun değerlerinden geliyor.Çalışanlarımızın yüzde 46’sı, yöneticilerimizin yüzde 43’ü kadın. Holding Yönetim Kurulu’nda 8 üyenin 4’ü kadın.Sizce kadın yöneticilerin şirket yönetiminde olması neleri değiştiriyor? Aslında basit bir demokrasi denklemi var ortada. Müşterilerinizin yarısı kadınsa, onlara ürün ve hizmet üretenlerin yarısının da kadın olması verimlilik ve doğru organizasyonun bir gereği.Benim kişisel bakışımın ve çabamın katkısı elbet vardır. Bizim grubun projelerine önce çalışanlarımız sahip çıkıyor. Benim ana rolüm çıkan fikirleri ve projeleri desteklemek, yönetim kurulu düzeyinde projelerin sözcülüğünü yapmak.