İKSV, pandemi sürecinde kültür sanat hayatını canlı tutmak için faaliyetlerini yavaşlatmadı. Bu çaba nedeniyle bütçesinde 10 milyon TL açık oluştu. Kurucu sponsor Eczacıbaşı Topluluğu İKSV’ye 3 yıl boyunca 35 milyon TL’lik ek maddi destek kararı aldı
Pandemi kültür-sanat ortamlarını, sanatçıları olumsuz etkiledi. Konserler, festivaller, sanat fuarları ertelendi. 1973 yılında Nejat Eczacıbaşı tarafından kurulan İstanbul Kültür Sanat Vakfı da (İKSV) 2020’de zor bir yıl geçirdi. İKSV’nin kurucu sponsoru Eczacıbaşı Topluluğu bu dönemde İKSV’ye 35 milyon TL’lik destek sağlayacağını açıkladı. Eczacıbaşı Topluluğu ve İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’yla pandemiden etkilenen kültür-sanat ortamını konuştuk. Bülent Bey sizle röportajlarımızdan birinde manşetimiz, “Sanatla nefes alıyoruz”du. Pandemi kültür-sanat ortamını nasıl bir darboğaza soktu? Evet, yanılmıyorsam o zaman da kültür-sanata yatırım yapmanın öneminden bahsediyorduk. Bunu ne kadar söylesek az. Sanatın, sanatçıların her koşulda desteklenmesi gerekiyor. Salgın dönemi, bu alanda ekonomik açıdan dünya çapında bir kriz yaşanmasına neden oldu. Bu durumun tam olarak ne zaman sona ereceği de bilinmiyor. Bir yandan da bu dönemde kültür-sanatın temel bir ihtiyaç olduğunu, belki daha önce olmadığı bir biçimde tecrübe ettik. Sosyal yaşamdan uzaklaşırken dijital olanaklar aracılığıyla sanata sarıldık. Kültür-sanat hepimize umut ve birliktelik duygusu aşıladı. Oysa şimdi tüm dünyada sanat kurumları, sanatçılar, müzeler, müzisyenler, tiyatro grupları, sinema sektörü ayakta kalmanın yollarını arıyor.
Sanatta dijital dönüşüm
Son veriler var mı sizde? Sektörün aldığı yarayı daha iyi anlamak için… UNESCO’nun 2020 sonunda verdiği rakamlara göre, geçtiğimiz yıl film endüstrisinde 10 milyona yakın kişi işini kaybetmiş. Aynı raporda müzik endüstrisinin 10 milyar dolarlık bir kayıpla karşı karşıya kaldığı, uluslararası yayıncılık sektöründe yüzde 7.5 küçülme beklendiği belirtiliyor. Tüm dünyada salgın nedeniyle ziyarete kapanan müzelerin yaklaşık yüzde 13’ünün kapılarını bir daha açamayabileceği öngörülüyor.Pandeminin sanatta kalıcı etkiler bırakacağı ve toparlanmanın da zor olacağı net. Avrupa ve ABD’de büyük katılımlı festivallerin 2021 yılında da ertelendiğini gördük. İstanbul’da da en azından bir süre, çok büyük prodüksiyonlu konserler, oyunlar, etkinlikler görmek mümkün olmayabilir. Öte yandan kültür-sanatta dijital dönüşüm şimdiye kadar hiç olmadığı kadar hızlandı, sanatın izleyiciyle buluşma yöntemleri değişti. 2021 ve sonrası dijital ortamın sunduğu olanakların keşfinin devam edeceği, dijital ile fiziki etkinliklerin bir arada planlanıp sunulacağı yıllar olacak diye düşünüyorum. Zorlukların olduğu dönemlerde sanatçıların yaratıcılığıbu ortamdan farklı etkileniyor. Sanat üretimi açısından beklentileriniz nelerdir? Evet, ne mutlu ki yaratıcılık her koşulda kendini gösterebiliyor. Salgın boyunca da sanatsal üretim farklı biçimlerde devam etti. Bundan sonra da sanatın yine toplumsal iyileşmenin önemli araçlarından biri olacağına gönülden inanıyorum. Ancak bunun için öncelikle sanatçıların üretimlerine devam edebilmesini sağlayacak destek mekanizmalarının oluşturulması gerekiyor.İşin en zorlayıcı yanı da bu. Dijital ortamlar bir yere kadar değil mi? Dijital olanaklar kültür-sanatın gücünü coğrafi sınırların ötesine taşıdı ve erişimin önündeki bazı engelleri kaldırdı. Yine de sanıyorum çevrimiçi etkinliklerin fiziksel etkinliklerin yerini tutamayacağı konusunda hemfikiriz. Ekrandan takip ettiğimiz bir konser ya da oyunu bir mekânda, diğer izleyicilerle birlikte, canlı izlediğimiz bir performansla karşılaştırmak mümkün değil. Sosyal hayat normal seyrine döndüğünde fiziksel olarak katıldığımız etkinliklerin yine güçlü bir şekilde geri döneceğine eminim. Kültür-sanat ortamı, sanat emekçileri nasıl ayakta kalacak? Ayakta kalabilmek için sektördeki tüm kurumların dayanışma içinde olmaları gerek. İKSV’den örnek verebilirim: Vakıf zor koşullarda da olsa etkinliklerini sürdürerek, sanatçıların izleyicilerle buluşmasına imkân sağladı. Bir yandan da farklı kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde klasik müzik, tiyatro, sinema gibi farklı alanlarda çalışan kişilere 8 milyon TL’ye yakın maddi katkı sağlanmasına aracı oldu. Bu tür işbirliklerinin artması, sanat üretiminin hem kamu düzeyinde hem de özel sektör sponsorluklarıyla ve bireysel bağışlarla desteklenmesi gerekiyor.
Dünyadaki önlem paketleri
Konserler, tiyatro salonları insanların yakın temas içinde oldukları yerler. Belki de uzun süre bu etkinliklerde maskeli olmak zorunda mı kalınacak? Bütün bunlar salgının yayılma hızında göreceğimiz değişime bağlı. Şimdilik kültür ve sanat, insanları fiziksel olarak olamasa da duygusal ve düşünsel olarak bir araya getirmeye devam edecek. Maskelerle yaşamaya, salonlarda bir koltuk boş bırakarak oturmaya, sergilere randevu alıp gitmeye bir süre daha devam edeceğiz gibi görünüyor. Bu dönemde kültür kurumlarının ayakta kalması için kampanyalar, destek mekanizmaları hayata geçiyor. Dünyada çok farklı örnekler var. Sizin “çok doğru yoldan gittiler“ dediğiniz örnekler var mı? Yapılanlar ülkelerin kültür yönetimi ve refah seviyelerine göre değişkenlik gösteriyor. Bazı ülkeler bu desteği vergi indirimleri üzerinden yaptı, bazı ülkeler nakit olarak dağıtmayı tercih etti. Almanya, Temmuz’da açıkladığı 50 milyar avronun üzerine 1’er milyar avroluk iki ayrı destek daha duyurdu. İngiltere hükümeti, sivil toplumdan gelen baskıların da etkisiyle tiyatro, galeri, müze ve diğer kültür sanat mekânlarını kapsayan 1.57 milyar sterlinlik bir paket açıkladı. Ayrıca bağımsız sanatçı, tasarımcı ve kültür çalışanlarına kolaylıklar ve maddi destekler sağlandı. Dönemin ihtiyaçlarına özgü yeni fonlar oluşturuldu. Kültür kurumları ve sivil toplum kuruluşları da bilgi paylaşımı ve savunuculuk yoluyla çalışmalar yürüttü. Ben bu dönemde filantropik kuruluşların üzerine düşen görevin daha da arttığını düşünüyorum. Pek çok farklı alanda desteklerini en acil ihtiyaçları karşılamaya yönlendiren isimlerle karşılaşıyoruz. Örneğin Eylül ayında, Clore Duffiel Vakfı, aralarında British Museum ve Tate’in de olduğu 66 kültür kurumuna 2.5 milyon sterlin kaynak sağladı. Kurumların verdikleri destekler, böyle dönemlerde daha da anlam kazanıyor. Türkiye’de yapılanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Kültür ve Turizm Bakanlığı, özellikle müzik ve tiyatro alanında meslek birlikleri ve kuruluşlarıyla fikir alışverişinde bulunarak bazı tedbirler aldı. Özel tiyatrolar, sinema, yayıncılık ve eğlence sektörleri için ilave düzenlemeler de yapıldı. Bunlar çok olumlu adımlar. Bundan sonra kamu, sivil toplum ve özel sektörün birlikte geliştireceği, kapsamlı ve uzun vadeli destek modellerinin geliştirilmesine ihtiyaç var. Pandemi sonrasında kültür hayatının canlılığını sürdürebilmesi için hepimizin kültür-sanata desteğimizi, ilgimizi, katkımızı sürdürmemiz gerekiyor.
Üç yıla yayılan 35 milyon TL
Siz Eczacıbaşı Topluluğu olarak bir destek açıkladınız bu zor dönemde. Bunun detaylarını anlatır mısınız? Eczacıbaşı Topluluğu ve İKSV’nin kurucusu Nejat Eczacıbaşı, sanatın desteklenmesini özel sektörün en önemli görevlerinden biri olarak görüyordu. Onun başlattığı bu gelenek Eczacıbaşı Topluluğu’nda kalıcı olarak benimsendi. Güçlü bir ekonomik ve toplumsal ilerlemeye ancak kültür ve sanat alanındaki gelişimle birlikte ulaşılabileceğine dair inanç kurum kültürümüze işledi. İKSV, İstanbul’un dünya çapında bir kültür-sanat başkenti olarak konumlanmasına, ülkemizde festival ve bienal olgusunun benimsenmesine büyük katkılarda bulunmuş öncü bir kurum. Kuruluşundan bu yana geçen 50 yıla yakın süre boyunca klasik müzik, caz, tiyatro, güncel sanat ve tasarım alanlarında izleyicileri de sanatçıları da besleyen, zenginleştiren bir vakıf. Pandeminin olumsuz etkileri nedeniyle vakfın 2020 bütçesinde 10 milyon TL’lik bir açık oluştu. Eczacıbaşı Topluluğu olarak vakfın sürdürülebilir ve güçlü bir finansal yapıya sahip olmasını sağlamak amacıyla İKSV’ye önümüzdeki üç yıla yayılacak 35 milyon TL tutarında ek maddi destek sağlamaya karar verdik. 2021’de neler yapacaksınız? 2021, İKSV’nin açık hava mekânlarını yoğun olarak kullanacağı bir yıl olacak. Ayrıca, dijital olanaklardan yararlanarak yine etkinliklerini geniş kitlelerle buluşturabilecek. Çevrimiçi gösterimlerine devam eden İstanbul Film Festivali bu yıl 40. yılını kutlayacak. Haziran’da 49. İstanbul Müzik Festivali, Temmuz’da da 28. İstanbul Caz Festivali düzenlenecek. Venedik Bienali 17. Uluslararası Mimarlık Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu 22 Mayıs’ta açılacak. 11 Eylül’de başlayacak 17. İstanbul Bienali’ni Kasım ayında 25. İstanbul Tiyatro Festivali takip edecek. İKSV’nin kültür-sanat dünyasında çevre duyarlılığına odaklanan dokuzuncu raporu da önümüzdeki günlerde yayımlanacak. Bir yandan da vakfımızın 50’nci yılı için hazırlanıyoruz. Öncelikle 2022’de Türkiye’de sanat ortamının eski canlılığına kavuşmuş olmasını ümit ediyorum. 50’nci yılımız için İstanbul’u ve buradaki kültürel üretimi odağımıza alacağımız, geçtiğimiz yarım asrı hep birlikte kutlarken bakışımızı geleceğe çevirdiğimiz bir program hazırlıyoruz. O zamana kadar önümüzde kültür-sanat sektörünün yaralarının sarıldığı bir dönem olacağını umuyorum.
İKSV 2020’de neler yaptı?
310 bin izleyiciye, 7,1 milyon sosyal medya takipçisine ulaşıldı. İstanbul Müzik Festivali’nde 301, İstanbul Caz Festivali’nde 125 sanatçı performans sergiledi. İstanbul Film Festivali, çevrimiçinde ve salonlarda 176 film gösterimi gerçekleştirdi. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 37 tiyatro oyununa destek sağlandı, 18 oyun festivalde prömiyer yaptı. İstanbul Tasarım Bienali’nde 30 farklı ülkeden 80’den fazla katılımcının 56 projesi sergilendi. 81 müzisyene İstanbul Müzik Festivali projeleriyle destek sağlandı. 77 ücretsiz etkinlik İKSV YouTube kanalından yayımlandı. 15 sanatçı İstanbul Bienali Çalışma ve Araştırma programına katıldı. 496 araştırmacı İKSV arşivinden yararlandı. Fotoğraflar: Barış Acarlı