Sofra ve yemek kültürü bir toplumun kimliğidir” derler, Çiğdem Simavi’yle sohbet ederken bunu düşündüm. Simavi farklı ülkelerdeki sofra kültürünü en iyi bilen insanlardan biri. 12 yıl önce de Yemek ve Sofra Düzeni sergisi hazırlamıştı. 5-8 Ekim arasında da Simavi’nin danışmanlığında bu kez sofra kültürüyle ilgili çok farklı bir sergi açılıyor. Reflections İstanbul’un Bereket temasıyla hazırladığı Zamansız Sofralar, geçmişle günümüzü buluştururken bunu teknolojinin son yenilikleriyle sunuyor. Simavi ile sergi üzerine konuştuk.
Siz daha önce de sofra kültürü projeleri yapmıştınız…
Sofra kültürü üzerine yapılan bu işleri aslında ilk kez Paris’te Air France’ın bir binası vardı, orada görmüştüm. Her sene karanlık bir odada Lanvin, Dior, Coco Chanel, Sonia Rykiel ve farklı markaların masaları olurdu. Kendi markalarının tarzlarında, renklerinde sofralar düzenlediklerini görmüştüm. Orada görünce sofra kültürü üzerine sergi yapma fikrini Türkiye’ye de taşımak istedim. İstanbul’da Askeriye’de, Yıldız Sarayı’nda sergiler yaptık. Sonra aramıza yeğenim Merve Gürsel katıldı.
Serginin ana teması “bereket” sizin için ne anlama geliyor?
Her sofra yaşanmışlıkların, geçmişin, bugünün ve geleceğin bir iz düşümüdür. Kolektif bir bilinçtir. Gelenekleri yaşatan, köprü olan, aynı zamanda da manevi bir zenginliktir. Sofrada toplanmak benim için başlı başına bereket demektir. Siz çocukken nasıl bir sofra kültürüyle büyütüldünüz? Aile büyüklerimiz, babamız masadan kalkmadan sofradan ayrılamazdık. Babam Avni Meserretçioğlu sofraya hep birlikte oturmamızı isterdi. Dirsekleri masaya dayamamak, masada kaykılmamak, dik oturmak gibi sofra adabına da uyardık.Oğullarım sofraya düşkündürler
Dostların buluştuğu, uzun sohbetlerin yapıldığı sofralar size ne ifade ediyor?
Aile kültürümüzden bana aktarılan en önemli miras sofradır. Çünkü sofrada ailecek birleşmek, paylaşmak, iyi günde kötü günde beraber olmak, tadıyla kokusuyla görseliyle hafızalara kazınacak bir deneyim yaratmak paha biçilmezdir.
Hangi oğlunuz daha meraklıydı sofra sohbetlerine, yemeğe, sofra estetiğine?
Sofrada en uzun süre oturan, sofradaki tüm sohbetleri dinleyen Ömer’di. Estetiğe ve sanata da düşkündür. Güzel bir sofrada oturmayı sever. Ali’nin de estetiğe merakı vardır. O da iki çocuğunu da daha küçük yaşlarda sofraya oturtup büyüklerle olmalarına özen gösterdi. Mustafa da sofraları severdi, iştahı da hep iyiydi ve gurme tarafı vardı.
Siz ailenizde sofra kültürünü nasıl öğrettiniz?
Sofra aile olmanın önemli bir parçası. Bir araya gelmenin ve paylaşmanın kıymetli olduğunu, sofra adabının da insan gelişiminin bir parçası olduğunu öğretmeye özen gösterdim.
Sizce çocuklar davetlerde sofraya kaç yaşında oturtulmalı?
Bizim evde 6 yaşından itibaren oturtulduk. Şimdilerde farklı oluyor. Davetlerde durum değişir.
Birlikte yemek yemenin iyileştirici bir yanı olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Bizim kültürümüzde ölüm olduğunda da taziyeye yemekle gidilir. Doğum olduğunda da. Doğumda lohusa şerbeti vardı. Şimdilerde kimse evinde yapmıyor. Hastanelerde dağıtıyorlar.
Farklı toplumlarda eve sofraya misafir davet etmenin özel bir önemi oluyor. Gözlemlerinizi merak ediyorum.
Kültürümüz çok özel. Ülkemizin en ücra yerine gidersiniz mutfağında ne varsa çıkarır, ortaya koyar, paylaşırlar. Japonya’da evlerine davet etmezler, özel alanlarına sokmazlar. Avrupa’da biri seni evine davet ettiyse bu çok özeldir. Ben bizim kültürümüzün sofralarını ve İtalyanları beğenirim. Fransızlar da sofra kültürüne çok önem verirler.
Sanatı lezzetlerle buluşturan deneyimler hayatımıza girdi. Sizce bu ne katıyor hayata?
Bu aslında hep vardı. Sofra sanattır, sofrayı kurmak değil sofrayı da sohbeti de yönetebilmek ve keyifli hale getirmek sanattır. Sanat ve lezzetin buluşması da insanın ruhuna iyi gelir.
Osmanlı aşçıları emekli olunca Halep’e gidermiş
Dünyanın her yerinde çok başarılı Türk aşçılar var artık…
Maldivler’de, Dubai’de çok sayıda Türk aşçı var. Osmanlı’da aşçılar tekaüt (emekli) olduktan sonra hep Halep’e giderlermiş. Çünkü zengin Araplar oradaymış. Osmanlı mutfağı ve Arap mutfağı etkileşimleri o zamanlara dayanıyor. Başarılı aşçıların yurt dışına gitmesi ve kendini geliştirmesi geçmişimizde de var.
Hangi mutfağı seversiniz?
Kendi mutfağımızı severim. En son Urla’ya gittim, gezdim. Fransızların da “bristo”larını beğenirim.
Yeni projeler de var mı?
Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir sergimiz de açılıyor. Kadın sanatçılardan oluşan Meşher sergisi. Sergi, Şebnem Ünlü’nün desteğiyle Ünlü&CO’nun sponsorluğuyla hayata geçti. Ben-Sen-Onlar: Sanatçı Kadınların Yüzyılı’nda 1850–1950 arasında Türkiye’de yaşamış sanatçı kadınların eserlerinden bir seçkiye yer veriyoruz. Bu sergi ile, çağdaş sanatçı kadınları köklerini keşfetmeye davet ediyoruz. Sergi 27 Mart’a dek İstiklal Caddesi’ndeki Meşher’de izlenebilecek.
40 özel sofra, 20 çiçek enstalasyonu
Reflections İstanbul Zamansız Sofralar sergisi, The Marmara Grubu ev sahipliğinde, Esma Sultan Yalısı’nda gerçekleşecek. Reflections İstanbul platformunda; The Marmara Grubu, BFA Production ve Infinity FX Studio yer alıyor. Reflections İstanbul Zamansız Sofralar sergisinin etkinlik komitesi üyeleri Merve Gürsel, Defne Gürsel, Selin Habbab Özkaynak ve The Marmara Group. Reflections İstanbul sergi konsept ve tasarım ekibi ise Merve Gürsel, Yeşim Demir, Mert Onaran ve Bartuğ Saygılı’dan oluşuyor. Burgan Bank ana sponsorluğunda düzenlenen sergide, 40’a yakın katılımcı özel sofra sunumları hazırlayacak, 20’ye yakın katılımcı ise çiçek enstalasyonları sergileyecek.