25 Kasım 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
30.07.2021 04:30

Türkiye kültürel çeşitliliği ve genç nüfusuyla yükselen bir pazar

Alexander McQueen CEO’SU Emmanuel Gintzburger Oksijen'e konuştu... "Koleksiyonlar artık daha uzun ömürlü, daha az mevsimlik, daha zamandan bağımsız hazırlanıyor"

Lüks moda markaları pandemide yeni stratejiler geliştirdi. Lee Alexander McQueen’in kendi adıyla Londra’da 1992’de kurduğu, 67 ülkede faaliyet gösteren markası da pandemide yenilenen modaevlerinden biri. 2016’da Alexander McQueen ailesine katılan markanın CEO’su Emmanuel Gintzburger ile konuştuk.  Alexander McQueen‘in moda dünyasındaki vizyonu ve iş yapma şekli pandemi nedeniyle dijitalleşen dünyada nasıl bir yol izledi, izliyor? Alexander McQueen’de temel değerlerimiz özgün ve uzun ömürlü olmak. Aslen maharetin ardındaki insanları, aradaki duygusal bağı, gerçekliği göstermek istiyoruz. Modaevinin de bence anlamı budur. Pandemi nedeniyle pazarın daralması öncelikleri değiştirdi ve yıllar önce başlayan sistemsel dönüşümü hızlandırdı.

Alexander McQueen CEO’su Emmanuel Gıntzburger
Alexander McQueen CEO’su Emmanuel Gıntzburger
Çok büyük bir değişim oldu. İnsanlar e-ticarete çok alıştılar. Lüks alışverişe de bu yansıdı. Siz bir farklılık yakaladınız. Bunu anlatır mısınız? Bireyselliğe, kişiselleştirmeye çok hızlı geçtiniz. Asıl mesele mağaza konseptinin insani boyutunu ve bireyselliğini dijitale dönüştürmek. Salgının ilk döneminde McQueen Creators projesi ile müşterilerimiz; koleksiyonlarımızın üretimindeki yaratıcı süreç ile doğrudan bir etkileşim sağladı. Aslında insanlardan bir şey satın almalarını istemiyorduk. Bunun yerine herkesi özellikle de gençleri; nakış, drapaj ve baskı yoluyla kendilerini ifade etmeleri için cesaretlendirdik. Bizim gibi müşterimizin de bunlardan ilham almasını istedik. Sosyal medyanın ilgisi beklenenin çok ötesindeydi. Aralık ayında tasarımcımız Sarah Burton’un beğenilen yönetmen Jonathan Glazer’le birlikte imza attığı First Light filmi ile kadın ve erkek koleksiyonlarımızı internet üzerinden piyasaya sunduk. Her ne olursa olsun; bir film ya da bir moda gösterisi, tüm duyguları tetikleyen bir anlatıdan ibarettir. Sarah koleksiyonlarında her zaman duyguyu ifade eder. Moda dünyası, çevrim içi yolculuk, gerçek veya film şeklinde gösteriler ve büyük resmi gösteren ayrıca daha küçük ayrıntılara odaklanan tüm platformlarımız dahil olmak üzere bir yanda bir bütün olarak McQueen dünyası ve onu çağrıştıran duygu, diğer yandan da örneğin, belirli bir elbisenin yapımının ardındaki hikaye… Son iki yılda iddialı bir büyüme stratejisi izlediğinizi ve yaklaşık 20 kent ve bölgede yeni mağazalar açtığınızı biliyoruz. Dünya genelinde şu anda kaç mağazanız var? Tüm dünyanın pandemiyle mücadele ettiği bu zorlu dönem stratejinizi nasıl etkiledi?  Son üç yılda satış ağımızı ikiye katladık ve şu anda dünya çapında 100’den fazla mağazamız bulunuyor. Birkaç yıl önce mağaza sayılarını artırmaya başladık. Önceliğimiz, ABD, Çin, Japonya, G. Kore ve Orta Doğu‘da özel hazırlanmış müşteri katılımı faaliyetleri ile desteklenen çok güçlü bir yerel müşteri tabanına sahip pazarlara ve Türkiye gibi bizim için önemli pazarlara yatırım yapmaktı. Yerel müşterilere odaklanan bu yaklaşım, pandemi sırasında turist akışındaki azalmanın üstesinden gelmemize ve mağazalar kapalıyken online ve offline arasında denge sağlamamıza yardımcı oldu. Ayrıca takvimimizi, zamanlamamızı ve sınırlı sayıda ürün uygulamalarımızı da buna göre uyarladık. Bir yandan mağazalardaki koleksiyonların daha uzun ömürlü olmasını sağlamak, aynı zamanda daha az mevsimlik, daha zamandan bağımsız bir gardırop yaklaşımı oluşturmak istedik.
Alexander McQuenn 11 yıl önce hayatına son verdi. Yarattığı marka ise bugün dünya çapında yüzden fazla mağazada varlığını sürdürüyor.
Alexander McQuenn 11 yıl önce hayatına son verdi. Yarattığı marka ise bugün dünya çapında yüzden fazla mağazada varlığını sürdürüyor.
2021 nasıl geçiyor? 2021, üç yıl önce başladıklarımızın devamı olacak. Markayı farklı kanallarda dünya çapında genişletmek, yerel düzeyde güçlü bir iletişim ile koleksiyonu daha da çeşitlendirmek istiyoruz. Daima nihai müşteriyi ve son temas noktasındaki yolculuğunu göz önünde bulundurarak dağıtım kanalımızı genişleterek, entegre edeceğiz. Müşterilerimiz gibi marka olarak biz de her zaman gelişiyoruz. Çok güçlü bir görünümden, aynı derecede güçlü ancak insanlara markaya kendi yöntemleriyle erişme, seçim yapma ve kendi tarzlarıyla bir araya getirebildikleri bir gardırop oluşturma olanağı sağlayan bir görünüme geçiş yaptık. Hazır giyim, çantalar ve ayakkabı koleksiyonlarımızda iyi bir performans gösteriyoruz. Bu şekilde devam etmeyi, yerel müşteriyle daha yakın ilişki kurmayı ve daha döngüsel tasarım uygulaması yönündeki kararlılığımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz. Türkiye ekonomisi pandemiden çok etkilendi. Turizmda de kayıp çok. Siz buradaki operasyonunuzu nasıl görüyorsunuz?  Türkiye, kültürel çeşitliliği ve genç nüfusu ile etkileyici bir pazar. Her zaman büyüleyici, dinamik ve modaya dönük yapısıyla yükseliyor. Beymen ise Türkiye‘nin her zaman önde gelen moda otoritelerinden biri. Büyüdükçe markayı en büyük ölçekte piyasaya sürmek için, doğal olarak Beymen ile iş ortağı olduk. Her iki marka da insanlarla etkileşim, sürdürülebilirlik, yaratıcılık ve müşterilerle kurduğu yakın ilişki gibi başlıklarda aynı değerleri paylaşıyor. Bu yolculuğu daha da güçlendirmek için de Beymen ile birlikte Alexander McQueen Zorlu Center butiğini açtık. Yeni butik konseptimizi kreatif direktörümüz Sarah Burton ve mimar Smiljan Radic birlikte tasarladı.  Butiklerimiz müşterilerimizi Alexander McQueen dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. Bu konseptin merkezinde ürün yer alıyor, müşterilerimizin koleksiyonlarımızı her yönüyle ve yakından görmesine olanak sağlıyor. Kullanılan doğal malzemeler ise doğaya olan hayranlığımızı yansıtıyor. İç mekanları vurgulamak ve dekorasyonun koleksiyonlara kusursuz bir şekilde uymasını sağlamak için Londra stüdyomuzda özel olarak tasarlanan McQueen koleksiyonlarından baskılar kullanıyoruz. Modada sürdürülebilirlik kavramı çok daha önem kazandı. Marka olarak bu konudaki politikanız nedir? Hızlanmaya, anlamlı eylemlere ve yeniliğe ihtiyacımız var. Statükoyu sürdürmeyelim, ilerleyelim ve yaratıcı bir iş ve insan bakış açısıyla yeniden keşfedelim. Sürdürülebilirlik işimiz ile bütünüyle iç içe. Döngüsellik konusundaki son projemiz Vestiaire Collective ile yeniden satış iş birliği ve tasarım öğrencilerine kumaş bağışları, bütünsel bir yaklaşımın ve daha anlamlı bir işletme olma taahhüdümüzün bir parçası. Bu girişimler, ürünü uzun ömürlü hale getirmenin ve yaratıcı toplulukları desteklemenin bir yolu.