İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, İsveç Sarayı’nın 150. yılını besteci ve görsel sanatlar üzerine yoğunlaşan çalışmaları ile öne çıkan İsveçli sanatçı Carl Michael von Hausswolff ve Türkiye’nin ses, müzik, mimari ve görsel sanatlar alanında önde gelen isimlerinden Cevdet Erek’i bir araya getiren Red Dream sanat etkinliği ile kutluyor. İsveç Sarayı’nın, ses enstalasyonu eşliğinde dış cephesi ve iç mekanlarının baştan aşağıya kırmızı renk ile ışıklandırılacağı ve binanın bir sanat eserine dönüştürüleceği etkinlik bugün (24 Eylül) son kez izlenebilecek. İsveçli şair Gunnar Ekelöf’a ithaf edilen eser, İsveç Sarayı’nın bulunduğu İstiklal Caddesi üzerinden geçen herkesin deneyimleyebileceği ve gün batımı saatlerinde şehrin her iki yakasından da görülebilecek şekilde tasarlanmış. Carl Michael von Hausswolff ve Cevdet Erek’le bu sıra dışı etkinliği ve hikayesini konuştuk.
Carl Michael von Hausswolff: “Kırmızı benim için hayatın özü”
Red Dream sanırım İsveçli şair Gunnar Ekelöf’ten aldığınız ilhamla doğmuş ve bu gösteriyi de zaten ona ithaf ediyorsunuz. Ekelöf’ten yola çıkmak nasıl aklınıza geldi? 70’lerin ortalarından beri Ekelöf’ün şiirlerini okuyorum. 1997 yılında, İstanbul’u ikinci kez ziyaret edişimde, şair ve şehir arasındaki bağlantı kafamda daha da netleşti. Ekelöf’ün bu şehirde bir şiir derlemesi yazması bana başka bir muhteşem şairin, Fransız yazar Arthur Rimbaud’nun şu sözlerini hatırlatır: Je est un autre (Ben bir başkasıdır). Ekelöf aynı zamanda Rimbaud’yu İsveççeye çevirmiştir. Red Dream bir ses ve ışık enstalasyonu. Ekelöf’le arasında nasıl bir bağ kurdunuz? Ekelöf, şiir derlemesi Dīwān on the Prince of Emgion’u (Emgion Prensi İçin Divan) İstanbul’da bir gecede, sanki bir rüyadaymış gibi yazdı. Kırmızıdan bahsetti ve bu rengin birçok farklı değeri temsil ettiğinden: aşk, tutku, nefret, öfke…Ben de bu rengi kullanmayı tercih ettim. Işıkları yerleştirirken neredeyse her zaman kırmızı rengi kullanırım.20 yılı aşkın bir süredir kırmızı renk ile çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. Kırmızı sizin için neden vazgeçilmez ve size ne ifade ediyor? Kırmızı en az iki uç noktayı bir araya getiren bir renk: aşk ve nefret, iyi ve kötü… Benim için hayatın özü, beni kendimin ve çevrenin farkında olmaya iten bir renk. Bu kez yine kırmızıdan yola çıkmışsınız ama yine de sormak istiyorum adı neden “Red Dream” ve ses & ışık birlikteliğiyle nasıl bir hikâye anlatıyor, nasıl kurguluyorsunuz? Cevabım daha eski bir soruya dayanıyor. Farklı organizatörler tarafından davet edildiğimde her zaman kırmızı ışıkla çalışmak için bir neden ararım. Mekânın tarihini incelerim ve eğer şanslıysam bir motif ortaya çıkar. Red Dream’de bu çok kolay oldu: Gunnar Ekelöf’e olan ilgim ve onun İstanbul aşkı… Külleri Türkiye’nin her yanına yayılıyor. Sarayı bir rüyadaymış gibi göstermek istedim. Bu Ekelöf’ün ziyaret ettiği ya da yaşamak istediği bir saray olabilir, benim ve birçok insanın hayalini kurduğu bir yer olabilir ve bazen de hayaller gerçek olur. Ses ise, Cevdet’le birlikte çalarken birbirimize ilham vermek ve kullanmak için çok daha alışılagelmiş bir yapı. Sesler, kısmen bir virüsün DNA/RNA dizisi kullanılarak üretilir. Ben de güncel bir virüs kullanmak ve aynı zamanda Gunnar Ekelöf’ün başka bir hastalığı olduğunu hatırlamak istedim: alkolizm. Belki bu da bir virüstür. Cevdet Erek’le nasıl bir araya geldiniz ve işin kurgusunu nasıl paylaştınız? Daha önceden tanıdığınız bir isim miydi? 2010 yılında, “Morning Line” projesi için TBA21 ile birlikte çalışırken İstanbul'da tanıştık. Ben bir Türk besteciyle/sanatçısıyla birlikte çalışmak istiyordum ve aklıma gelen ilk kişi Cevdet oldu. Cevdet muhteşem bir sanatçı!
Cevdet Erek: “Carl Michael ile çok ortak bir dil konuşuyoruz”
Carl Michael von Hausswolff ile çalışmak nasıl bir deneyimdi? 2020 yılı ortalarında Carl Michael İstanbul’da yapacağı yerleştirme ve konser çalışmasına beni de davet etti. Çalışmanın büyük bir bölümü uzaktan yapıldı. Çok ortak bir dil konuşuyoruz özellikle müzik üzerine, keyifli ve rahat bir iletişim oldu. Red Dream içindeki sizin rolünüzden bahseder misiniz? Bu enstalasyon için nasıl bir çalışma kurguladınız? Benim ikincil bir rolüm var, Carl Michael’e elektronik kaynaklı sesler ile destek veriyorum. Onun eski konser kayıtlarından çıkardığım bazı dokular üzerine yeni katmanlar üretmeye çalıştım ve ortaya çıkanları doğaçlamaların da desteği ile beraber icra edeceğiz. İsveçli şair Gunnar Ekelöf’ü daha önce tanıyor muydunuz? Bu çalışma için size nasıl bir ilham verdi? İsmen tanımak dışında okumuşluğum yoktu. Bu vesileyle hem okuma şansı elde ettim, hem de biraz hayatı hakkında fikir edinmeye çalıştım. Yazdıklarının bir bölümü, ki belki uçuk, eksantrik, tuhaf, gerçeküstü gibi ilk aklıma gelen kelimeler ile tarif etmeye çalışabilirim, çok kuvvetli ve beklenmeyen tarifler yapıyor. Bu performansımızın merkezinde değil ama başka müziklerin, bir takım sert ve karanlık müziklerin sözleri gibi hayal ediyordum okurken bazen, keyifli oldu.