20 Nisan 2024, Cumartesi
08.10.2021 04:30

Çağdaş sanata deniz havası yaradı

16. Contemporary Istanbul, yeni mekanı Tersane’de açıldı. Biz de ilk VIP izleme gününde oradaydık. İşte izlenimlerimiz…

Takside oturmuş önümde bitmeyecekmiş gibi duran trafiğe bakarken aklımdan ‘Haliç kıyısının trafiği hep mi böyle, yoksa bunda bugün Tersane’de VIP açılışını yapan Contemporary Istanbul’un katkısı var mı?’ düşüncesi geçiyor. Nihayet varıyoruz fakat bu kez de içerde, fuar alanına gidişte benzer bir araba trafiğini aşmamız gerekiyor. Bu bekleme sırasında söylemeye gerek yok beklenti ve heyecan daha da yükseliyor. İçeri girişler ve karşılama alanı ise gayet seri işliyor.  Ve içerdeyim, fuarın ilk gününü ziyaret edebilme şansına erişen diğer heyecanlı ziyaretçilerle birlikte turuma başlıyorum. Farklı mekanlardan iç içe geçerek dolaşılan bir yönlendirme var burada. Kendimi öncelikle dış alana atıyor ve hızla “çadır alanına” yollanıyorum. Burası hem Borsa gibi restoranların yer aldığı hem de söyleşi etkinliklerinin gerçekleştiği bir çadır-mekan. Fotoğraf sanatçısı Sıtkı Kösemen’in 1973-1989 arasında Bodrum’da çektiği fotoğraflardan oluşan Dönüşümler sergisi kapsamında; Nef Reserve Gölköy mimarı Emre Arolat ve Sıtkı Kösemen ile Yekta Kopan’ın moderatörlüğünde gerçekleşecek söyleşiye davetliyim. Arolat yeni mekandan çok memnun. “Eskilere göre çok daha etkileyici ve olumlu gözüktü. Aramızda konuşurken pandeminin sanatçılara da yaradığını gözlemlediğimi düşünüyorum” diyor. Kösemen de benzer düşüncelere sahip. “İstanbul’un geçmişiyle ilgili bir mekan burası. Yerinde bir karar olmuş ve çok güzel bir yer,” diyerek ekliyor. Yekta Kopan ise başka bir açıdan sohbete katılıyor ve “Burası tam da dönüşümün yaşandığı bir yer ve belki de önümüzdeki dönemde kültür sanat dünyasında dönüşümü çok konuşacağız çünkü ihtiyacımız var” diyor.

Deniz kenarındaki oturma alanları çok davetkar

Dışarıda öylesine büyüleyici bir deniz ve tarihi İstanbul manzarası var ki buradan kopup içeriye girmek çok zor. Deniz kenarındaki oturma ve dinlenme alanlarıyla, Lucca gibi mekanlar çok davetkar açıkçası. İçimden ‘sonra’ diye geçirerek kendimi deniz kenarındaki büyük galeri alanına atıyorum. Ve henüz biletli ziyaretçilere dahi açılmamış olmasına rağmen inanılmaz bir kalabalıkla karşılaşıyorum. İlgi gerçekten çok yüksek! Bozlu Art Project’te beni Oğuz Erten ile Özlem İnay karşılıyorlar. İkisi de burada olmaktan ve satışlardan çok memnunlar. İnay, “Lütfi Kırdar’ın klostrofobik ortamından sonra burası çok güzel,” diyor. Erten de benzer görüşte: “Umarım her sene Tersane olur.”
İstanbul ‘74’ün kurucusu Demet Müftüoğlu ve ABD’li sanatçı Rachel Hayes.
İstanbul ‘74’ün kurucusu Demet Müftüoğlu ve ABD’li sanatçı Rachel Hayes.
Galerilerin arasında dolaşmaya devam. Seçkiler ilk bakışta çok zengin ve başarılı. Yolum dışarıya heykel işlerinin yer aldığı açık hava mekanına düşüyor. Bu alan da gayet iyi düşünülmüş diye düşünürken, canlı müziğin de yer aldığı House of Brothers’ın açık havadaki mekanında Prof. Dr. Hüsamettin Koçan ile karşılaşıyorum. O da öncelikle heykel alanına dikkat çektikten sonra, “Burası sanatı yaşama taşıyan bir yer olmuş. Fuarın Tersane’de olması tarihle bütünleşmesi, her anlamda çok başarılı,” diyor. Onunla beraber gittiğim Baksı Müzesi alanında sanat tarihçisi ve eleştirmeni, O2 yazarı Nazlı Pektaş ile karşılaşıyorum. “Tersane’nin tarihi binaları içine, arasına ve dışına yerleşmiş heykeller karşılarına aldıkları Balat manzarasıyla izleyiciye farklı bir deneyim yaşatıyorlar. Öte yandan tarihi dokusuyla eşsiz karşı kıyının manzarası; Flags for Future / Gelecek için Bayraklar projesiyle kesintiye uğramış. Proje şehirle aramıza girmiş. Keşke başka bir alanda sergilenseydi. Fuara Türkiye’den katılan galerilerde sergilenen eserler beni şaşırtmasa da pek çok sanatçının aşina olduğum eserlerinin yanında yeni çalışmalarını da gördüm. Lakin yurt dışından gelen galerilerin bir bölümünde yer alan çok sayıda dekoratif yapıt beni hayal kırıklığına uğrattı,” diyor Pektaş.

Yurt dışından gelen galerilerin tenhalığı

Yurt dışından gelen galeriler gerçekten de diğerlerine göre bir parça daha tenha. Pek ziyaretçi gözükmüyor. Peki acaba bu konuda kendisi de dünyanın önde gelen galerilerinden König ile iş birliği yapan Pilevneli Galeri’nin kurucusu Murat Pilevneli ne düşünüyor? “Kendi açımızdan bakarsak bizde ters giden bir şey yok. Satışlar anlamında da gayet memnunuz. Açıkçası dün (VIP açılış öncesi gün) bayağı satışlar oldu. Biz bunu daha yazın Bodrum’da gördük. Satışlar çok iyiydi. Sanat pazarında ciddi bir kıpırdanma var. Alıcılar nezdinde tekrar bir heyecan gelmiş gibi. Parametreler anlamında da ciddi bir hareket var çünkü şu anda çok rahat 80-100 bin liralar telaffuz edilebilir hale geldi. Alıcılar bu rakamlarda takılmıyor ve bu önemli bir şey bence. Çünkü o bariyer 40-50 binler civarındaydı. Türkiye’ye gelen yabancılar Türk alıcıların neyle ilgileneceğini bilemediklerinden yanlış seçkilerle gelebiliyorlar. Çünkü yanlış şartlanıyorlar, hep genç sanatçılar deniyor. Oysa bizim Türk alıcılar yabancı bilinmeyen sanatçılardan hayatta iş almaz.” Hazır söz yurt dışından açılmışken, bu yılki fuara aynı zamanda yurt dışı önde gelen sanat basınından da konuklar katıldı. İçlerinden biri olan Artforum’dan Christianna Bonin “Contemporary Istanbul’u ziyaret etmenin cazibesi, burada muhtemelen diğer önde gelen fuarlarda göremeyeceğim sanat eserleriyle karşılaşacağımı bilmemden kaynaklanıyor. İlerideki zorluk, yerel koleksiyoncu tabanıyla konuşmaya devam etmek ve yerel sanatçıları teşvik ederken aynı zamanda dünyanın dört bir yanından ziyaretçi ve alıcıları çekmenin yollarını bulmak olacak” diyor.

Oyuncu koleksiyonerler

Bu mekanda Pilevneli’den sonra ikinci durağım ise Türkiye’nin en köklü galerilerinden Galeri Nev İstanbul oluyor. Galerinin kurucusu Haldun Dostoğlu da öncelikle “İzleyici ilgisinden ve satışlardan galeri olarak memnunuz,” diyor. “Gönül ister ki bu çok değerli olan mekan sürekli olarak kültürel faaliyetlere ayrılsın. Kâr amaçlı etkinlikler yerine yine kamuya açık sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapabilse...”
Deniz kenarında yer alan Flags for Future/ Gelecek İçin Bayraklar projesinde 25 sanatçının bayrak tasarımı yer alıyor.
Deniz kenarında yer alan Flags for Future/ Gelecek İçin Bayraklar projesinde 25 sanatçının bayrak tasarımı yer alıyor.
Galeriler arasındaki gezim sürerken gözüme son dönemin yükselen oyuncularından, Masumlar Apartmanı’nın oyuncusu Alper Saldıran çarpıyor. Koleksiyonerliğe merak saran Saldıran bu amaçla eserleri inceliyormuş. Sanat dünyasından bir tanıdığım “Özellikle Cem Yılmaz’ın sanat koleksiyonerliğine merak sarmasının ardından genç oyuncularımızda da bunu çok yoğun gözlemlemeye başladık” diyor.  En çok kulağa çarpan fısıltılar ise bir gece önce yaşanan tatsız kaza. Art Factory, Dila Kabakçı standında yer alan, Ardan Özmenoğlu’nun Blue House adlı cam, pleksi ve alüminyumdan üretilmiş ve satış fiyatı 50 bin TL olan heykeli, bir ziyaretçi çarpınca düşüp kırılmıştı. Üstelik o ziyaretçi, İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu’ydu. 

Sanal galeri deneyimi

Bir diğer çok konuşulan ve dış mekana adım atar atmaz sizi karşılayan iş ise Amerikalı sanatçı Rachel Hayes’in mekâna özgü kurguladığı ve büyük ölçekli kumaşlar kullanarak yarattığı, devasa bir alandaki uçuşan kumaşlardan oluşan renkli enstalasyon. Arkasındaki deniz manzarasıyla bana yelkenlerini şişirmiş bir gemiyi anımsatıyor ilk bakışta. Hayes, İstanbul ‘74’ün sanatçısı olarak yer alıyor fuarda. Mekandaki tarihi dokuyla çağdaş sanat eserlerinin yarattığı kontrastın etkileyiciliğinden bana bahseden Hayes ile konuşurken yanımıza İstanbul ‘74’ün kurucusu olan Demet Müftüoğlu Eşeli de geliyor. Fuara ilk kez katıldıklarını, bunun kararını da Tersane’yi görünce aldıklarını söylüyor. İstanbul ’74 ayrıca fuardaki galeri alanının yanı sıra deniz kenarındaki, Flags for Future / Gelecek için Bayraklar projesiyle de yer alıyor.  Yavaştan çıkış için, adımlarım  bu kez geriye doğru takip ederken Türkiye’nin önde gelen koleksiyonerlerinden Mustafa Taviloğlu ile karşılaşıyorum. Taviloğlu bu kez kendi adını taşıyan koleksiyondan birkaç parçayla fuarda yer alıyor. Ama önemli bir farkla! Eserleri fiziksel olarak değil sanal ortamda izleyebiliyorsunuz. 15 sanatçının 18 eserinden oluşan bu seçkiyi ContempoNeo’nun katkılarıyla Türkiye’nin ilk sanat metaverse’ünde, VR kamerayla, sanal gerçeklik eşliğinde izleme deneyimini yaşıyorsunuz. “Ben 50 senedir sanatla ilgileniyorum ve fuarın da takipçisiyim,” diyor Taviloğlu bana. “Bu 16. senesi, birinci senesinden beri işin içindeyim. Bana hatta ya birinci ya ikinci sene, sanata katkı ödülünü de verdi bu fuar. Bu tarihi yerle birleşimi mükemmel olmuş.”

Selman Bilal’in geleneksel daveti 

Zamanda küçük bir sıçrama yapıp 6 Ekim gecesine gelelim. Contemporary Istanbul’un artık geleneklerinden biri haline gelen, koleksiyoner iş insanı ve Bilsart’ın kurucusu Selman Bilal’in Arnavutköy’deki, Han Tümertekin imzalı B3 evindeki davetteyiz. Burası her yıl fuar döneminde hem koleksiyona yeni eklenen parçaların izlendiği hem de fuarın değerlendirildiği koleksiyon davetlerine sahne oluyor. Bilal’i görünce ondan da Tersane’ye dair yorumlarını dinliyorum. “Ben hep sanat eserleri kadar yerleştirmenin de bir o kadar önemli olduğuna inanıyorum” diyor öncelikle: “İstanbul’un tarihi bir bölgesinin böyle bir mekana dönüşmesi inanılmaz derecede güzel. Umarım kalıcı olur.”