Bazı sanatçılar vardır, onların eserlerini nerede görürseniz görün, ister konuk olduğunuz bir evin duvarında ister bir koleksiyonerin sergileme alanında ya da isterseniz sadece bir gazete sayfasında, mıhlanır kalırsınız. Türk resminin önde gelen temsilcilerinden, büyük usta ve hoca Neş’e Erdok, benim ve benim gibi pek çokları için işte böyle sanatçılardan… Erdok’un son iki yıl içerisinde ürettiği yapıtlardan oluşan 35. kişisel sergisi, 6 – 19 Eylül günleri arasında Yapı Kredi bomontiada’da izleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. Sanatçının çoğunluğunu içinde bulunduğumuz pandemi süresince ürettiği eserlerden oluşan sergi, onun tanıklığını merkeze alan bir günlük olarak karşımıza çıkıyor. Katıksız bir gözlemle yorumladığı gündelik hayattan portreler ile iç dünyasını yansıtan otoportrelerin yanı sıra son dönemde yaşanan Filistin, Moria Kampı yangını, sınırların açılması, koronavirüs, İzmir depremi gibi önemli toplumsal meseleler de Erdok’un konuları arasında yerini alıyor. Neş’e Erdok ile sergide yer alan eserlerini, içinde bulunduğumuz zamanları ve tabii ki ‘kedileri’ konuştuk.
Yaşantı özetleri
Siz hep hikayeler anlatan bir sanatçı oldunuz. Ancak bu son serginize baktığımızda bu hikayelerin her zamankinden de daha yoğun olduğunu görüyoruz. Yakın dönemin tüm iz bırakan olaylarını eserlerinizden okuyoruz. Bu sürecin nasıl geliştiğini, neler yaşadığınızı ve eserlerinize nasıl aktardığınızı sizden dinleyebilir miyiz?
Hakim renk gri
Biraz da renklerden bahsedebilir miyiz… İlk bakışta yoğun bir sarı renk kullanımı görüyoruz. Genel olarak renkler, tekniğiniz ve eserlerinizin boyutlarına dair neler söylemek istersiniz? Söylediğiniz yoğun bir sarı renk kullanımı aslında doğru değil. Resimde hakim renk diye bir şey vardır. Resimlerimde hakim renk sarı değildir, arada bazı sarılar olmasına rağmen. Hakim rengin daha renkli griler ve gri olduğunu söylemek daha doğru olur bence. Desen dışında çok küçük resimler yapmadım. Ufak resim yapmayı sevmiyorum. Bir kuyumcu gibi çalışıp boyamak hoşuma gitmiyor. Büyük resimde çalışırken daha rahat ediyorum. Her bir eser kendi başına bir hikaye anlattığı gibi birlikte güçlü bir koro da oluşturuyorlar. Kediler, minik toplar gibi ortak detaylarla birinin bıraktığı hikayeyi diğeri el ele verip anlatmayı sürdürüyor gibi… Bu aralarındaki diyaloğa dair neler söylemek istersiniz? Benim yeğlediğim temalar var. Ondan bu ilişki kuruluyor sanırım. Aynı temayı birkaç yıl sonra tekrar ele alabiliyorum. Aralarında bir diyalog oluşturmaya çalışmıyorum.Acıların temsili olmaz
Sanat size göre acıların temsili midir? Hem toplum nezdinde hem de gelecek nesiller üstünde bir bilinç ve farkındalık yaratma gibi bir misyona sahip midir yoksa sanatçının kendi kişisel dünyasına dair bir ifade aracı mıdır?
Hayata dair sadece acıların temsili olmaz. Güzel Sanatlar’daki hocalığım sırasında da öğrencilere söylemişimdir hep. Resim bakılabilir olmalıdır. Büyük acılar insanın canını yakacak şekilde resme girmez. İçinde vardır ama dolaylı olarak anlatılır. Bu en iyi Hristiyanların şehadet ile ilgili eski resimlerinde görülür. İlk baktığınızda hemen etkilenmezsiniz iyice baktığınızda orada bir şehadet olayının olduğunu ancak fark edersiniz. Ama hiçbir zaman sadece acıları resmetmek diye bir şey yok. Çünkü her zaman acılarla birlikte başka şeyler de var. Hayatın biraz da olsa normale döndüğü şu günlerde Neş’e Erdok neler yapıyor? Günleri nasıl geçiyor? Başka yeni projeleri var mı? Aslında hayat henüz gerçekten normale dönmüş değil, evde kapalı kalma durumum devam ediyor. Kapalı olduğum için resim yapmıyorum, zaten sürekli resim yapan biri olduğum için aynı tempoda resim yapmaya devam ediyorum. Sergileri hiçbir zaman önceden düşünmem. Şurada şöyle bir sergi yapayım diye düşünerek resim yapmaya başlamam. Resimler kendiliğinden birikir ondan sonra sergi açma fikri ortaya çıkar bende. Dünya ve ülkemiz şimdi de Afganistan trajedisiyle sarsılıyor. Bu dram da yeni eserlerinize yansımaya başladı mı acaba? Başlayabilir ama daha başlamadı.