AKM’nin dönüşü görkemli oldu. Ama asıl sürprizi, bu açılışla birlikte başlayan Beyoğlu Kültür Yolu Festivali yaptı. 65 ayrı noktada 1000’den fazla sanatçının katılımıyla 14 Kasım’a dek, (29 Ekim’de başladığı için) 17 gün süren dev bir kültür-sanat festivali bu. Taksim’deki AKM binası ile Galataport arasındaki aksın üstünde süren bu festival dünya çapında çok önemli ilkleri de barındırıyor. Bunu söyleyense ben değilim, bu sözler bu çok kapsamlı festivalin etkinliklerini bir anlamda bir orkestra şefi gibi yöneten, proje direktörü Arhan Kayar’a ait. Kayar’la festivali konuşmak için festivalin tam da merkezinde Taksim’de buluşup, tüm aksı adımlıyoruz. Kayar sözlerine “Bu rüya tamamen Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’a aittir” diyerek başlıyor. “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca tarihi, kültürel, mimari, ekonomik ve turistik varlıklarıyla İstanbul’un uluslararası marka değerine katkıda bulunmak amacıyla geliştirilen bir proje bu. Bakanlığın Beyoğlu’ndaki kültür binalarının yenilenmesiyle kültür yolu oluşturuldu. Bu etkinliklerle bu kültür yolu hayat buluyor, kültür ve sanatın tüm dallarına ev sahipliği yapılıyor. Bu projenin amaçlarından birisi de pandemi sonrası İstanbulluları kültür ve ve sanatla buluşturmaktı. Pandemi sırasında AKM olmadığı zaman dağınık olarak ortaya çıkan tiyatro, opera, bale ve orkestra ilk defa bir çatı altında bir araya gelip bir dizi konser yapıyor. Sanat geri döndü denilebilir. Bu etkinlikleri hayata geçirerek bir kültür markası yaratmak, Beyoğlu Kültür Yolu’nu gerçekleştirerek de markalaştırmak doğal hedef. İki yıl önce Bakan Ersoy’un çalışmasını duyunca, biz de kendisine projelerimizi sunduk. Değişik segmentlere ulaşan sergiler, etkinlikler, aktiviteler planladık ve kalitesi çok yüksek bir seçki yapmaya çalıştık. Bakanlığın kültür alanındaki tüm genel müdürlükleri bu projenin gerçekleşmesinde bir yıldır çalışıyor. 14 Kasım’a kadar süren projede konserlerden tutun çocuk atölyelerine, güncel sanattan geleneksel Türk sanatlarına kadar giden çok farklı sergi, aktivite ve konser var.” Bu arada unutmamak gerek ki bu festival bir defaya özgü değil. Her yıl ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere, iki kez yapılması planlanan daimi bir etkinlik artık… Ve sıra geliyor bu festival kapsamında öne çıkan projeleri konuşmaya… “Devlet Tiyatroları, Senfoni Orkestrası gibi bakanlığın kurumları, bir kısmı bağımsız sanatçılar, bir kısmı da dışarıdan katılan etkinlikler yer alıyor. Bu yol üzerinde mevcut olan bütün müzeler ve galeriler de entegre oldular. Herkesin iş birliği var burada. Mesela Devlet Tiyatroları’nın sanatçıları sokakta tiyatro oynuyor. Senfoni orkestrasının sanatçıları dışarıda müzik yapıyor” diyerek projede yer alanları anlatmaya başlayan Kayar, öncelikle AKM’de yer alan sergilere değiniyor ve devam ediyor.
AKM’de toplam dokuz sergi
“İlk AKM’de bir galeri vardı ve oradaki küratörler değişik sergiler yapıyordu. İçlerinden Haldun Dostoğlu en fazla sergi yapan küratörlerdendi. AKM galeri binasındaki yeni dönemin ilk sergisi Yeniden’in küratörü yine Dostoğlu. Küratör yardımcısı Gizem Gedik. Sergi danışmanı ise Hüsamettin Koçan.
Dönüşüm Taksim Maksim
Ardından eski Taksim Gazinosu’nda olan, Maksim’de de farklı, bir anlamda değişim mantığında giden, kentin içinde olan farklı şeylerin orada var olmasını sağlayan bir sergi açtık: Dönüşüm Taksim Maksim. Ham halde olan mekanın içine bir küratöryel seçkiyle çok özel bir çağdaş sanat sergisi kurguladık. Onda da Hüsamettin Koçan yine danışman.The Marmara’nın önünde buruşuk gazete
Bir parkur oluşmuştu AKM’den Galataport’a. Bunun içine iki tane sergi girdi. Biri Erdem Aka’nın yaptığı Işık Sergisi, biri de 12 tane kadın tasarımcı ve sanatçının yer aldığı bir sergi. Ali Akay’ın oluşturduğu Kartografya Yaya Sergisi ise bir yaya parkurunda giden haritalama sergisi aslında. Yani sanatla haritanın ilişkisi. Ayşe Erkmen gibi özel sanatçıların, uluslararası sanatçı Wang Du’nun da yer aldığı bir sergi. Mesela Du’nunki 600 kiloluk buruşturulmuş bir gazete, The Marmara Oteli’nin önünde duruyor. Bu arada Cercle d’Orient’da sanatçı atölyeleri var. Şu anda altı tane sanatçı üretim yapıyor orada. İki tane kilisenin içinde sergi var. Taksim Camii’nin içinde de Selçuklu eserleri ile Hu heykel yerleştirmesi sergileri var. İlk kez bir cami de mekan olarak kullanılıyor. Aksın son noktası olan Galataport’ta da iki tane sergi var.İki sahnede konserler

