Herhangi bir meslek tanımının başına nasıl ki “erkek” kelimesini koymuyorsak “kadın”
kelimesini eklemeyi de doğru bulmuyorken, neden ‘tiyatroda kadın yönetmenler’ başlıklı bir
haber yapmak istedim? Bu soruyu kendime sorduğum sıralarda yönetmen Ceylan Özgün
Özçelik’in Ankara Film Festivali’ndeki ödül konuşmasında sinema sektörünün kadınlar için bir
girdap olduğundan ve kabul görmenin zorluklarından bahsettiği videosuna denk geldim.
Yüzlerce tiyatro oyununun sahnelendiği bir sezonda İstanbul merkezli kadın yönetmenleri
listelemeye başladığımda -gözden kaçırdıklarımı da düşünerek- en fazla, yaklaşık otuz isim
ancak sayabiliyorken tiyatrodaki girdabın peşine düştüm. Bu oranın gerçek verilerle önümüze
konulduğu araştırmalar olsa girdap çok daha net ortaya çıkacak belki ama bir adım olarak
sezonda oyunları devam eden on beş kadın yönetmenden tiyatroda kadın yönetmen olma
deneyimlerine dair birkaç cümle istedim. Ortaya çıkan tabloda en çok altı çizilenler; erk
egemen sistemin tezahürünün tiyatroda da yer bulduğu, görünürlük ve kabul görme sorunu
yaşamaları ve birçoğunun da kendilerine yarattıkları ‘güvenli’ alanlarda üretim yapmaya
devam ediyor olmaları oldu. Kadın yönetmenlerin tasarım dünyalarını sahneye yansıtırken
daha kapsayıcı, hiyerarşiden uzak, eşitlikçi ve şiddetsiz bir dil tercih ediyor olmaları da geçmiş
deneyimlerimde de bu yazı sürecinde de en çok dikkatimi çeken başlıklardı.
Bu yazıda söz veremediğim Şahika Tekand, Ayşenil Şamlıoğlu, Yelda Baskın, Firuze Engin, Aslı
Öngören, Jale Karabekir, Mine Çerçi, Çağ Çalışkur, Emre Koyuncuoğlu, Lerzan Pamir, Sanem
Öge ve adını unutmuş olabileceğim birçok kadın yönetmene de verdikleri mücadele ve
açtıkları alan için ayrıca teşekkür ederim.
Kadınların hakları için mücadele etmek zorunda kalmadan, cinsiyetten bağımsız bir şekilde
kabul gördüğü, eşitliğin doğal olarak kabul edildiği ve bu yazılara ihtiyaç duymayacağımız
günlerin umuduyla sözü kadın yönetmenlerimize bırakıyorum.
Ayşe Lebriz Berkem
∙Libido, Biteatral
Karşılaştığım sorunları bir kadın yönetmen olmamla ilişkilendirmezdim hiç. Kendi kişiliğimden
kaynaklıymış gibi düşündüğüm zamanlar oldu. Galiba üzerimizde bir cam tavan vardı. Şu anda karşınızda bir erkek olsa böyle davranabilir miydiniz?” sorusunu sıkça sordum. Kendi yönetmenlik kariyerimi bir cinsiyet üzerinden sürdürmesem de bir hak mücadelesi olarak görsem de yaptığım oyunlar hep ‘kadın’a dair. Çünkü perspektifim bu ve tahakküm kuran iktidar/erk her nereden geliyorsa onunla derdim oluyor.