Tarımdaki hatalı politikalar sonucu üretim düştü, fiyatlar yükseldi. Çare yeniden ithalatta aranıyor. 500 bin besilik hayvan, 40 bin kesimlik hayvan ve 8 bin 500 ton karkas et ithalatı 15 milyar TL’ye mal olacak. Yanlış hamleler sonucu kesilen 1 milyonu aşkın anaç hayvanı yerine koyma maliyeti ise 69 milyar TL. Özetle ette fatura 84 milyar TL’yi bulacak
Biz bu filmi daha önce defalarca izlemiştik.
Faturası çok ağır olan bir senaryo yeniden gündemde…
Aslında bu köşeyi takip edenler sürece oldukça aşina…
2021 yılından bu yana döviz kurlarındaki yükselişin de etkisiyle tarımsal girdi maliyetleri aldı başını gitti.
Gıda enflasyonuyla mücadele adı altında üretici fiyatları uzun bir süre baskılandı.
Yüksek maliyet ve düşük satış fiyatı arasında sıkışan süt üreticileri, zarar ettiği gerekçesiyle anaç hayvanlarını kesime gönderdi.
E anası yoksa danası da yok… Hem besi hem de süt sığırı varlığı azaldı; ahırlar boşaldı.
Üretimdeki daralmaya son haftalarda piyasada yaratılan spekülatif etki de eklenince fiyatlar kontrolden çıktı. Filmin buraya kadar olan kısmına hep birlikte şahit olduk.
Hayvancılıkta ithalat tam gaz sürüyor
Şimdi filmin ikinci bölümü gösterime girdi.
Göz göre göre üretime ket vurulduktan sonra çare (!) yeniden ithalatta aranmaya başlandı.
Önce, Et ve Süt Kurumu (ESK) 8 bin 500 ton karkas et ve 40 bin kesime hazır canlı hayvan ithalatı için sözleşme imzaladıklarını duyurdu. Ardından da 500 bin besilik sığır ithalatı için özel sektöre izin çıkarıldı.
Yurt dışındaki piyasa fiyatları göz önüne alındığında söz konusu ithalatların toplam maliyeti 15 milyar doları bulacak gibi görünüyor.
Gelin hesabı birlikte yapalım…
ESK’nın 8 bin 500 ton karkas et ithalatında kilogram maliyetinin 6 euro’nun altında olması zor. Buradan hesapla 51 milyon euro’yu bulacak karkas et ithalatının lira karşılığı, güncel kur seviyesiyle 1 milyar TL’yi aşıyor.
İthal edilmeye başlanan 40 bin baş kesimlik dananın canlı ağırlık fiyatı da 3 dolar düzeyinde. Ortalama 550 kilogram ağırlığındaki hayvanların tanesi 1650 dolara geliyor. Böylece 40 bin hayvanın ithalatı 66 milyon doları buluyor. Bugünkü güncel kur ile maliyet 1.26 milyar TL’yi geçiyor.
84 milyar TL’yi bulan ithalat faturasının yüzde 10’u çiftçilere verilse, üretici yaptığı işten para kazanır, tüketici de makul fiyata et ve süt ürünlerini tüketebilirdi
Gelelim 500 bin baş besilik hayvan ithalatına…
Büyük çoğunluğu Uruguay ve Brezilya gibi ülkelerden gerçekleşmesi beklenen besilik ithalatta canlı kilogram fiyatı 4 doların altındaydı. Ancak Türkiye’nin tek bir seferde 500 bin başlık talebi, ihracatçı ülkelerde fiyatı 4 doların üzerine taşıdı. Ortalama 300 kilogram gelen bir hayvanın ithalatı 1300 dolara yaklaşıyor. Bunu 500 bin ile çarptığımızda karşımıza 650 milyon dolar gibi bir rakam çıkıyor. Söz konusu ithalatın TL karşılığı 12.3 milyar TL’yi buluyor.
Anaç hayvanlar kesime gönderildi
Küsuratları toparladığımızda kesimlik ve besilik dana ile karkas et ithalatının toplam faturası 15 milyar TL’ye ulaşıyor.
Bitti mi?
Bitmedi…
Et ve süt politikalarındaki yanlış hamleler sonucu Türkiye’de 1 milyonu aşkın anaç hayvanın kesime gittiği, sektör paydaşları tarafından sık sık dile getiriliyor.
Bugün bu hayvanları ithalat yoluyla yeniden ahırlara koymanın maliyeti hayvan başına 3600 doları bulacak. Böylece 1 milyon damızlık sığırın ithalat faturası 3.6 milyar dolara karşılık geliyor. Söz konusu faturanın TL karşılığı ise 68.7 milyar TL’yi aşıyor. Tabii 1 milyon başı aşan damızlık büyükbaş ithalatı bugünden yarına bir seferde yapılmayacak. Uzun bir döneme yayılacak. O yüzden maliyeti belki de bugünkü hesapların çok daha üzerinde olacak.
3600 dolar: 1 adet damızlık sığır ithalatının maliyeti
Toplarsak, yanlış hayvancılık politikalarının faturası 84 milyar TL’yi buluyor.
Başka ülkelerin çiftçisinin cebine girecek olan bu kaynağın yüzde 10’unu kendi üreticimize doğru bir strateji ile verseydik ne olurdu?
Hemen söyleyelim…
Üretici yaptığı işten para kazanır ve üretimini sürdürür; tüketici de daha makul fiyatlara et ve süt ürünlerini tüketebilirdi.
Piyasada üç farklı kıyma fiyatı
Kırmızı et sektöründe dengeler o kadar bozuldu ki piyasada üç farklı kıyma ve kuşbaşı fiyatı ortaya çıktı.
Türkiye genelinde Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK) zincirleri ile bir protokol imzalandığını duyuran Et ve Süt Kurumu (ESK), aylık minimum 600 ton etin market raflarında satılacağını açıkladı.
Dikkatinizi çekelim. Bu ürünler kasap reyonunda tüketicinin istediği şekilde değil, 1’er kilogramlık paketlenmiş şekilde satılacak.
TKK’nın market raflarında kıymanın kilogramının 140 TL, kuşbaşının kilogramının ise 150 TL’den satılacağı belirtildi.
Peki, açıklamalara göre bu fiyatlardan kaç kişi istifade edebilecek?
Kaba bir hesapla nüfusu 85 milyonu aşan Türkiye’de sabahın erken saatlerinde kalkarak mağazalar açılmadan sıraya giren 20 bin şanslı (!) kişiye günde sadece 1’er kilogram et sunulabilek.
İkinci fiyat yine ESK yoluyla, İstanbul’da faaliyet gösteren ve kasap reyonu olan market zincirlerine aylık minimum 2 bin 400 ton karkas et vererek oluşturuldu. Söz konusu marketler de ramazan boyunca tüketicilere kıymayı 190 TL’den, kuşbaşı eti ise 210 TL’den satmayı taahhüt etti. 2 bin 400 ton karkas etin yüzde 18 kemik ve sinir firesi var. Bunlar çıkınca geriye 2 bin ton et kalıyor. Bunun değerli but kısmı da çıkarıldığında en iyimser haliyle yüzde 70’i kıyma ve kuşbaşına gidecek. Bu da günlük 46 bin 666 kilogram ucuz et anlamına geliyor.
Peki, söz konusu ucuz kırmızı et miktarı İstanbul’da günlük kırmızı et ihtiyacının ne kadarına denk geliyor dersiniz? İstanbul’un günlük et tüketiminin 750-1000 ton (750 bin-1 milyon kilogram) arasında olduğunu hatırlatalım.
Hesabın gerisini size bırakıyoruz.
Fiyatlar 270 TL’den başlıyor 300’ü geçiyor
Ezcümle, serbest piyasada çok sınırlı miktarda ürünle oluşturulmaya çalışan iki fiyat böyle…
Gelelim üçüncü fiyat oluşumuna… Bu da serbest piyasada şu an var olan kıyma ve kuşbaşı fiyatları. Piyasanın neredeyse tamamında oluşan fiyatlar nitelikli kıyma için 270 TL’den başlayarak 300 TL’nin üzerine çıkıyor. Kuşbaşı da 280 TL’den başlıyor ve 350 TL’ye kadar değişiyor.
Şimdi diyeceksiniz ki 500 bin besilik sığır ithalatının piyasaya etkisi olmayacak mı? Mutlaka olacak ama bugünden yarına değil.
Çünkü o hayvanların denizaşırı ülkelerden Türkiye’ye gelişi yaklaşık bir ay sürecek. Gelince de en az sekiz ay besiye çekilecek. Dolayısıyla 500 bin besilik ithal hayvanın kesimleri dokuz aydan önce olmayacak. Yani piyasaya etkisi 2024 yılında olacak.
Kıyma ve kuşbaşında indirimin adı var, kendi yok
Hafta sonu, Tarım Kredi Kooperatiflerinden bir tanesine uğradım. Et ve Süt Kurumu tarafından açıklanan 140 TL’ye kıyma, 150 TL’ye kuşbaşı kampanyasının sahadaki karşılığını merak ettim. Marketin kasap reyonuna geldiğimde etiket fiyatları dikkatimi çekti. Kıymanın kilogramı 263 TL, kuşbaşının ise 273 TL yazıyordu.
E hani Tarım Kredi Marketlerinde kıyma 140 TL, kuşbaşı da 150 TL’den satılacaktı?
Kasap reyonundaki görevliye indirimli et olup olmadığını sordum. Aldığım yanıt ilginçti…
Kamuoyuna duyurusu yapılan o indirimli kıyma ve kuşbaşılar sadece kasap reyonu olmayan Tarım Kredi Kooperatiflerinde satılıyormuş. Yani indirimli ete ulaşabilmek için önce kasap reyonu olmayan Tarım Kredi Kooperatiflerini tespit etmeniz lazım. Sonra da çok erken saatte marketin kapısında dikilmeniz lazım ki sınırlı sayıda gelen o etlere ulaşabilesiniz.
1500 civarı şubesi var
Ufak bir not… Türkiye’de sayısı 1500’e ulaştığı açıklanan TKK marketlerinin 500’ünde kasap reyonu olmadığı tahmin ediliyor.
Ezcümle, indirimin adı var ama kendisi pek yok…
“Hayvan ithalatı Türkiye’nin hayrına olamaz”
Türkiye’de büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısının masaya yatırılıp tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş, “Üretim rakamlarına baktığımızda büyükbaş hayvan sayısının yeterli olmadığı kanaatindeyim” diyor.
Et ithalatı ve kasaplık hayvan ithalatına karşı olduklarını söyleyen Karakuş “Hayvan ithalatı Türkiye’nin hayrına bir iş değildir. Bizim kendi kültür ırklarımızın melezlenerek çoğaltılması lazım. Çayır ve meralarımızı geliştirerek, buzağı kayıplarını minimum seviyeye çekmemiz gerek. Kaba yem üretimi de planlı şekilde artırılmalı. Ben ithalatın her türlüsüne karşıyım” diyerek çarenin yerli üretimi geliştirmekte olduğunu söylüyor.
“Tartışılacak bir konu değil”
Kırmızı et sektöründe arz ve talep dengesinde yaşanan sıkıntılarda ithalatın sıklıkla başvurulan yöntemlerden biri haline geldiğine dikkat çeken Kırmızı Et Konseyi Başkanı Ahmet Hacıince, geçici bir çözüm gibi görülen ithalatın aslında gelecekte ortaya çıkabilecek birçok sorunların temelini oluşturduğunu söylüyor. Hacıince “Eğer kırmızı et sektörü için sürdürülebilir, iyi bir hayvancılık politikasını oturtabilirsek, ithalat konusu kesinlikle gündemimizden çıkacaktır. Çünkü öz kaynaklarımız bunun için yeterlidir. Bu amaçla, meraların korunması ve geliştirilmesi, küçükbaş hayvan etinin tüketimdeki payının yükseltilmesi ve süt hayvanlarının belirli bir yaştan sonra etçi ırklarla tohumlanarak et üretiminde kullanılmasına odaklanılmalı” diyor.
“Ahırların yüzde 30’u boş kaldı”
Kayseri Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Ercan Aras, “Yaklaşık dört yıldır Türkiye’de yıllık 1 milyon anaç hayvan kesildi. 1 milyon anaç hayvanın kesilmesi her yıl yaklaşık 500 bin baş besilik dananın olmaması demek. Ahırların yüzde 25-30’u boş. Üreticilerimiz şu an besilik danaya ulaşamıyor” diyor.
İthalata mahkum edildik
Aras geçen hafta alınan 500 bin besilik hayvan ithalatı kararında geç kalındığını, bu hamlenin beş-altı ay önce yapılması gerektiğini belirterek şunları söylüyor: “Hayvancılıkta ithalata kesinlikle karşıyız ama dört yıldır yapılan yanlışlar bizi buna mahkum bıraktı. Şu an mecburen bu ithalatın yapılmasına hepimiz onay veriyoruz.”
ESK’nın ithalatına da değinen Aras “Bunlar yarayı iyileştirmek değil, sadece pansuman etmektir. ESK’nın yurt dışından tedarik ettiği hayvan sayısı veya ithal ettiği et, Türkiye’nin belki bir günlük et tüketimi kadar bile yoktur. Dolayısıyla bunlar çözüm değil” diyor.
“Fiyatlar orantısız şekilde artmaya devam edebilir”
TÜSEDAD Başkanı Sencer Solakoğlu, mevcut tabloya tüketici açısından bakıldığında hiçbir hayvansal mamul fiyatının düşmeyeceğini belirterek, “Raflarda hiçbir fiyat geri gelmeyecektir. Artış hızı tamamen talebe dayalı olacaktır. Sığ bir piyasada talep bir miktar hareketlendiğinde fiyatlardaki artışı daha yüksek göreceğiz. Ama buna karşın ithalat çözüm mü? Hayır... Tam tersine ithalat, üretimi daha da çok durduracak, önüne geçecektir. Üreticileri daha da yıldıracaktır. Tarım Bakanlığı yetkilileri ithalata bu kadar kafa yoracağına, üretimi hızlı bir şekilde artırmanın yolunu bulma arayışına girmeli ama biz üreticiler olarak bu yaklaşımı göremiyoruz” diyor.
Ahırların ciddi oranda boşaldığını ifade eden Solakoğlu, mevcut durumun Türkiye açısından endişe duyulması gereken bir tablo olduğunu savunuyor. Solakoğlu, “Eğer üreticinin para kazanacağı bir sistem oluşturulmazsa hayvansal mamullerde tüketici fiyatları özellikle yaz dönemindeki taleple birlikte orantısız şekilde artmaya devam edecek” uyarısında bulunuyor.