Dünya ekonomisindeki baş döndürücü gelişimi anlatmak için sık sık geçmişten bugüne dev şirketlerin sıralaması verilir ya. Hani şu 1990’larda General Motors, Ford, Exxon Mobil, Kodak, Xerox gibi şirketlerin 2000’lerden itibaren yerini teknoloji şirketlerine bıraktığı liste. Benim kişisel tarihim açısından ise şirketlerin büyüklüğü ve itibar sıralaması Bağdat Caddesi’ndeki Kantarcı Rıza durağında ‘dükkan’ açmalarıyla ölçülürdü. Erenköy İlkokulu ve Fenerbahçe Lisesi mezunu olarak gençlik dönemini Bağdat Caddesi ile paralelindeki sokaklarda geçirmiş birisi için Kantarcı durağı bir mihenk taşıdır. Bağdat Caddesi’nin orta noktası olarak da aslında Kantarcı-Şaşkınbakkal arası kabul edilir. Daha McDonald’s Türkiye’ye girmeden 90’larda Kantarcı’nın kalbinde Kristal Büfe yer alırdı. Fast food kavramı ile pek tanışılmamışken lezzetli hamburgerlerin değişmez adresiydi. Bitişiğindeki Koç Grubu’nun iştiraki Divan Pub’a (hala aynı yerde) göre çok daha erişilebilir fiyatları vardı. Kristal Büfe hamburger zincirlerinin akını ile tarihe karıştı. Fakat Kantarcı’daki o dükkan 2003 yılında bir sembol markaya daha ev sahipliği yapacaktı: Starbucks…
Starbucks açıldığı gün zirve yapmıştı
Evet dünya devi Starbucks, Türkiye’deki ilk mağazasını Bağdat Caddesi’ndeki eski Kristal’in yerine açıyordu. Açılış günü oradaydım. Hem biraz Kristal nostaljisi hem de gözlem yapmak için gitmiştim. İlk gün gelen müşteri kitlesine inanamamıştım. Daha açıldığı gün ilk siparişlerini, sanki o mağaza 40 yıldır oradaymış gibi veriyorlardı. “Long decaf americano” diyerek kahvesini isteyen hipster’lar da vardı, espresso bazlı kahvelerin geçmişinin aslında Yemen’e dayandığını anlatan ‘dayılar’ da. Ertesi hafta da çalıştığım Vatan gazetesinde ‘Starbucks’da kahve sipariş etme rehberi’ gibi bir şey hazırlamıştık. (18 yıl öncesi, dünya bu kadar global değil, Twitter, Facebook falan yok, okura bir hizmetimiz olsun dedik.) Ve yıl 2021… Dünya devi Apple da, ilk ‘cadde mağazası’ için Kantarcı’yı seçti. Eski Kristal Büfe-Starbucks’ın tam karşında.