20 Nisan 2024, Cumartesi
09.07.2021 04:30

‘Bir fikrim var’ diyen önce bol dizi izlesin!

Dijital dünyada artık parlak bir fikir bulmak yetmiyor. Onu çaldırmadan, akbabalara yem etmeden korumanız lazım. İleride köşeyi dönme ihtimali ise büyük mucizelere bağlı. İşte bir diziden öğrendiklerim
Netflix’te 3 sezon 30 bölümden oluşan StartUp (birleşik yazılıyor) dizisini yeni bitirdim. Kore yapımı olan Start-Up (arada tire işareti var) ile karıştırılmasın! Miami’de üç kişinin tesadüfen bir araya gelip ‘başarı öyküsü yazma çabalarını’ anlatan bir dizi. Ben çok sürükleyici ve heyecanlı buldum. O2’de Elçin Yahşi ve ekibi varken bu sütunlardan okura dizi önerisi vermek haddim değil. Fakat izlemeyi düşüneneler için ABD yapımı StartUp’ın IMDb notunun 8.1 olduğunu söyleyeyim. Hele hele son dönemin gözde yatırım aracı kripto paralara karşı merakınız varsa dizi ilginizi daha da fazla çekebilir.  Hiç spoiler vermeden, gereksiz yoruma filan da girmeden söylemeliyim ki StartUp dizisi dijitalleşen dünyanın yeni alışkanlıklarını harika bir şekilde ortaya koymuş. Hele hele sıfırdan kendi işini kurma peşindeki yeni nesillere çarpıcı mesajlar veriyor. Dizide önemli bulduğum ayrıntılar ve öne çıkan ders niteliğindeki unsurları madde madde paylaşmak isterim:

Rekabet vahşileşti piyasalar acımasız

• Hani ‘Dijitalleşme, artık insanların iş yapış biçimlerini değiştiriyor’ diye bir klişe laf vardır ya; buna artık sinema ve dizi endüstrisini de eklemek lazım. Dizilerin anlatım biçimleri ve karakterler dijital dünyanın değişen düzenine göre şekilleniyor. • Kripto paraların hayatımızdaki ağırlığının artması son bir iki yılda polisiye dizilerin de vazgeçilmez lezzeti haline geldi. Çanta çanta dolarların yerini USB disklerle el değiştiren kripto varlıklar almaya başladı.  • Doların rezerv para özelliği bir gün biter mi bilemem. Fakat yakın gelecekte nakit dolarla ödeme kabul eden suç örgütü pek kalmayacak gibi. Z Kuşağı kiralık katillerin hemen hepsinin Bitcoin ya da benzeri ödeme yöntemlerine geçeceği aşikar.  • Sıfırdan şirket kurup bir dünya devi yaratmak, hele bunu 30’lu yaşlardan önce hayata geçirebilmek ancak birkaç kişiye nasip oldu. Zuckerberg gibi büyük başarı öykülerinden de biliyoruz ki bir aşamada ortaklar birbirini yemek zorunda kalıyor. Bu vahşi rekabet ortamında hesaplaşmalar artık çok daha ölümcül olacak.

Zarar etmemek de finansal bir sanat

• Süper bir start up fikri bulup hemen köşeyi dönmek imkansız hale geliyor. Yani projeyi bulduktan sonra size inanacak doğru ekip ve yatırımcıları da bulmak şart. İyi fikirleri gasp etmeye hazır çok sayıda akbaba var. Özellikle dolar bolluğu yaşayan Amerika’da. • ‘Melek yatırımcı’ kavramı da artık bir kapitalizm aldatmacası haline gelmiş. O melek yatırımcılar size can suyu olacak paraları daha büyük karlar elde etmek ya da ana hissedar olmak için yatırıyor. Yani hayal kurarken de ölçülü olup romantizme kapılmamak şart. • İyi kod yazmak, iyi dijital ürün geliştirmek olmazsa olmaz koşullar gibi görünse de iyi finansal modelleme yapmayı bilmek de gerekiyor. ‘Money burning’ denilen ‘para yakma’ sürecini iflasa beş kala pozitif yöne çevirebilmek artık bir sanat dalı haline geliyor. Yoksa sizin ödediğiniz bu bedel ileride başkasının ‘başarı öyküsü’ haline geliyor. ‘O fikri ilk ben bulmuştum’ demenin de pek bir faydası kalmıyor. • Bütün bunların yanı sıra projeniz için iyi bir marka yüzü ya da hikaye anlatıcısı lazım. Medyayı doğru kullanıp algı yönetimi yapabilmek de çağımızın önemli bir gerçeği. Bazen bir film ya da diziden bu denli felsefi dersler çıkarmak Harvard’daki sertifika programlarından daha yararlı olabilir.