25 yıldır ABD’de yapı teknolojisi dersleri veren Mutlu Özer hocamızın bu soruya tek kelimelik bir yanıtı var: Yer hareketlerinin önceden tahmini için yapay zeka modellerinin konuşulduğu çağda, Türkiye’nin gelecekteki olası depremlere karşı ilk önceliği ‘liyakat’ olmalı.
ABD’deki San Francisco State University’de (SFSU) 1998 yılından beri yapı mühendisliği ve deprem alanında çalışmalar yapan Mutlu Özer’e yaşanan son deprem sonrası görüşlerini sordum:
Bilim dünyası depremlerin önceden tespiti konusunda şu an ne durumda?
Depremler fay hatları boyunca meydana gelir. Ana fay hatları tektonik levhaların birleşme yerleridir. Ana fay hatları kırıldıktan sonra tektonik levhalarla yeni fay hatları oluşur. Bu fay hatları sürekli olarak yer bilimciler tarafından haritalandırılır ve eski haritalar güncellenir. Deprem olacak bölgeler bilinir ve bölgelerde daha önce meydana gelen depremler incelenerek istatistiki bir tahmin yapılır. Bu tahminlerde yanılma payı bazen çok büyük olabilir. Bu sonuç tahmin yapan bilim insanlarının yanılması olarak düşünülmez. Çünkü yer kabuğunun jeolojik yapısını tam olarak bilmek imkansızdır. Yapay zekaların bu tahminleri daha gerçekçi yapabileceğini düşünmüyorum. Bunun zeka ile ilgisi yok; eldeki verilerin güvenliği ile ilgisi var.
Geçmiş depremlere bakılarak bir modelleme yapılabilir mi?
Evet, hem geçmiş depremler hem de yer hareketlerinin sürekli kayıt altına alınması ve incelenmesi deprem tahmini yapabilmenin en temel verileridir.
Türkiye bundan sonrası için ne yapmalı, depreme karşı yapılması gereken en acil 3 şey sizce nedir?
Liyakat, liyakat, liyakat…
Afet sonrası, hayat kurtaran teknolojiler
Depremleri önceden tahmin edebilecek teknolojiler ne yazık ki hala beklenen seviyenin çok altında. Bu alandaki çalışmalar sürerken afet anındaki kayıpları en aza indirmek de büyük önem taşıyor. Deprem sonrası çok hızlı hareket etmenin önemine bir kez daha milletçe tanıklık ettik. Afet sonrası kullanılabilen günümüz teknolojilerinden bazıları şunlar:
HARİTALAMA: Uydular aracılığıyla, depremin en şiddetli olduğu bölgeleri görmeye yarıyor. Hızlıca yardıma ihtiyacı olan bölgeler belirlenerek afet bölgesinin ayrıntılı görüntüleri ve detaylı haritaları sunuluyor. Depremler kadar diğer doğal afetlerde de genel hasarın boyutu hakkında, yardıma koşacak mercilere bilgi ve raporlama yapıyor. Her tür dijital haritayı hazırlamak, analiz etmek, anlaşılır olarak raporlamak ve ilgili mercilere hızlıca dağıtmak hayati önemde. Genel olarak haritalama teknolojisi adı verilen bu sistemler afetin hemen sonrası için en önemli kurtarma araçlarının başında geliyor. Yeter ki Türkiye’de bu verileri alıp anında işleme koyacak bir acil kurtarma sistemi olsun.
QUINCE ROBOTU: Robot teknolojileri son birkaç yılda çok ilerledi. Depremlere herkesten fazla alışık olan Japonya bu alanda önde gidiyor. Tohoku Üniversitesi’nin geliştirdiği Quince adlı robot önemli işler başardı. Japonlar robotlardan şu an için insan kurtarmada değil veri toplama alanında yararlanıyor. İlk 72 saatin hayati olduğu afetlerde veriyi toplayıp hayatta kalanların tespiti için kullanmak çok değerli. Fukushima nükleer kazasında radyasyon riski nedeniyle insanların giremediği reaktör binasından Quince sayesinde önemli bilgiler elde edilmişti. Bu noktada da Türkiye’de telefon şebekelerinin bile tam çalışmadığı bir afette robotlarla nasıl iletişim kuracağımız da maalesef ayrı bir soru.
FINDER: NASA tarafından tüm doğal afetler için geliştirilen FINDER (Finding Individuals for Disaster and Emergency Response) adlı araç, enkaz altındaki insanların yerini tespit ediyor. Mikrodalga radar teknolojisi ile çalışan FINDER, devasa beton yığınları arasından dahi kalp atışı ve nefes alışverişi gibi hayati faaliyetleri tespit ederek kurtarma ekiplerinin sonuca hızlı ulaşmasına yardımcı oluyor. (Çin kurtarma ekibi de Malatya’da ‘Yılan Gözü’ adı verilen mini kamera sistemiyle yer tespitinde büyük başarı sağladı.) Deprem bölgesine saatlerce ulaşılamayan Türkiye gerçeğinde ise FINDER’ı bölgeye hemen kimin nasıl götüreceğinin çok önceden planlanması şart.