Oliver Stone’un Putin ile yaptığı söyleşilerden oluşturduğu ‘Putin Interviews’ belgeselini (IMDb notu: 7,5) izlediğimde ABD’de başkanlık koltuğunda Trump oturuyordu. Hatta o dönem Trump’ın başkanlık süresini tamamlayamadan azledileceği filan konuşuluyordu. Belgeseli izlerken Rusya’nın süper güç olarak ABD’ye göre çok daha donanımlı ve zeki bir başkana sahip olduğunu düşünmüştüm. Çünkü Putin, yönetmen Oliver Stone’un spontane sorulmuş tüm iğneleyici sorularına karşın, soğukkanlılığını koruyan bir satranç oyuncusu gibi cevaplar veriyordu. Tabii ki bu belgeselin danışıklı dövüş olup, Putin’in imajını cilalamak için çekilmiş olabileceğini de aklımdan geçirdim. Fakat sonra Stone’un diğer liderlerle yaptığı seriyi izleyince Putin’in ‘akıl oyunları’nda gerçekten başarılı olduğuna ikna oldum. Şimdi Putin, Ukrayna’yı işgaliyle yine gündemin bir numarası. ABD’nin başında ise birçok yönden Trump’ı aratacak kadar başarısız giden bir Biden var. Başkan Biden’ın ilerlemiş yaşı nedeniyle ikinci dönem aday olması da çok zayıf ihtimal. Buna karşın Putin’in ölene dek Rusya’nın başında kalması kimseyi şaşırtmayacak.
Bu Putin, bildiğimiz Putin mi?
Fakat ne olduysa bir haftada oldu. Ukrayna işgalinin üçüncü gününden itibaren bir anda Putin’in de devrilebileceği konuşulmaya başlandı. Bunun nedeni de Putin’in bu işe girişirken olaya sadece askeri güç açısından baktığı günümüzün ‘sosyal medya gerçeği’ni göz ardı ettiği iddiası. ‘Putin Interviews’ belgeselini izlemiş biri olarak bu iddiaya ancak gülerim. Milli sporlarından biri satranç olan ülkenin lideri Putin’in hiçbir şeyi hesaplamadan bu işe kalkıştığını anlatan uzmanları dinliyoruz. “Ukrayna ve Zelenskiy’nin çetin ceviz çıkacağını öngöremeyip sonra da paniğe kapılıp nükleer savaş resti çekti” diye makale yazanlar var.
Evet, tüm dünyada kamu vicdanı, sosyal medyadan izledikleri karşısında dehşete düşüp tek adam Putin’e karşı nefreti körükledi. Sosyal medyada tepki büyüdüğü için AB ülkeleri ve NATO da Ukrayna’ya desteğini her geçen gün artırıyor. Yine de uzun soluklu savaşlarda bir hafta ya da 10 günlük sürelerin gerçekte 10 saniyeye eş değer olduğunu unutuyoruz. Putin’in adımlarını düşünerek atmadığını söylemek, onlarca farklı senaryo üzerinde kafa yormadığını yazmak, hatta Ukrayna coğrafyasını tanımadığını düşünmek eski bir KGB ajanının zekasına hakaret sayılır. Adam Rus İmparatorluğu’nu yeniden kurmak hayallerindeyken Batı medyası ve sosyal ağlar ona kibarca ‘geri zekalı’ demeye çalışıyor.
‘Slacktivist’ kuvvet çare olmaz!
Bu savaşta Rus devletinin desteklediği medyanın küresel ağlar tarafından engellenmesi bence Putin’in karizmasını sarsan etkenlerden biri oldu. Buna karşın Ukrayna’dan gelen sempatik direniş videoları tüm dünyada hashtag’lerle desteklenip beğeni rekorları kırıyor. Putin’e ve Rusya’ya nefret ise çığ gibi büyüdü. Sosyal medya çağında hashtag eylemleri ile ses duyurmak insanları daha da fazla tembelliğe itiyor. Profiline bir Ukrayna bayrağı iliştirenler Ukrayna’ya cephede destek vermiş filan olmuyor. Slacktivizm denilen kavram sosyal medya çağının eylem biçimlerinden en önemlisi haline geldi. Slack=tembel kelimesinden türemiş bu eylem biçimi, dünyayı değiştirmek adına sadece içini rahatlatmak amacıyla bir olaya destek veren ama harekete geçmeyen insanları ifade ediyor. Yani evet Ukrayna’daki savaşın ilk birkaç gününde sosyal medya etiketleri sayesinde Ukrayna kazanmış gibi görünse de kuşatma altında bir Kiev kenti ve Ukrayna’ya karşı devasa kuvvetli olan bir Rus ordusu var. Bu savaşı kazanmak için de ‘slacktivist’ milyonların bir online dilekçe imzalar gibi kampanyalar yapması ya da beğendiği paylaşımları retweet etmesi ne yazık ki yetmiyor. Sosyal medya çağında geniş kitlelere ulaşmak önemli ama sosyal cephede kazanılan savaş, Google Maps’deki gerçek haritayı değiştirmeye yetmiyor…