Dünyanın topluca evlerine kapandığı salgın dönemi zihinlerimizde soluk bir hatıra gibi. Ancak dijitalleşme adına hediye ettiği nimetlerle oluşan yeni yaşam düzeni hakimiyetini hala sürdürüyor. 2022 gündemi eğitimden sağlığa, ticaretten iletişime yepyeni alışkanlıklara şahitlik etti. Biz “tutunamayanlara” bakalım.
Uzaktan çalışma
Pandeminin iş yerleri ve okulları ıssızlaştırdığı dönemde bilgisayar ve telefonlara yerleşen uygulamalar milyarlarca kişiyi pek çok şeyin “uzaktan” da yapılabileceğine ikna etti. Onlarca yıl boyu “öksüz” kalan hizmetler bir anda sektörel standartlara dönüştü. Ev ile başlayan “uzak” kavramı zamanla “her yeri” kapsama alanına aldı. Ancak ilk başlarda herkesi memnun eden bu dönüşüm, zamanla kendi sorunlarını doğurdu.
Bugün birçok şirket özellikle “beyaz yaka” olarak adlandırılan grubunda uzaktan çalışma düzenini sürdürüyor. Beraberinde gelen yeni dert setinde çalışanların farklı şirkette de (gizli) çalışması, “sessiz istifa” terimini doğuran motivasyon ve verim düşüklüğü, buna bağlı işveren denetiminin zorlayıcı şartları, ofis alanlarının ve ekosisteminde yer alan hizmet sektörünün dengesini kaybetmesi gibi uzayıp giden bir liste var.
Eskiye dönüş de kolay değil. Zira özellikle genç kuşakta çalışanların bir kısmı artık ofis ortamına dönmektense çalışmamayı tercih ediyor. Dahası özellikle yazılım, tasarım gibi alanlardaki uzmanlar döviz getirisi sebebiyle yurt dışındaki şirketlere “uzaktan” hizmet vermeye başladığı için iç pazarda kriz derecesinde bir kıtlığı tetikledi.
Öte(lenen) evren
Başka bir yaşamın pekala mümkün olduğuna ikna olmamızdan mı beslendi bilinmez fakat “metaverse” teknoloji tarihinde eşine az rastlanır derecede konuşulan bir konu oldu.
Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in (yerden yere vurulduğu günlerde gündemi değiştirme derdine) adını anmasından itibaren toprak altından çıkan ninjalar misali dünyanın her köşesinden metaverse girişimleri belirdi. Öyle ki Facebook hızını alamayıp adını Meta koyduğu bir çatı şirketle birlikleri tahkim etti.
Kökeni, anlamı, vaatleri derken iş “Con Ahmet’in devridaim makinesi” kıvamına vardı. Son düzlükte sağrısından hamle yapan NFT de topa girince ortalık umut tacirlerinin oyun alanına döndü. Türkiye’den hatırı sayılır sayıda kullanıcı, tam olarak neye derman olacağı bilinmeyen sanal arsa ve mülklere para saçtı. Her iki mesele mahcup bir dekreşendoyla hortlayacağı ana dek sessizliğe büründü.
İşin ilginci meseleyi başımıza saran Facebook dahil olmak üzere henüz hiçbir şirket anlattığı türden bir ürünü hala ortaya koyabilmiş değil. (Türkiye’de bir “Metaverse Derneği” kurulduğunu da kayıtlara geçirmiş olalım.)
Evcilleştirilmiş kripto
Bitcoin, 2008 yılında ABD’de yaşanan ekonomik krizin halk ayaklanmalarına sebep olan öfkesinden aldığı güçle hayata gözlerini açtı. 2009’da kullanıma sunulduğunda türünün ilk örneği değildi ancak kısa sürede bu alanın evrensel standardına dönüştü. Müesses nizam ekseninden bakınca düpedüz anarşist bir niyete sahipti. Finans dünyasının derebeylerini oyun dışına çıkarıp, merkeziyetsiz bir düzen kurma peşindeydi. Sonra yaygınlaştı ve “kitlelerin irfanından” nasibine düşeni fazlasıyla aldı.
2022 yılı kripto para ve varlıklarda rekor kayıplara sahne oldu. Sebepleri muhtelif ancak sonuçları gayet net: Düzene başkaldırı adına hayata geçen bir yapı, felsefesi sadece para kazanmak olan milyonların (kaçınılmaz) mağduriyetinden güç alan kurulu düzenin tasmasıyla ehlileştirildi. 2022, çeşitli kamu düzenlemeleriyle kripto camiasını sistemin uzantısına çevirdiği bir yıl olarak kayıtlara geçti.
Liderlik krizi
Teknoloji dünyasının yöneticileri başka hiçbir sektörde olmadığı kadar göz önünde. Hayatına dokunan çoğu şirketin sahibini dahi bilmeyen milyonlar, Elon Musk’ın çocuklarının ismine kadar bilgi sahibi. Ne var ki sene boyu yaşanan olaylar, çok az liderin bu yükü taşıyabildiğini gösterdi.
Kripto paralardan sosyal ağlara kadar uzanan geniş bir yelpazede dijital dünyanın yıldızları ışıltılarını birer birer kaybederek söndü. Hiç var olmayan ürünlerine milyarlarca dolar yatırım toplayanlar, tasarruf sahiplerinin paralarını iç edenler, on binlerce çalışanını hiçbir gerekçe göstermeden bir gecede kapıya koyanlar, bilanço sahtekarlıkları yapanlar Türkiye’de de dünyada da gündemden hiç eksik olmadı.
2021 yılında küresel başarılarıyla dergi kapaklarını süsleyen girişimciler, şu an demir parmaklıklar ardında yargılandıkları mahkemelerin takdirini (cezasını) bekliyor. 2023 boyunca buna benzer gelişmelere çok daha fazla maruz kalacağımıza şüpheniz olmasın.
Üstünlüğün küskünlüğü
2017’de ABD başkanı koltuğuna oturan Donald Trump’ın seçim kampanyası ülkenin Çin ile ilişkilerinin gerileceğinin garantisi gibiydi. Ardılı Joe Biden’ın sürdürdüğü (örtülü) ticari savaş, ithalat - ihracat kontrollerine; daha doğru bir tabirle “yasaklarına” kadar vardı.
Geleceğin süper güç dengesinde en az askeri varlık kadar rol oynayacak teknolojik üstünlük; yapay zeka, çip ve pil üretimi, cihazlarda kullanılan nadir elementlerin (ve pillerde kullanılan lityum gibi kaynakların) paylaşımı gibi kritik konular ekseninde Kuzey Amerika ve Avrupa’da yeni cepheler açtı.
Bu sürecin Türkiye gibi her “manyetik kutbu sürekli yer değiştiren” ülkeleri hayli zorda bırakacağına şüphe yok.
(Koyu) yeşil enerji
Paris İklim Anlaşması’nın tatlı rüzgarıyla ferahlayan dünya ülkeleri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle Avrupa’nın göbeğinde patlak veren savaşın ateşiyle kavruldu. Fosil yakıt tüketiminin sebep olduğu karbon salımını sıfırlama hedefleri, sekteye uğrayan doğalgaz tedariğiyle sınandı. Kimi ülkeler senelerdir kullanmadığı nükleer santralleri enerji arzını dengeleyebilmek adına yeniden faaliyete soktu. Bu vesileyle kömür ve petrol adeta mağrur; yeniden boy göstermeye başladı.
Neyse ki fosil yakıt kullanımında haklı bir şöhrete sahip ABD, Avrupa ve Çin, sıfır karbon hedeflerini (ufak ötelemelerle) sahiplenmeyi sürdürüyor. Ancak ekonomik ve sosyal sebeplerle sıkı Covid-19 yaptırımlarından vazgeçerek üretime odaklanan Çin hala kritik. Ülkenin koyduğu iddialı büyüme hedefleri kömür değilse de petrolün bir süre daha belirleyiciliğini koruyacağı anlamına geliyor.
ABD ile Çin’in teknolojik savaşı cephe genişletiyor
•İnsan beyni ile bilgisayar arası iletişim için arayüz donanımı geliştiren Synchron adlı girişim, aralarında Jeff Bezos ve Bill Gates’in de yer aldığı bir dizi fondan 75 milyon dolar yatırım aldı. ABD / New York merkezli girişim bu kaynağı “Synchron Switch” adlı cihazının geliştirilmesine harcayacak.
•ABD Başkanı Joe Biden, Çin ile yürüttüğü ticari / teknolojik savaş kapsamında aralarında çip üreticisi YMTC’nin de bulunduğu 22 Çinli teknoloji şirketini karalisteye aldı.
•Elon Musk’ı eleştiren gazetecilerin Twitter hesapları geçtiğimiz hafta hiçbir uyarı yapılmadan kapatılmıştı. Musk bu hafta “uslu durmaları kaydıyla” hesapların tekrar açıldığını duyurdu. En beklenmedik hamle AB Başkan Yardımcısı Věra Jourová’dan geldi. Jourová tavrın endişe verici olduğu belirterek, AB’nin hassas olduğu temel haklar ve medya özgürlüklerine Twitter’ın da uyması gerektiği; aksi takdirde yaptırımlarla maruz kalacağı konusunda uyarı yaptı.
•Meta, Microsoft, Amazon WS ve TomTom şirketleri Google’ın hakimiyetindeki çevrimiçi haritalar pazarında seçenek oluşturmak adına Linux Vakfı çatısı altında Overture Maps adlı yeni bir yapı kurdu. Geliştirilecek haritalar açık kaynaklı ve platform bağımsız hizmet verecek.
•TikTok, Youtube ile rekabette bir kulvar daha açıp, “Full Screen” adıyla yatay video desteği sunmaya başladı.
•Elon Musk ile Sam Altman tarafından kurulan ve son dönemde sohbet botu ChatGPT ile adını sıkça duyuran OpenAI (aralarında 1 milyar dolar katkı yapmış Microsoft’un da bulunduğu) yatırımcılarına bir bilgilendirme toplantısı yaptı. Altman, şirketin önümüzdeki yıl 200 milyon dolar, 2024’te ise 1 milyar dolar ciro hedeflediğini belirtti.
•Beton alaşımlı kanalizasyon künkleri asidik atık ve bakteriler yüzünden çatlayarak zamanla çevreye zarar vermeye başlıyor. Avustralyalı bir grup bilimci, geliştirdikleri kalsiyum hidroksit ve alüminyum karışımı balçık ile bu kanalların iç yüzeyini korunaklı hale getirmeyi başardı. Buluşun Avustralya’nın altyapı onarım bütçesine yıllık 1,4 milyar dolar tasarruf sağlaması bekleniyor.
•ABD’de Berkeley ve Oak Ridge araştırma laboratuvarlarının çalışmasıyla dünyanın en sert maddesi kayıtlara geçti. Krom, kobalt ve nikel alaşımlı “CrCoNi” kodlu materyal hem şekil verilebilir hem de güçlü yapısıyla dikkat çekiyor. Emsallerinin aksine CrCoNi soğudukça daha mukavemetli ve şekillenebilir hale geliyor. Alaşımın özellikle havacılık ve uzay alanında geniş bir kullanım alanı bulunuyor.