Erkek modası eleştirmeni Guy Trebay’ın bir sözü tarihe şöyle geçmiş: “Modada ölüm çanını çalmak hiçbir zaman işe yaramaz çünkü görünüşte en eski giyim eşyalarının bile ölümden dirilme gibi bir huyu vardır ve bu repertuvarın sınırlı olduğu ve büyük ölçüde asırlık geleneklere dayandığı erkek giyiminde durum özellikle böyledir.” Trebay’a bu sözü söyleten şey, erkek giyiminde kravatın giderek azalan ve yok olmaya çok yaklaşan rolü. Nitekim Amerika’da kravat yapımcılarını çatısı altında toplayan Men’s Dress Furnishings Association 2008 yılında kapılarını tamamen kapatmış bulunuyor. Vanessa Friedman, New York Times’daki köşesinde bu konuda şunu yazdı:
“Bir giysinin yenilik haline gelmesiyle, bir giysinin gardırobun standart parçası haline gelmesi arasında bir fark var ve sanırım burada bahsettiğimiz de bu. İç çamaşırı gibi günlük giyimin fiili bir parçası olan kravat da muhtemelen geçmişte kaldı. Cuma günleri serbest giyim özgürlüğünün gelişi, kişisel ve profesyonel yaşamlarımız arasındaki çizgilerin genel olarak bulanıklaşması ve pandemideki evden çalışma günleri arasında, yıllardır sessizce zemin kaybediyor.” Vitrinlere baktığınızda bu durumun açık sonuçlarını görmek mümkün zaten. Erkek giyim mağazalarının vitrinlerinde artık daha az kravata, daha çok spor giysiye rastlanıyor.
Bu rahatlık tuttu
Erkekler pandemideki esnek çalışma günlerinde ütülü pantolon yerine bir eşofman altı giymenin, tişörtün üzerine bir hoodie geçirivermenin rahatlığını keşfettiler ve bundan da kolayca vazgeçmeyeceklerini artık söyleyebilirim. En azından kendi adıma! Yine Friedman’ın yazdığına göre ABD Senatosu bile duruma ayak uydurma yolunda ilerliyor. Erkeklerin ceket - kravat giyme mecburiyeti artık sadece toplantı salonunda geçerli. Senato’nun diğer alanlarında isteyen istediği giysiyi giyebiliyor.
Erkek modasında 2024 bahar koleksiyonları için düzenlenen defilelerde giysilerin sadece yüzde 4’ünde kravat kullanılmış. Bunun bir tek anlama gelebileceği söyleniyor: Her erkeğin bir kravata mutlaka ihtiyacı olacak ancak bu kravat sadece özel etkinliklerde kullanılan bir aksesuar ve erkek giyim geleneğinin bir kalıntısı olacak. Çok iddialı bir çıkarım gibi görünüyor. Unutmayalım ki moda dediğimiz şey, belli tarihsel aralıklarla kendini tekrarlıyor. Bugün demode olan, 10 yıl sonra yeniden moda olabiliyor.
Tabii kravatın durumu biraz farklı. Kravat modadan daha çok erkek güç gösterisinin bir simgesiydi.
Tarihsel kökenleri itibarıyla da yönetenler ile yönetilenleri ayıran farklılıklara vurgu yapan bir simge.
Muktedir sınıfların özel giysileri ile kendilerini “ötekilerden” ayırdıkları tarihsel bir gerçek ve kravat da bir dönem için bu işlevi gördü. Oysa günümüzde dünyayı kimi zaman açık, kimi zaman el altından yöneten en büyük şirketler artık teknoloji şirketleri ve onların geleneğinde “garajlarda” giyilmiş “şort - tişört - kargo pantolon - flip flops” var.
Değişen ifade biçimi
Günümüzün muktedirleri için sınıfsal farklılıkların giysiler yoluyla insanların gözünün içine sokulması gerekmiyor; sahte bir eşitlik algısı yaratmak kapitalizmin bu yeni tarihsel döneminde daha çok tercih ediliyor. Geçtiğimiz hafta başında New York’ta katıldığım bir baloda genç kuşakların “törensel giysileri” bile kendilerine uydurmakta olduklarını fark ettim. Baloyu, başkanlığını Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı’nın yürüttüğü American Turkish Society düzenlemişti; ben de onun davetlisiydim. Amerikan Türk Cemiyeti, Türkiye ile ABD arasındaki ticari, ekonomik ve kültürel bağları geliştirmeyi hedefleyen, “hayır kurumu” vasfı da taşıyan bir dernek.
İki ülke arasındaki ilişkileri tartışmak ve geliştirmek için hükümet, iş dünyası ve sivil toplum liderlerini bir araya getiriyor; eğitim, kültürel alışveriş, hayırseverlik ve sosyal ağ oluşturma yoluyla iki ülke arasındaki iş birliğini teşvik ediyor. Türk sanatı ve kültürünü öne çıkaran programlar hazırlıyor ve Genç Toplum Liderleri programı aracılığıyla yeni nesil liderleri yetiştiriyor. Bu tür balolarda erkeklerin smokin, kadınların tuvalet giymesi isteniyor. Bizde bu tür “giysi kuralı” taleplerine pek aldıran olmaz ama orası ne de olsa New York; söylenilene herkes uyuyor, bir kişi hariç! Onun kim olduğu da yazının sonunda. Benim gibi “olgunlar” diyeyim; smokinimizi giydik, papyonumuzu taktık, kuşağımızı sardık, altına da ruganlarımızı çektik.
Dikkatimi çeken şey, yaşları genç olanların çoğunun smokin pantolon paçalarının oldukça kısa olması ve altına çorap da giymemeleriydi. Smokin altına siyah “sneaker” giyenler de vardı ve ne yalan söyleyeyim, onlara özenmedim de değil. Smokin gömleği de sanırım gençler için tarihe karışıyor, düz beyaz gömlek giyenler dikkatimi çekti. Öyle görünüyor ki kravatın “rahatlık” karşısında uğradığı mağlubiyetin bir benzerine smokin de uğrayabilir.
Zaten vitrinlerde bunun ipuçları da var: Geleneksel olarak siyah ya da koyu lacivert olan smokinin neredeyse her rengini görebiliyorsunuz. Çağla yeşilinden tutun da patlıcan moruna kadar! Smokin de böyle bir mağlubiyete uğrarsa buna sanırım en çok sevinecekler memleketimizin siyasal İslamcıları olacak. Nedense smokine karşı bir alerjileri var. Nitekim ATS’nin gecesinde kravatlı tek erkek Washington Büyükelçi'miz Murat Mercan’dı. Eşi de tuvalet giymemişti.
Davete saygıdandır
Elbette bunun kimseye bir zararı yok, isteyen istediği gibi giyinmekte özgür. Ama bir davete katılıyorsanız, ev sahiplerinin ricalarına da saygılı olmak gerekir diye düşünürüm. Bunlara uymamak ve baloya, düğüne, cenazeye filan blucinle, spor giysiyle gitmek “rahatlık” değil, kabalıktır. Ev sahibinin ricası size uymuyorsa davete gitmezsiniz, olur biter. Siyasal İslamcı gelenek açısından da bu işte bir tutarsızlık görüyorum.
Hristiyanlara benzememek için smokin ya da jaketatay giymeyi reddediyorlar ama aynı Hristiyan geleneğin bir parçası olan kravat takarken gayet rahatlar. Erkeklerin “ipek” giymesine karşılar ama kravatları hep ipek.
Nereden çıktık, nereye geldik! Kim bilir, belki de Versace marka ipek kravat ve şallarıyla göz alıcı giyinmeyi seven Necmettin Erbakan Hoca rahmet istedi!