22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
13.08.2021 04:30

Gizli polisin ürkütücü öyküsü

Imre Kertész’in Can Yayınları’ndan çıkan Polisiye Bir Öykü’sü, baskıcı yönetimlerin adaletsizliğini anlatan, uyarı niteliğinde bir novella

Imre Kertész’in Polisiye Bir Öykü kitabında sadece kötü polisler ve daha kötü polisler var. Çünkü olaylar 70’lerde bir Latin Amerika diktatörlüğünde geçiyor. Bunun nedeni de yazarın aynı yıllarda bir Avrupa diktatörlüğünde (Macaristan) yaşıyor olması. Durumu kitabın Almanca baskısının ön sözünde şöyle açıklamış: “İktidarı illegal bir şekilde ele geçirmiş bir diktatörlükte, gayretkeş sansürcülerin gözü önünde, illegal biçimde iktidara yükselmiş bir gücün yöntemlerinin konu edildiği bir öykü nasıl yayımlanabilirdi?” Yine aynı ön sözde, hayatında ilk defa bir kitabı iki haftada kâğıda döktüğünden bahsediyor. Zaten 101 sayfalık, ince bir kitap. Tam bir novella. Ama öyle yoğun ve aniden derinleşen katmanları var ki, bitirdiğinizde fırtınalı bir yolculuktan dönmüş oluyorsunuz.  Paralel iki anlatı söz konusu öyküde: İlki, gizli teşkilatta dedektiflik yapmış genç bir polisin son günlerinde yazdıkları. Diktatörlük devrildikten sonra yüzlerce kişinin ölümünden sorumlu tutularak idama mahkûm edilmiş. “Ben bir öykü anlatmak istiyorum,” diyor. “Yalın bir öykü. Ürkütücü, diye de adlandırabilirsiniz. Fakat bu onun yalınlığını değiştirmez. Yani yalın ve ürkütücü bir öykü anlatmak istiyorum.”

Merkezde itiraflar var

Öyküden kastı, diktatörün gizli polisi (ve tabii işkencecisi) olarak çalıştığı günlerde, bir babayla oğlunu önce birbirlerine düşman edip sonra da ölüme nasıl sürükledikleri. Hücresinde idamı beklerken nedamet getirip vakayı anlatmaya karar veriyor ve avukatından kâğıt-kalem istiyor. Kitabın ana gövdesini de onun itirafları oluşturuyor. Polis Martens’in defterinin içinde bir defter daha var: Takip ettikleri genç Enrique Salinas’ın günlüğü. Ev aramasında ele geçirdiği günlükten bol bol alıntı yapıyor Martens, araya kendi yorumlarını katmayı da ihmal etmiyor. Bu alıntılarda ülkenin sanayicilerinden birinin üniversiteli oğlunun, babasının gölgesinden kurtulup kendisini gerçekleştirmek uğruna devrimci saflara katılma çabasına ve acemice yaşadığı aşka tanık oluyoruz. Kertész’in kitabında, polis Martens’in yazdıkları ve genç Enrique’nin günlüğü matruşka gibi iç içe geçerek üç katmanlı bir yapı oluşturuyor. Yazarın ustalığı ürpertici bir edebiyat keyfi yaşatıyor. Sadece, edebiyatçılıkla falan ilgisi olmayan iki roman karakterinin de yazı dillerinin fazla yetkin olması aklımıza takılıyor ama Nobelli bir yazardan sual etmek tabii ki ne haddimize.

Dedektif hep mi kahraman?

Imre Kertész, kitabın Macarca aslına Detektívtörténet (Dedektif Öyküsü) adını vererek biz polisiye okurlarına bir tokat atmış. Dedektiflerin her zaman kahraman olmadığını, baskıcı yönetimlerin elinde emniyet teşkilatlarının geldiği hali hatırlatmak istemiş. Buna aşina bir memlekette yaşadığımız için ve şahane kaleminin hatırına mazur görebiliriz üstadı. Ne de olsa Martens’in dediği gibi: “Mesleğimiz riskli, bir kere başladın mı, artık yalnızca ileriye doğru kaçış kalır.      Polisiye Bir Öykü / Imre Kertész / Çeviren: Ersel Kayaoğlu / Can Yayınları / Öykü / 104 Sayfa.