Romanda olaylar 1961 yılının İstanbul’unda geçiyor. Yarı İngiliz-yarı Mısırlı Arthur Abdel Simpson aslında Atina’da turistlere musallat olan küçük bir dolandırıcı. İradesi dışında karıştığı olaylar sonucunda kendisini Türkiye’de gelişen uluslararası bir komplonun içinde buluyor. İstanbul’a götürmeyi yüz dolara kabul ettiği Lincoln’ün gizli bölmesinde bir dolu silah olduğundan haberi bile yok. Yakayı ele verince de külyutmaz komiser Tufan, onu Türk istihbaratı için casusluk yapmaya zorluyor. 27 Mayıs darbesinin hemen ertesindeyiz çünkü. Milli Birlik Komitesi aşırı hassas. En küçük bir casusluk yeteneği olmayan kıt zekâlı Arthur çaresiz başlıyor onu bu işlere bulaştıran İsviçreli çifti izlemeye. Şoförlüklerini üstleniyor ve görüp duyduklarını her fırsatta komiser Tufan’a rapor ediyor. Anlatıcı kendisi olduğu için de roman giderek trajikomik bir hal alıyor. Hatta hep “polisiye-gerilim” olarak sınıflandırılmış olsa da, bir bakıma kara mizah romanı. Eric Ambler’in ince espri anlayışı her paragrafta kendini hissettiriyor. Yazar İstanbul hakkındaki bilgisi ve Türklere dair dostane gözlemleriyle de kalbimizi kazanıyor. Gün Işığı İngiliz tarzı bir İstanbul polisiyesi. Ustaca kurgulanmış, bir o kadar da iyi yazılmış. Topkapı filmiyle arasında epey fark var. Filmde hikâyeyi tarihsel ve sosyal bağlamından koparıp oryantalist bir Hollywood eğlenceliğine dönüştürmüşler. Bu arada kurgu da ters yüz edilmiş ve romandaki sürpriz kaybolmuş. Yine de sinemanın o zamanki imkânlarıyla çekilmiş 60’lar İstanbul’undan nostaljik tatlar alıyorsunuz. Oysa roman tazeliğini 21’inci yüzyılda yazılmış gibi koruyor. Eh, buna da edebiyatın sinemaya karşı üstünlüğü diyelim artık. Gün Işığı/ Eric Ambler/ Çeviren: Mehmet Gürsel/ Yapı Kredi Yayınları/ 256 Sayfa.
Romanda olaylar 1961 yılının İstanbul’unda geçiyor. Yarı İngiliz-yarı Mısırlı Arthur Abdel Simpson aslında Atina’da turistlere musallat olan küçük bir dolandırıcı. İradesi dışında karıştığı olaylar sonucunda kendisini Türkiye’de gelişen uluslararası bir komplonun içinde buluyor. İstanbul’a götürmeyi yüz dolara kabul ettiği Lincoln’ün gizli bölmesinde bir dolu silah olduğundan haberi bile yok. Yakayı ele verince de külyutmaz komiser Tufan, onu Türk istihbaratı için casusluk yapmaya zorluyor. 27 Mayıs darbesinin hemen ertesindeyiz çünkü. Milli Birlik Komitesi aşırı hassas. En küçük bir casusluk yeteneği olmayan kıt zekâlı Arthur çaresiz başlıyor onu bu işlere bulaştıran İsviçreli çifti izlemeye. Şoförlüklerini üstleniyor ve görüp duyduklarını her fırsatta komiser Tufan’a rapor ediyor. Anlatıcı kendisi olduğu için de roman giderek trajikomik bir hal alıyor. Hatta hep “polisiye-gerilim” olarak sınıflandırılmış olsa da, bir bakıma kara mizah romanı. Eric Ambler’in ince espri anlayışı her paragrafta kendini hissettiriyor. Yazar İstanbul hakkındaki bilgisi ve Türklere dair dostane gözlemleriyle de kalbimizi kazanıyor. Gün Işığı İngiliz tarzı bir İstanbul polisiyesi. Ustaca kurgulanmış, bir o kadar da iyi yazılmış. Topkapı filmiyle arasında epey fark var. Filmde hikâyeyi tarihsel ve sosyal bağlamından koparıp oryantalist bir Hollywood eğlenceliğine dönüştürmüşler. Bu arada kurgu da ters yüz edilmiş ve romandaki sürpriz kaybolmuş. Yine de sinemanın o zamanki imkânlarıyla çekilmiş 60’lar İstanbul’undan nostaljik tatlar alıyorsunuz. Oysa roman tazeliğini 21’inci yüzyılda yazılmış gibi koruyor. Eh, buna da edebiyatın sinemaya karşı üstünlüğü diyelim artık. Gün Işığı/ Eric Ambler/ Çeviren: Mehmet Gürsel/ Yapı Kredi Yayınları/ 256 Sayfa.