26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
30.07.2021 04:30

Üniversite ve astronotlar

Bir gece yarısı kurumun rızasını almak şöyle dursun, okuldan kimsenin fikri bile sorulmadan X Üniversitesi’ne rektör atanan adamın görevdeki ilk ayı pek iyi geçmemişti. Üniversite kendisine yapılmış bu saygısızlığı kabul etmiyor, vazgeçecek gibi de görünmüyordu. Rektör akademi tarihinde görülmemiş şekilde bir ay boyunca kendisine rektör yardımcısı olarak atayacak hoca bulamadı. Neden sonra üç kişiyi toparlayıp yardımcı kadrolarını doldurmayı başardığında, üniversitenin “rektörLÜK devri” diye anılacak (rektör malum ama “LÜK” kısmı da önemli) yeni bir döneme girdiği fark edildi. Hocalar gecenin ilginç saatlerinde e-posta kutularında tam olarak kimin yazdığı anlaşılamayan, “X Üniversitesi Rektörlüğü” imzalı, yaşı yetenlere 12 Eylül darbe döneminin kendi kendisine “Milli Güvenlik Konseyi” adını takan cuntasının bildirilerini hatırlatan tuhaf mesajlar bulmaya başladı. Bir mantık zinciri olmayı başaramayan ipe sapa gelmez argüman desteleri şeklindeki bu mesajların ortak derdi, üniversitenin demokratik geleneğine uygun olarak ilgili birimlerdeki hocaların oylarıyla belirlenen enstitü müdürlerinin göreve atanmamasına kılıf uydurmaktı. Sosyal Bilimler Enstitüsü hocalarının yaptıkları seçimin sonucunu tanımamak ve Fen Bilimleri Enstitüsü’nün kendi kurallarına göre organize edeceği seçimi engellemek için icat edilen bahaneler, hocaların rektörLÜK’ün kendi uydurduğu ve seçimle alakası olmayan saçma sapan bir prosedüre uymakla “mükellef” olduklarını yazarak sopa göstermeler, hepsi bu dönemin trajikomik anıları arasına eklendi.

‘Dahiyane’ bir formül bulundu

Bu gülünçlüğün basit bir matematiksel açıklaması vardı. Birileri üniversiteye bir şey yapmak istiyordu ama ülkenin yasalarına göre o şeyi rektörün tek başına yapması olanaksızdı. Kanun okulun her biriminin seçilmiş temsilcilerinin oluşturduğu ve rektörLÜK’ün azınlıkta olduğu Senato ile Üniversite Yönetim Kurulu’na yetki vermişti. Seçilmiş enstitü müdürlerinin atanmaması, rektörLÜK’ün bu sayısal sorunu çözmek için bulduğu “dahiyane” formüllerden biriydi: Senatoda oy hakkı olan müdürlerin sandalyelerine rektörLÜK elemanları kendi kendilerini tayin ediverdiler. Yine gece yarısı operasyonlarıyla herkesten habersiz fakülteler açıldı, bunların “temsilci”leri icat edilip oy kullandırıldı ama mutlu sona ulaşılamadı. Hem her şeyleriyle yasa dışı olan yeni fakültelerin kalıcı olamayacağı belliydi, hem de kurum yıkılmaya o kadar karşıydı ki bir türlü senatoda istenen rahat çoğunluğa ulaşılamıyordu. Okulda birkaç yeni birim daha açılsa, onların senatodaki oyları da yönetimce kullanılsa fena mı olurdu? İşte o noktada rektörLÜK uzaya açılmaya karar verdi.

İsimleri gizli destekçiler!

Günün birinde Senato gündemine “Uzay Enstitüsü” kurulması geliverdi. Seçilmiş senatörler gerçek üniversitelerde böyle adımların atılıp atılmayacağına rektörün bir gece aklına gelip tweet’lemesiyle değil, tabandan yukarı kurullarda konuşulup tartışılarak karar verildiğini anlattılar. RektörLÜK, okulda bu işe destek verecek hocaların bulunduğunu ama isimlerinin nedense gizli tutulması gerektiğini bildirdi. Dünyanın çalışanlarının kim olacağı gizli tutulan ilk uzay enstitüsünün neden X üniversitesinde açılmasının gerektiğini, zaten bu konularda çalışan arkadaşlarının neden mevcut birimlerinde devam edemeyeceğini merak eden hocalar, bir süre sonra rektörLÜK’ten gönderilen bir dokümanı “bakalım ne gibi sağlam gerekçeler sunacak?” diye okuyunca kahkahalarına engel olamadılar: Raporda üniversitenin “astronotluğa uygun kişilik yapısının belirlenmesi gibi konularda önemli katkılar sunabileceği” yazılıydı. Böyle bir saçmalığın ülkemizde olamayacağını tahmin ettiyseniz haklısınız, bunlar hep Peru’da yaşandı! Kendilerine uzayda başarılar diliyorum. Madem yurt dışından akıl ve mantığa sığdırılması mümkün olmayan “uzay çalışması” haberleriyle başladık, öyle devam edelim. Bu ay iki para babası şöyle bir-iki dakikalığına uzaya çıktılar. Dünyanın en zengin adamı Jeff Bezos, belli bir organa benzerliğini gözden kaçırmanın olanaksız olduğu New Shepard 4 roketinin 20 Temmuz’daki ilk insanlı uçuşunda yer alacağını 7 Haziran’da açıklamıştı. Herkes tam “Bezos şahsi aracıyla uzaya giden ilk insan olacak!” derken, Richard Branson 2 Temmuz’da kendi uzay turizmi şirketi Virgin Galactic’in 11 Temmuz’daki seferine “bir numaralı astronot” olarak katılacağını duyurarak Bezos’un neşesini kaçırdı. İki zengin, birkaç arkadaşlarıyla birlikte ağırlıksız ortamda iki-üç takla atıp döndüler. Bu arada, Peru’daki o üniversite o rektörden sonunda kurtuldu. Geriye LÜK kaldı.