20 Nisan 2024, Cumartesi
16.07.2021 04:30

Güneşten korunmak ciddi bir meseledir

Var olan en önemli kişisel bakım ürünü, yüksek faktörlü bir güneş korumasıdır. Üstelik sadece yazları değil, tüm yıl kullanmak şart. Bu devamlılığı sağlayabilmek için doğru ürünü seçmenin önemi büyük

Size bir iyi, bir de kötü haberim var. Kötüyle başlıyorum: Dünyanın en etkili aktif içeriklerine sahip ürünlerle dolu bir bakım rutininiz olsa da, eğer güneşten doğru bir şekilde korunmuyorsanız, bütün çabanız ve paranız boşa gidebilir. İyi haber: Yapmanız gereken tek şey iyi bir güneşten korunma alışkanlığı edinmek. Daha da iyisi, bu alışkanlığı ne kadar kısa sürede edinirseniz, çok daha sağlıklı bir cilde sahip olur, minimum bakım ürününe veya kozmetik işleme ihtiyaç duyarsınız.  Özellikle Akdeniz kültüründe bronzluk üzerinden yaratılan tehlikeli bir güzellik algısı olduğunun farkındayım. Bunu tam olarak idrak etmek ve “yanmak” için üzerimde olan sessiz sosyal baskıdan kurtulmak için ise güzellik editörü olup sayısız uzman ve dermatolog ile güneşten korunma konusunu masaya yatırmam, bilimsel verileri öğrenmem gerekti. Bu verilerin en önemlisi, şüphesiz, zararlı güneş ışınlarından korunmanın cilt kanserini önleyebiliyor olması. İdeal bir dünyada bu bilgi yeterli olabilirdi. Ama durumun kozmetik boyutu da epey ikna edici: Bu altın değerinde bakım adımı, ileride oluşabilecek yeni lekeleri önlemek, hali hazırda olanların büyümesini durdurmak, erken kırışmamak ve serbest radikallerin cilt DNA’sına zararını engellemek görevlerine de sahip. Kısacası, yüksek faktörlü bir güneş koruması, var olan en önemli kişisel bakım ürünü.

Bu güzel görüntüyü yaratan, aslında mutlaka korunmanız gereken sessiz bir düşman.
Bu güzel görüntüyü yaratan, aslında mutlaka korunmanız gereken sessiz bir düşman.

UVA ve UVB’nin farkı: Basit bir şekilde, UVA tüm yıl boyunca, hava durumu ne olursa olsun, mevcut olan, camdan bile penetre edebilen, sinsice ve acı vermeden cildin alt katmanlarına inebilen güneş ışını. Cilde bronz rengi kazandıran bu ışın, hücre DNA’sında zarara yol açarak hem tüm deri kanseri tiplerinin, hem de erken yaşlanmanın sorumlusu. Ayrıca, ofiste bile olsanız, her mevsimde güneş kremi uygulamak gerekmesinin de sebebi. Güneşin dik olduğu aylarda, 10.00-16.00 saatleri arasında daha etkili olan UVB ise kahverengi lekelerin, güneş yanıklarının ve bazı cilt kanseri türlerinin sebebidir.  Etiketi doğru okumak her şey: Üstte yer alan bilgiler doğrultusunda, her iki ışın türünden de korunmak gerektiği açık. Seçtiğiniz güneş ürününün UVA ve UVB üzerinde etkili olduğunu, etikette yer alan “Broad Spectrum” ibaresinden anlayabilirsiniz. PA+ da UVA koruma seviyesini belirtir. Yanında ne kadar fazla artı işareti varsa, UVA koruması o kadar yüksektir. PA++++ ideali. Fiziksel ve kimyasal filtrelerin farkı: Oldukça yaygın olan kimyasal filtreli koruyucular, güneş ışınlarını emerek ısıya dönüştürür. Üzerinde “mineral” ya da “physical” ibaresi olmayan ürünler, genellikle bu gruba aittir. Fiziksel, diğer adı ile mineral filtreler ise güneş ve cilt arasında bir bariyer oluşturarak, zararlı ışınları yansıtır. Çinko ve titanyum içeren mineral filtrelerin eski formülasyonları, tende tebeşirimsi bir doku bırakabildiğinden daha az tercih ediliyordu. Ancak tüm cilt tiplerine uygun olabildiği için popülerleşen bu türün yeni formülasyonları, eskiye göre çok daha ince ve tenle uyum sağlayan doku ve tonlara sahip.  Minimum SPF 30: SPF (Sun Protection Factor) ve yanında bulunan sayı, UVB ışınları cildinizi yakmadan ne kadar süre koruyabileceğini belirtir. Bu süre uygulama kalitesi ve cilt türüne göre değişebilir. Ancak dermatologların önerisi, rutine yıl boyunca minimum 30 korumalı bir ürün eklemek. Yaz aylarında ise korumayı 50’ye çıkartmak.  Tek uygulama yetmez: Uzmanlar, en az 2 saatte bir güneş koruyucusunun yenilenmesi gerektiğini söylüyor. Eğer terliyorsanız ya da suya girip çıkıyorsanız, bu süreyi  kısaltabilirsiniz. Tabii eğer koruyucunuz suya dayanıklı değil ise.  Bu noktaları unutmayın: Bacakların arkası, göz kapakları, dudaklar, kulaklar, ayakların üstü ve kafa derisi en çok unutulan, dolayısı ile çeşitli deri hastalıklarının istatistiksel olarak sık rastlandığı noktalar. Eller de önemli.  Herkese göre bir SPF var: Hassas, akneli, kuru, olgun. Tüm cilt tiplerine uygun bir güneş koruyucu bulmak mümkün. Özellikle reaktif cilde sahip olanlar parfümsüz, yağsız ve silikonsuz formüller tercih edebilir. Kuru ciltlilerin alışveriş listesinde ise gözenekleri tıkamadan nem sağlayan formülasyonlar olmalı. Tüm cilt tonlarına uygun bir SPF de mevcut. Koyu tenli bireylere uygun, beyaz tabaka bırakmayan, şeffaf (etikette “sheer” kelimesini arayın) opsiyonlar satışta. Ayrıca güneş koruyucunun içerisine birkaç damla fondöten eklemek de ten rengi ile uyum sağlaması için pratik bir fikir.  Sık yapılan hatalar: Koyu tene sahip bireylerin yüksek korumaya ihtiyaç duymadığının düşünülmesi, yaz sonuna doğru bronzlaşınca koruyucu seviyesini düşürmenin sağlıklı olduğu yanılsaması ve yüze yüksek koruma kullanıp vücudun geri kalanına çok düşük koruma uygulamak en sık yapılan yanlışlar arasında.  Antioksidanla bir arada: Ultraviyole ışınlarının deride sebep olduğu hasarları nötralize etmenin en akıllı yollarından biri, antioksidan içeren bir koruyucu seçmek. Eğer banyonuzda bir antioksidan serumu varsa, SPF’in altına uygulamanız da aynı etkiyi yaratır.  Çevreye dost bir seçim: Genellikle kimyasal formüllerde bulunan içerikler oxybenzone ve octinoxate’in mercan kayalıklarına ve ekosistemdeki başka canlılara da zarar verebildiği biliniyor. Hatta Hawaii’de, bu içeriklerin yasaklanması için bir kanun da çıkarıldı. Seçiminizi yaparken, doğaya saygılı bir formülasyon tercih edebilirsiniz. Severek kullanmak önemli: Güneşten iyi bir şekilde korunmanın temel püf noktası devamlılık. Dolayısıyla, doku (yağ, kuru yağ, sprey, süt, losyon, jel, pudra, krem...), koku, ambalaj, çevreye duyarlılık, başka ürünlerle birlikte kullanım rahatlığı gibi parametreler üzerinden sizi memnun edecek, her gün kullanmak isteyeceğiniz bir koruyucu seçmenizi öneriyorum.