22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
10.03.2023 04:30

“Yeteri kadar yardımcı olabildiğinizi hissetmek zor”

Yaşanan deprem felaketinin ardından bölgeye giden ve göçük altından çıkan vatandaşlarımıza acil müdahalede bulunan gönüllü hekimler arasında Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu da vardı. Bir kadın doğum uzmanı hekim olan Sare Davutoğlu, gönüllü olarak bulunduğu Hatay’daki hastanede diğer uzmanlarla birlikte canla başla çalıştı. Başarılı doğumlara eşlik etti, mucizevi anlara tanık olduğu gibi çok zor anlarda hasta yakınlarına destek oldu. Davutoğlu, bölgedeki deneyimini ve gözlemlerini anlatıyor.

Depremin hemen ardından bölgedeydiniz. Neyle karşılaşacağınızı biliyorsunuz mutlaka ama yine de insan şok oluyor mu?

Aslında orada kalmak için gitmemiştim. Ahmet Bey’le bölgeyi ziyaret için gittik. Hatay’da bir arkadaşımız torunuyla göçük altında kalmıştı. Mersin’e nakledilmişti. Onu ziyaret etmek istedik. O sırada Mersin’de konakladık ve bir ebe hanımın çektiği videoyu gördüm. “Burada gebeler var, tek başınayım gücüm kalmadı” diyordu. Kalmaya karar verdim.

Bulunduğumuz hastane sağlam yapılmış

Hazırlıklı değildiniz yani?

Yanımızda bir sürü şey götürmüştük ama orada kalacak şekilde hazırlıklı olarak gitmemiştim. İlk anda ilaç, kişisel bakım malzemeleri çamaşır vs. almıştık. Ama önlüğüm yok, ameliyathane takımlarım yok. Hemen Mersin’den aldık birkaç şey. Koruma arkadaşımla beraber Hatay’a geçtik.

 Barış Acarlı


Ahmet Bey’in tepkisi nasıl oldu? “Gitme” dedi mi?

Hayır, hiç itiraz etmedi. “Artçılar filan da var ama kendine dikkat et” dedi sadece. Yakınımızdaki arkadaşlar da “Tabii yardım edelim ama başka bir yere gitseniz” dediler. “Arkadaşlar orada hekime ihtiyacı olan gebeler var, ben gideceğim” dedim.

Nasıldı orada ilk tablo?

Ben gittiğimde Tekirdağ Devlet ve Çerkezköy’deki özel hastaneden gelen bir ekip ve iki anestezi uzmanı vardı fakat hastanede kadın doğumcu o anda yoktu, ameliyathane de henüz aktif değildi. Günü geçmiş bir gebe yatırılmıştı. Video gönderen ebe hanımla irtibat kurduk. Ben ulaşana kadar Tekirdağ’dan gelen ebe bir hanım o hastanın takibini yaptı. Daha sonra hastaneye bir hekim ve ebenin geldiği duyulunca hastalar gelmeye başladı, hem gebelere, hem jinekolojik şikâyetlere baktık.

Sare Davutoğlu, depremin ilk günlerinden itibaren Hatay’da gönüllü olarak görev aldı.


Hangi hastane burası?

Mozaik Hastanesi. Dağ Mahalleleri denilen bölgede bulunuyor. Hatay’ın zemini daha sağlam bir yerinde. Çoğunlukla eski ve gecekonduvari evlerin bulunduğu bir yer. O evlerden de bir kısmı ayaktaydı, zemin sağlam olduğu için. Biliyorsunuz, bu konu kısmen zemin, kısmen de yapı güvenliğiyle alakalı. Bazı yapı güvenliği çok iyi olmayan evler, zemin sağlam olduğu için ayakta kaldılar.

Herhangi bir hasar var mıydı hastanede?

Yapım aşamasında hastane ortakları, içlerinden yapımı üstlenen arkadaşlarına (bir kısmı da hekim) ortaklarına demişler ki: “Siz çok pahalıya mal ettiniz, X hastane 3’e mal etti, siz 5’e mal ettiniz” ama bu hastanede sıva çatlağı dışında bir şey yoktu, çünkü sağlam yapılmıştı. Bizden önce İsveçli bir ekip kontrol etmiş ve iyi durumda olduğunu söylemiş, bizden sonra da Çevre, Şehir ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kontrol edildi. Çok şükür hastane şu an bölge insanına hizmet vermeye devam ediyor.

Çok sayıda erken doğum vakası geldi

Elektrik var mıydı?

Elektrik vardı, jeneratör sayesinde tabii ki. Ama kalorifer çalışmıyordu, doğal olarak. Bir gaz kaçağı varmış, güvenlik nedeniyle çalışmıyordu. Hava çok soğuktu. Giderken termal içlikler götürmüştük. Ama buna rağmen insanın yüzünden bile ne kadar üşüyeceğini görmüş olduk. Az sayıdaki ısıtıcıyı sezaryen veya normal doğum yapan hastaların odalarına koyduk.

Aslında sezaryene karşısınız. Ama mecbur kalındığında yapıyorsunuz?

Sezaryene karşı olmak demeyelim de gereksiz yapılmasına karşı olmak diyelim. Aslında doğum normal doğumdur. Sezaryen, bu mümkün olmadığında başvurulması gereken bir ameliyattır ve keyfi yapılacak bir şey değildir. Normal doğumlarımız oldu ama 4. 5. kez sezaryen yapılmış olanları sezaryene aldığımız da oldu.

Deprem yüzünden tetiklenebiliyor mu doğum?

Tabii. Çok sayıda erken doğum tehlikesi geldi, bazıları gerçekten erken doğum tehlikesiydi, bazıları da ileri derecede kaygı nedeniyle geldiler. Çok sayıda ani kanamalar geldi. Bir anda o şokla gebelik dışında olan vakalarda, tüp bebek hastalarında ekstra bir kaygı oluyor. İkizler de çoktu tabii tüp bebek merkezi olduğu için onların kontrollerini yaptık uzun süre bekledikleri bebeklerinin ultrasonda iyi olduğunu görmek onlara da bize de iyi geldi.

Sizi en çok etkileyen ne oldu mesela?

Konyalı bir ekip arkadaşımız, “Konya El-Bir Derneği bölgeye çok sayıda kefen hazırlıyor” dedi, ilk anda şok oldum, o kadar kötü oldum ki… İnsanların yiyecek giyecek, sağlık ve barınma ihtiyacı var diye düşünüyorsunuz, aklınıza gelmiyor. Sonra ne kadar mantıklı diyorsunuz. Düşünün o kadar büyük boyutta ki ihtiyaç, Konya’dan temin edememişler, Denizli ile irtibata geçmişler.

İnsanlar nasıl tepki veriyorlardı genel olarak?

İnanın, bazen sadece sarılıp ağlamak istiyorlar. Çok büyük bir şok. “Evet seni anlıyorum, zor bir zamandayız, geçecek” diyorsunuz. “Nasılsın? Benden bir şey ister misin? Sana nasıl yardımcı olabilirim?” sadece bunları yapabiliyorsunuz.

“TV’deki görüntülerden çok etkilendim. Enkaz altından çıkarılanlar çok metindi. O küçücük çocukların göçük altından çıkarılırken ki görüntüleri herkes gibi beni de derinden etkiledi, acımız çok derin. Keşke daha çok insanımız kurtarılabilseydi, aslında mümkündü…”

En zor vaka hangisiydi?

Bir aracın arkasında, birkaç cesetle birlikle bir ceset torbasında bir anne getirdiler. Anne hamile, miadında. Acaba bebek kurtarılabilir mi diye getirmişler. O çok zordu benim için. O anda sizin sakin kalmanız gerekiyor, siz de aileyle birlikte ağlarsanız olmuyor. Ona bir güç vereceksiniz. Baktık bebek kaybedilmiş zaten. Düşünün, normalde böyle bir durumda aile için bir bebeğin geride kalması da zor bir şeydir ya, bebeğe kim bakacak, nasıl bakacak? “Kardeşimden bir hatıra kalsaydı” diyor teyze. Omzumda ne kadar ağladı bilmiyorum. O anda o bebek canlı kalsa diğer bütün kayıplarının acısına iyi gelecek. Diğer muayene ve müdahalelerimiz her zamanki rutin işlerimizdendi ama bu bana hakikaten zor geldi.

En fenası çaresizlik duygusu. Yardım çalışmalarına katılıyorsunuz ama asla yeterli değil. Bu işin içinden nasıl çıkacağız sizce?

Evet, zor olacak ama başarmak zorundayız. Kimi yardım gönderecek kimisi yardım organize edecek. Bir de bunun uzun süreli olduğunu unutmayalım. Mesela ikinci gidişimizde bir yerde çok miktarda giysinin atılmış olduğunu gördük. Üzüldük. Malatya’da bir çadır kente gittik. Hakikaten giysiye ihtiyaçları var. İç çamaşırı yok. Kadınların özel ihtiyaçları var. Yeteri kadar yardımcı olabildiğinizi hissetmek çok zor. Ben bir yol bulabildim, gidebildim. Aslında bütün hekimler bölgede görev almak istiyor.

"Biz neler yapabilirdik de yapamadık, yapmadık? Afet öncesinde neler yapabilirdik, sonrasında neler yapacağız? Şimdi bu sorulara vicdanen rahat cevaplar verebiliyor muyuz? Şimdi hatalarımız üzerine iyi bir muhasebe yapıp, o hataları tekrarlamama vakti."

Şeker hastalarının durumu zor

Çocuklar için ne yapabiliriz?

Çocukların mutlaka psikolojik bir desteğe ihtiyacı var. 5-6 yaşındaki çocuklar koşup oynamaya, akranlarıyla topluca bir şey yapmaya başlamışlar. Ancak daha küçükler, anne baba yanında o kadar travmatize ki… Her çocuğun elinde bir telefon… Tabii bunun etkilerini uzun vadede göreceğiz, bize dönecek. İkinci konu çocukların beslenmesi: Çocuklar için meyve ve yoğurt şart. O kadar önemli ki! Küçüklerin ek gıda, meyve püresine ihtiyacı var. Bildiğim bir vakıf, İstanbul’dan çocuklara meyve ve sebze püreleri yapıp, kavanozlayıp yolladılar. Bunun geniş çaplı yapılması lazım. Eğitime hemen başlamamız lazım, mutlaka!

Bölgede ilaç konusunda bir sıkıntı var mı?

İlaç sıkıntısı yok. Sağolsun Türk Eczacılar Birliği hemen çok güzel organize oldu. Onlara cidden bir teşekkür borcumuz var. Bütün ilaçları ücretsiz olarak temin ediyorlar. Ben de bölgeye gitmeden evvel bir liste çıkardım. Arkadaşlarıma da danıştım, eczacı arkadaşlarıma söyledim, hepsi bir şey gönderdi: Pansuman malzemesi, ağrı kesici, antibiyotik, uyuz ilacı çok büyük ihtiyaç. Şeker hastaların durumu bence çok büyük sıkıntı. Şeker zaten kronik bir hastalık, hastalar bıkıyorlar ilaçtan. Diyet yapması çok zor. O şartlarda ilacı da yanında değilse... Birçoğu bırakmış ilacı. Onlarla konuşmak, ilacı düzenli almalarını sağlamak ve diyetlerine uymalarını sağlamak zorundayız.

Depremin hemen ardından Muayenhaneler Derneği öncülüğünde yaklaşık 750 üyesi olan Afet Gebe Takip ve Doğum Gönüllü Hekimleri whatsapp grubu kuruldu. Bu grup vasıtasıyla hem yerinde hem bölgeden gelen gebelerimizin ücretsiz olarak takip ve doğumu gerçekleştiriliyor. Mesela bugün bu grup vasıtasıyla bölgeden İstanbul’a gelen 28 haftalık bir gebenin takibi Çam Sakura Hastanesi’ndeki bir perinatolog tarafından üstlenildi. Böyle bir organizasyon var. Herkes çok gönüllü. Ben döndükten sonra da Hatay’daki hastanedeki arkadaşlarımla irtibatımı sürdürüyorum.

Bölgeye gidip gelecek misiniz?

Evet gideceğim, aklım hep orada. Bir grup doktor arkadaşımla birlikte orada çalışan ve kalacak yer problemi yaşayan hekimlerimizi bir nebze rahatlatabilmek adına konteynerlar hazırlıyoruz. 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle bölgeye giderek kendilerine teslim edeceğiz. Toparlanmamız için önümüzde uzun bir süreç var. Biz de bu süre içerisinde gerek bölge halkı, gerekse de gönüllü çalışan arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olmak için Sağlık Bakanlığı’na başvuruyor hekimler ama şu an Bakanlık muayenehane hekimlerini bölgede görevlendirmiyor. Hatta şunun kritiği yapıldı: Hatay’da bir İtalyan Hastanesi var, İtalyan hekimler gelmiş çalışıyor ama bakanlık muayenehane hekimlerine yer göstermiyor, üzüldük hepimiz. İhtiyaç olan yere gitmek son derece önemli. Muayenehane hekimleri özel hastanelere giderek bölgedeki arkadaşlarına destek olmaya çalışıyorlar.

Zor bir işiniz var, peki siz kendinizi nasıl rahatlatıyorsunuz?

Ben çalışarak rahatlıyorum, evde de böyleyim. Bir de bitki yetiştiriyorum, apartman çocuğu olarak büyüdüm. Bitkileri yeni tanıyorum ama beni çok mutlu ediyor. Tohum topluyorum, çok sayıda farklı ata tohumu topladım. Küçük bir bostanım var, evimde de terasımda büyük saksıların içinde ekim yapıyorum. Mesela sabah bir iki biber topluyorum, bir tabak maydanozla mutlu oluyorum. En azından ilaçsız diyorsunuz. Şimdi arı kovanı da koyduk, torunlar geldiğinde keyifli oluyor onlar için de.

Yardımlarımızda sürdürülebilirlik şart

Sürdürülebilirlik hayatın her alanında önemli. Bu desteklerin devamlı olması lazım. Aslında ilk günlerde afet konusunda tecrübeli olanlar hep ikaz ettiler, bütün enerjinizi ilk günlerde bitirmeyin, orayı unutmamamız lazım. Hiç gözümden gitmiyor, en son Hatay’dan ayrılacağız, hava kararıyor, çok beyefendi, maskeli bir bey geldi. Herkesle göz göze geliyorum, O çok sakin, hiçbir ifadede bulunmuyor. “İnşallah tekrar Hatay’ın güzel günlerinde görüşelim” dedim. “Ama unutmayın geleceksiniz, mutlaka bekliyorum sizi” dedi. O kadar duygulandım ki! Onlara hakikaten tekrar tekrar gitmemiz ve bunu sürdürülebilir yapmamız lazım.”

Kadınların hayatlarını kolaylaştırmalıyız

Beslenme çok önemli. Emen çocuk neyse ki annesini emiyor ama 7-8 yaşa kadar çocukların ciddi bir beslenme desteğine ihtiyaçları var. O dönemde iyi beslenemeyen bodur kalıyorlar mesela. Anneler için süt arttırıcı ilaç götürdüm mevcut olanlardan, anneleri rahatlatmamız lazım. Kadınların günlük hayatını kolaylaştırmamız lazım. Mesela odun öbeğinin başında kadınlar gördüm odun kırıyorlardı çünkü hala birçok yerde elektrik yoktu veya aralıklı veriliyordu. Çadırların çoğunun içinde soba var. Bir kısmının önüne kuzineler kurmuşlar. Üzerinde suyunu ısıtıyor, yemek yapıyor.