Dünya’ya yaklaşık 40 ışık yılı uzaklıkta bulunan TRAPPIST-1 yıldız sistemindeki gezegenlerden birinin, yaşamı destekleyebilecek bir atmosfere sahip olduğuna dair umut verici işaretler ortaya çıktı. Ancak bilim insanlarının bundan emin olmak için 15 kez daha gözlem yapması gerekiyor.
New Scientist'te yer alan habere göre, en az yedi gezegene sahip küçük bir kırmızı cüce yıldız olan TRAPPIST-1, 2016’da keşfedildi ve üç gezegeninin “yaşanabilir bölge” olarak bilinen, suyun sıvı halde kalabildiği alanda bulunması nedeniyle gökbilimcilerin dünya dışı yaşam arayışında hemen öncelikli hedeflerinden biri oldu.
İngiltere’de St Andrews Üniversitesi’nden Ryan MacDonald, TRAPPIST-1’in keşfinin astronomlar arasında büyük bir heyecan yarattığını söylüyor. Ancak sonraki yıllarda yapılan gözlemler, yaşanabilir bölgede bulunan üç gezegenden ikisi dahil olmak üzere üç ötegezegende atmosfer tespit edilemeyince hayal kırıklığı yarattı. MacDonald ve ekibi ise uzun süredir tam yaşanabilir bölgenin ortasında yer alan TRAPPIST-1e üzerinde yoğunlaşıyor ve artık iyimser olmak için nedenleri olduğunu düşünüyor.
2023’te James Webb Uzay Teleskobu ile TRAPPIST-1e'yi inceleyen MacDonald ve meslektaşları, o zamandan bu yana bu gezegenin daha net bir görüntüsünü elde etmeye çalışıyor. Astronomlar, uzak bir ötegezegenin atmosferi olup olmadığını, gezegen yıldızının önünden geçerken yapılan gözlemlerle anlıyor. Yıldız ışığındaki küçük değişimleri incelemek, atmosferde hangi kimyasalların bulunduğunu ve bunların yaşam için elverişli olup olmadığını gösterebiliyor.
Ancak TRAPPIST-1 bir kırmızı cüce olduğu için, güneşimizden çok daha soğuk. Bu da ölçümleri karmaşık hale getiriyor. Örneğin, yaşam dostu bir atmosferin göstergesi sayılabilecek su gibi bazı kimyasallar aslında doğrudan yıldızın kendisinde de bulunabiliyor. Bu nedenle TRAPPIST-1e’nin atmosferine ait izleri, yıldızdan gelen ışığın etkilerinden ayırmak gerekiyordu. Bu da yeni modeller ve yıllar süren çalışmalar gerektirdi. Şimdi ortaya çıkan ön sonuçlar, TRAPPIST-1e’nin yaşam dostu bir atmosfere sahip olabileceğini gösteriyor. Bu bulgu, Dünya dışındaki yaşanabilir koşulları arayışta önemli bir dönüm noktası olabilir.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan MacDonald “Verilerde bazı dalgalanmalar ve kıvrımlar var gibi görünüyor; atmosfer modellememize göre bunlar, azot açısından zengin bir atmosferle ve muhtemelen metan gibi moleküllerle oldukça uyumlu” dedi. MacDonald şu ifadeleri kullandı:
“TRAPPIST-1 sistemindeki gezegenlerden elde ettiğimiz tüm spektrumlar arasında en umut verici olanı bu; burada gerçekten bir şey olabileceğine işaret ediyor. Elbette, bu yıldızın yaşanabilir bölgesinin tam ortasında yer alan gezegenin bir atmosfere sahip olmasını umuyorum, çünkü bu astrobiyoloji, yaşam arayışımız ve yaşanabilirlik açısından olağanüstü sonuçlar doğurur.”
MacDonald’a göre, eğer azot açısından zengin bir atmosferin varlığı ilerideki verilerle doğrulanırsa, bir sonraki adım metan veya karbondioksit gibi gazları aramak ve iklim modelleriyle yüzey sıcaklığının muhtemelen ne olacağını, bunun sıvı suya izin verip vermeyeceğini hesaplamak olacak. Bu da gezegenin yaşam barındırma ihtimalini artırabilir.
Ancak araştırmacılar, mevcut veriler ve modellerin TRAPPIST-1e’nin aslında çıplak bir kaya olma ihtimalini tamamen dışlayamayacağını vurguluyor. Daha fazla veriye ihtiyaç var. Şu ana kadar dört JWST (James Webb Uzay Teleskobu) gözleminden veri toplandı, ancak önümüzdeki yıl içinde 15 gözlem daha yapılması planlanıyor.
Imperial College London’dan Matthew Genge ise çok sayıda ötegezegenin keşfedildiğini, ancak astronomların yaşam için doğru koşullara sahip olanları bulmaya istekli olduklarını söylüyor:
“Asıl karmaşıklık şu; Güneş’e doğru mesafede olabilirsiniz ama yanlış bir atmosfere sahipseniz Venüs gibi cehennem sıcaklığında ya da Mars gibi buz gibi soğuk bir dünyaya dönüşebilirsiniz,” diyor Genge. “Astronomlar çok sayıda farklı ötegezegeni inceliyor ve er ya da geç azot/oksijen açısından zengin bir atmosferi olan bir gezegenle karşılaşacağız. Büyük olasılıkla oksijen açısından zengin bir atmosfer elde etmenin tek yolu da bitkilerle, fotosentezle mümkün olur.”
Genge “Bir gezegen ne kadar yaşlıysa, zekânın evrimleşme olasılığı da o kadar artar" değerlendirmesinde bulunuyor. MacDonald ise 2060’a gelindiğinde, eldeki verilerin yaşam olmadan açıklanmasının güç olduğu birkaç gezegen keşfedilmiş olacağını düşünüyor:
“Ama bu, dünya dışı yaşamın varlığını kanıtlamaktan hâlâ çok uzak. Biz kuşkucu bir grubuz."
Kaynak: Gazete Oksijen