![](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/02/Screen-Shot-2021-02-05-at-01.32.10-300x245.png)
Diğer aşılardan farklı
“ASC mikrokürecik yapıları, vücuda giren virüsü algıladığında bağışıklığı yükseltme ve vücudu virüsten koruma’ prensibine dayanıyor. Diğer koronavirüs aşılarından önemli farkları var. Mikrokürecik aslında bir protein yapı. İnsanda varolan ASC proteini, kendi kendine katlanarak ipliksi yapılar yapıyor. Bu ipliksi yapılar yün yumağı gibi ama toplu iğnenin binde biri kadar. Yabancı bir mikroorganizma vücuda girdiğinde akyuvarlarımızda oluşan doğal bir yapı. Bir istilacı geldiğinde alarm zilini çalıyor. Stokin salımını başlatan bir mikrokürecik aslında bu.”![Pınar Çıtak Koygun ve Prof. Dr. Nesrin Özeren](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/02/DSC_5055-300x200.jpg)
Fareler üzerinde başarılı
“Biz ASC mikroküreciklerini kendi amaçlarımız doğrultusunda patentli bir teknolojiye dönüştürdük. ASC proteinini koronavirüsün taç proteiniyle (RBD bölgesi) kaynaştırıyoruz. Yani virüse ait bir parçayı mikroküreciğe dahil ediyoruz. Fareler üzerindeki deneylerde bağışıklığı başlattığını kanıtladık. Bu sadece korona aşısına özgü bir teknoloji değil. Bizim öncül projelerimiz kuş gribine yönelikti. Kanser immün (bağışıklık) tedavisi için kanserin bir belirtecini mikroküreciğe dahil edip hayvana verdiğimizde o belirtece karşı immün yanıtın tetiklendiğini gösterdik. Bu teknolojiyi henüz biz de kullanmadık, dünya da kullanmadı. Bizim öncü bir çalışmamız vardı, koronavirüs gelince ona adapte etmek istedik. Belki de Türkiye’den çıkacak bir buluşla, insan deneylerinde her şeyi düzgün yaparak diğer teknolojilerin de önünü açmış olacağız.”
Burun spreyi ve damla
“1 Nisan’dan bu yana fare deneyleri devam ediyor. Aşının farelerde karın içine enjeksiyonunda başarılı sonuçlar alındı. Ardından kas içine geçtik. Etik Kurul’dan karın içi, kas içi ve deri altı izni almıştık. Deri altı deneyleri 1-2 hafta içinde başlayacak. Önce bu zerrecikleri üretip saflaştırıyoruz, bu süreç iki ay alıyor. Deney de 2 ay sürüyor. Belki sonra burun spreyi ve çocuk felci aşısı gibi ağızdan damla formunu da denemek istiyoruz. Bunlar bizi çok heyecanlandırıyor. Bu daha önce hiç yapılmadı. Her deney hem bizim hem de bilim dünyası için yeni.” 4 ayrı patent alındı
“Dört bölgeden patent aldık. En son 2019’da AB tarafından tescillendi. Herhangi bir kişi bu çalışmayı gizli yapıyorsa da dışarı satamayacak, bizimle anlaşması gerekecek. Denetim ve onay süreçlerinin ardından insanlar üzerinde Faz denemeleri başlayacak. Bizim laboratuvarda ürettiğimiz aşıyı insanlarda kullanamayız. Kırklareli’de bir ilaç fabrikasıyla anlaşma yapacağız. Sertifikalı bir yerde aşıyı üretip, test süreçlerinin hepsini tamamlayıp Tıbbi İlaç ve Cihaz Kurumu’na gideceğiz. ‘Şu deneyleri yaptık, artık insanlı denemelere geçebilir miyiz?’ diyeceğiz. Faz denemelerine Mayıs, Haziran gibi başlamayı planlıyoruz. Faz I ve Faz II’yi birarada yapabilirsek, aşının 2022’nin ilk altı ayı içinde piyasada olması muhtemel görünüyor. Faz 3’e 10 bin kişi katıldı diyelim, ilk 2 aydaki sonuçlar çok önemli. Hızlı ruhsatlandırmadan yararlanmak isteriz.”20 milyon TL gerek
“ASC mikrokürecik aşısı projesine ilk 12 ay için 1.5 milyon TL bütçe ayrıldı. Bundan sonraki çalışmalar için görüşmeler devam ediyor. TÜBİTAK araştırma kısmını karşıladı. İnsan faz çalışması için yine bütçe gerekiyor. Faz I, Faz II, Faz III için 20 milyon TL gibi bir bütçeye ihtiyacımız var. Faz I, 50 kişiyle yapılırsa kabul ediliyor. FAZ II’de 200-300 kişiye gitmeniz lazım. FAZ III’te de 5-10 bin kişiyle çalışılması gerekiyor.”Aşımızın hiçbir riski yok
“Koronavirüs aşıları farklı farklı. mRNA aşıları, RNA aşıları ile klasik inaktif aşılar. En bilineni inaktif aşı. Ve şu anda Sinovac hızlı ruhsat aldı. Riski biraz daha az diyebiliriz çünkü bildiğimiz, eski teknoloji bu. RNA ya da DNA aşıları moleküler biyoloji açısından çok ilginç, heyecan verici, fakat RNA’ları biz çok iyi kontrol edemiyoruz. RNA molekülünün kendisini kontrol edemiyoruz. Bozulması kolay, - 70, - 80 derecede korunması gerek. Avrupa ve Türkiye’de GDO’lu gıdaları yasaklarken, şu anda dünyada insanlara RNA aşıları yapıyoruz. Hücre yapısını değiştirme ihtimali var. Belki de hiçbirşey olmayacak ama bilemiyoruz. Mikrokürecik aşısı ise güvenli. Neden? Çünkü bizim kendi yapımız; mikrokürecik zaten oluşan bir şey. Burun içi ya da deri altına, biraz daha yüksek miktarda vereceğiz. Hiç yan etkisi olmayacak diyemeyiz. Olabildiğince doğala yakın yapmaya çalışıyoruz. O mikrokürecik kendimize has bir protein, üstüne taç proteinin bağlanma bölgesine girdiği noktasındaki parçayı ekledik. Bizim aşımızda, DNA ve başka bir tuz katkısı olmayacak. Bizim aşımız oda sıcaklığında en az 1 ay , 4 derecede buzdolabında yıllarca saklanabilecek.”![Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü laboratuvarlarında 15 kişilik ekip çalışmalarına devam ediyor](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/02/Image-24.02.2021-at-18.13.jpg)