20 Nisan 2024, Cumartesi
Haber Giriş: 19.11.2021 04:29 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:18

ABD Kongresi büyük petrol ve kömür şirketlerinin elinde

Mevcut çabaların iklim krizine karşı alınacak önlemleri finanse etmekten uzak olduğunu örneklerle anlatan ünlü iktisatçı Jeffrey D. Sachs, en büyük kirleticilerden ABD’de "yolsuzluğa bulaşmış Kongre’nin" büyük şirketlerin elinde olduğunu yazdı
ABD Kongresi büyük petrol ve kömür şirketlerinin elinde
Başkan Joe Biden ve İklim Elçisi John Kerry’nin kayda değer eylem çağrılarına karşın, ABD Başkanı temiz enerji standardı benimsenmesi konusunda Kongre’yi ikna edebilmiş değil. Biden Çin’den istediği kadar şikayet edebilir ama Senato’nun 1992 yılında BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni onaylamasından bu yana, Kongre 29 senedir hiçbir eylemde bulunmadı. Olan biteni bütün dünya görüyor: İşlemeyen ve yolsuzluğa bulaşmış ABD Kongresi, büyük petrol ve kömür şirketleninin elinde.  İklim değişikliği konusundaki jeopolitik ayrışmanın temelinde ise finansman sorunu var. Gelişmekte olan ülkeler Covid-19 pandemisi, zayıf ekonomi, sıklaşan ve şiddetlenen iklim felaketleri, dijital çağın getirdiği aksaklıklar, ABD-Çin gerilimi ve yüksek borçlanma maliyeti getiren uluslararası krediler gibi birçok yük altında halihazırda eziliyor. Zengin ülkelerin sermaye piyasalarında neredeyse sıfır faizle trilyonlarca dolar borç alışını izliyorlar; kendileri ise, olur da borç alabilirlerse, yüzde 5 ila 10 faiz ödemek zorunda. Kısacası, kendi toplumları ile az sayıdaki yüksek gelirli ülke arasındaki farkın giderek açıldığını görüyorlar.  Gelişmekte olan ülkeler iklim değişikliğine ilişkin karşı azaltım, adaptasyon ve diğer acil konularda ciddi bir finansman kriziyle karşı karşıya. Ne var ki mevcut ekonomik anksiyete ortamında, zengin ülkelerin bu sorunları samimi bir şekilde ele almaya yanaşmadıklarını görüyorlar. Zengin ülkeler Covid-19 ile mücadelede kendileri için fazladan 20 trilyon harcayıveriyor ama gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelesi için 2009’daki COPD15 zirvesinden itibaren yılda 100 milyar dolar gibi cüzi bir rakamı temin etme sözlerinde bile durmuyor.  Biden’ın gelişmekte olan ülkelerin iklim mücadelesi için finansman sağlama konusundaki sessizliği anlaşılmaz değil. Bu ülkelere daha fazla yardım etmek için ABD’ye çağrıda bulunması halinde milliyetçi Amerikan medyasına tarafından topa tutulacağını, üstelik bunun karşılığında Kongre’de hiçbir şey kazanmayacağını biliyor. ABD’nin küresel nüfuzunun aşındığı bir dönemde, Amerikalı milliyetçilerin dünyanın geri kalanına dönük tutumu eskisinden de agresif bir hale büründü. Kongre’deki “Önce Amerika” savunucuları yardım amaçlı her tür yeni ödeneği veto edecektir. Avrupa’daki birçok hükümet de aşağı yukarı aynı pozisyonda; yani milliyetçi ve enternasyonalist partiler arasında gidip geliyor.  Kısacası, yıkıcı küresel iklim krizi ile zengin ülkelerin milliyetçi politikası arasında sıkışmış durumdayız.  Glasgow'daki COP26 zirvesinde ortaya çıkan trajikomik zaaflar, yılda 100 milyar dolar sağlama sözünün tutulmamasından ibaret değil. Göklere çıkarılan İklim Adaptasyonu Fonu’nu ele alalım. Bu fon ülkelerin adaptasyon süreçlerine yardımcı olmak üzere kuruldu ve 356 milyon dolarlık bağış, söz verildiği gibi COP26’da toplandı. Bu rakam gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar için kişi başına beş sente karşılık geliyor.
Nebraska’da kömür trenleri.
Nebraska’da kömür trenleri.

Yılda 100 milyar dolar için makul plan

İşte size doğrudan ve uygulanabilir bir yaklaşım. Gelişmekte olan ülkelerde temiz enerjiye geçişin (azaltım) ve iklim direncinin (adaptasyon) finanse edilmesi adına, yüksek gelirli her ülkeden bir tonluk karbondioksit emisyonu için 5 dolar harç alınsın. Orta-üst gelirli ülkelerde bu rakam ton başına 2.5 dolar olsun. Bu karbondioksit harçları hemen toplanmaya başlansın ve giderek artarak beş yıl içinde iki katına çıkarılsın. Ülkeler kendi karbon vergisi gelirleri ve emisyon izni ihaleleri sayesinde bu mütevazı rakamları rahatlıkla karşılayabilir.  Yüksek gelirli ülkelerin yıllık karbondioksit emisyonu 12 milyar ton civarında, orta-üst gelirli ülkelerin emisyonu ise yaklaşık 16 milyar ton. Yani karbon ödemeleri başlangıç itibarıyla yaklaşık 100 milyar dolar getirir ve beş yıl sonra bu tutar ikiye katlanır. Buradan gelen para düşük ve alt-orta gelirli ülkelere, ayrıca iklim konusunda özel bir hassasiyeti bulunan belli ülkelere (yükselen deniz seviyesi ve şiddetli fırtınalar nedeniyle risk altında bulunan küçük ada ülkeleri gibi) yöneltilir. Bu paranın yarısının (başlangıç için 50 milyar dolar) karşılıksız hibe olarak verildiğini, geri kalanının ise iklim finansmanına destek olmak adına Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası gibi çok-taraflı kalkınma bankalarına sermaye olarak aktarıldığını düşünelim. Bu bankalar söz konusu yeni sermayeyi sermaye piyasalarından kaynak toplamak için kullanır ve gelen 50 milyar doları yeşil tahviller aracılığıyla 200 milyar dolara kadar yükseltebilir. Elde edilen tutar iklim projeleri için gelişmekte olan ülkelere borç verilebilir.  Böylelikle yeni yıllık iklim finansmanı dahilinde mütevazı karbon harcı yaklaşık 250 milyar dolar getirir; bu rakam beş yıl sonra ikiye katlanarak 500 milyar doları bulur. Gezegenin güvenliğini ve adaleti sağlamak adına ihtiyaç duyduğumuz finansmanı sağlamanın yolu, yükün adil ve şeffaf bir şekilde paylaşıldığı, kurallara dayalı bir sistemden geçiyor. © Project Syndicate, 2021