20 Nisan 2024, Cumartesi
Haber Giriş: 16.07.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:16

ABD şirketlerini kim yargılayacak?

ABD yargısı, Nestlé ve Cargill gibi uluslararası şirketlerin yurt dışında çocuk işçi çalıştırmasıyla ilgili davalara bakmıyor. Peki bu çocukları kim koruyacak? Nobel ödüllü Stiglitz ve Prof. Heal, altı Malilinin açtığı ve kendilerinin de müdahil olduğu davayı anlattı
ABD şirketlerini kim yargılayacak?
Joseph E. Stiglitz & Geoffrey Heal
Modern iktisadın babası Adam Smith kişisel menfaat, yani kâr peşinde koşmanın her durumda kamu yararı getireceğini iddia ediyordu. Bu bazı durumlarda ama her zaman değil. 2008 mali krizinin sebebi, bankaların kâr arayışıydı; afyon içeren ilaçların sebep olduğu “Opioid Krizi”nin nedeni Purdue ve diğer ilaç şirketlerinin açgözlülüğüydü. Hatta İspanya İç Savaşı’nda faşistlerin kazanmasını sağlayan, Texaco petrol şirketinin Franco rejimine verdiği destekti.  Liste uzatılabilir. Ama günümüzün açgözlü şirketlerinin faili olduğu en büyük istismarlardan biri, çocukların köle olarak kullanımı. Çikolata tutkunları farkında olmasa da... 

Nestlé ve Cargill davası

Nestlé, Cargill ve bazı başka gıda şirketleri, bu suçlamaları halka açık celselerde cevaplamaktan kaçınıyor. Kendilerinin veya bağlı şirketlerinin merkezi ABD’de bulunduğu için, örneğin Afrika’da işlenen suçlardan sorumlu tutulamayacaklarını iddia edebiliyorlar. Çocukların sömürüldüğü ülkelerde gerçek bir hukuk sistemi bulunmadığını iyi biliyorlar.  Yurt dışında aleyhlerine kararlar çıksa bile ödedikleri bedel çok düşük. Faaliyetlerini başka bir yere kaydırırlar olur biter; üstelik küçük ve yoksul ülkeler için bu tür kararları yürürlüğe koymak çok zor.  Tüm bu hususlar bu yıl Amerikan Yüksek Mahkemesi’nde görüşülen bir davada gündeme geldi. Yüksek Mahkeme geçmişte çocuk köle olarak çalıştırıldıkları için Nestlé ve Cargill’e tazminat davası açan altı Mali vatandaşının aleyhinde karar verdi. Mahkeme, davaya  esastan bir karar vermek yerine, bir Amerikan firmasının yurt dışında başkalarına karşı işlediği suçlardan sorumlu tutulup tutulamayacağına ilişkin daha dar kapsamlı hukuki usül sorununu görüştü ve 8’e karşı 1 oyla bu hükme vardı. Mahkeme, Yabancılara Dönük Haksız Fiil Kanunu’nun “ülke dışına” uygulanamayacağı, bunun Amerikan hukukunun Amerikan sınırlarının ötesine geçmesi anlamına geleceği görüşünde. Halbuki hepimizin bildiği gibi ABD sürekli olarak ülke dışında faaliyet gösteriyor; örneğin İran’a uyguladığı yaptırımları ihlal ettiği için yabancı şirketleri cezalandırabiliyor. Bu davanın farkı, hesap vermeye çağırılanların Amerikan şirketleri, veya onlar adına çalışanlar olmasıydı. Mahkeme şirketlerin lehine hüküm vererek, yurt dışında kanunsuz işlere karışan şirketlerin nasıl hesap vereceği sorusunu bertaraf etmiş oldu. Amerikan mahkemelerinde yargılanmayacaklarsa, bu şirketleri kim yargılayacak?

Belge sunduk

Hesap verme sorumluluğu olmayınca, Amerikan şirketlerinin yurt dışındaki tutumunu değiştirmesi için ortada fazla bir sebep kalmıyor. En sevdiğimiz çikolatayı çocuk emeğini sömüren tedarikçiler olduğu sürece piyasa rekabeti mantığına tutunup mevcut uygulamalarını sürdürecekler. Peki çocukları kim koruyacak? Bu davada söz konusu olan şey, Amerika’nın temel değerlerinden biri olan insan haklarıydı. Aslında, özellikle de Afrika kökenli Amerikalılara dönük polis şiddetinin uluslararası medya tarafından yakından izlendiği böyle bir dönemde, Amerikan şirketlerinin temel değerlere sadık kaldığını tüm dünyaya göstermek ABD’nin lehine olurdu.  Davada taraf olmamamıza rağmen Oxfam ile birlikte Yüksek Mahkeme’ye bir belge sunduk ve Amerikan firmalarını dünyanın herhangi bir yerindeki hatalı davranışlarından sorumlu tutmanın, Amerika’nın ekonomik çıkarlarına hizmet edeceğini belirttik. Uzun vadede, kurumsal sosyal sorumluluğun –hem tüketiciler hem de şirketler açısından– bu konuda ısrarcı olan ülkelerde karşılık bulacağına inanıyoruz. Neticede, itibarlı ülke ve şirketler etik açıdan daha zayıf rakiplerine göre daha fazla sermaye çekebiliyor, daha kalifiye insanlar bu şirketlerde çalışmak istiyor. Üstelik yeni kuşakta vicdanlı tüketicilerin sayısı giderek arttığından, yüksek itibarlı şirketlerin ürünleri daha fazla talep görüyor. Genç çalışanlar, işverenlerinin neler yaptığıyla ilgileniyor. Çok sayıda şirketin sera gazı emisyonunu azaltma hedeflerini sahiplenmesinin sebebi de bu. 

Onların avukatları var

Ancak birçok şirket hâlâ kısa vadeli kârını düşünerek hareket ediyor. Nestlé ve Cargill’in avukatları, müvekkillerini hesap verme sorumluluğundan kurtarmak için özenle çalışırken, her iki şirket de çocuk köleliğini kınayan basmakalıp beyanlar yayınladı. İyi de madem böyle düşünüyorlar, neden düşüncelerini mahkemede savunmadılar? Elbette pahalı avukatları, Malililerin vekillerine ağır basıyordu.  Şirketlerin kendi ülkelerinde asla kalkışamayacakları işleri yurt dışında da yapmamasını nasıl sağlayabiliriz? Küreselleşmeyle birlikte Batılı şirketler kanuni çerçevesi sınırlı olan yoksul ülkelere daha bağımlı hale geliyor ve bu soru giderek daha fazla gündeme geliyor. Konu olayın ülke dışında yaşanması değil. Asıl önemli olan, bizi dibe götüren bu yarışı bitirmek. ABD hem kendisinin hem de şirketlerinin çifte standarda yer bırakmadan gerekli ahlak kurallarını takip ettiği konusunda dünyayı ikna etmeli. Cargill, Nestlé ve yurt dışında insan hakları ve çevre istismarı suçlaması yöneltilen diğer şirketler kamu vicdanında yargılanmalı. Yaptıklarının hesabını vermemek için gösterdikleri sonsuz çaba aslında çok şey anlatıyor.  © Project Syndicate, 2021. * Joseph E. Stiglitz: Nobel Ödüllü İktisatçı, Columbia Üniversitesi Profesörü.   ** Geoffrey Heal: Columbia İşletme Fakültesi Sosyal Girişim Profesörü.