ABD-Türkiye ilişkilerinde olumlu bir hava yakalansa da, Kongre Araştırma Servisi tarafından hazırlanan raporda Türkiye’nin Batı ve Doğu ile yakınlığının başlıktan başlığa değişebildiği ima edildi. Araştırmacılar Türkiye’yi “küresel salıncak devlet” olarak nitelerken, analistler Ankara-Washington yakınlaşması konusunda fikir ayrılığı yaşıyor
Geçen haftalarda ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında Beyaz Saray’da gerçekleşen görüşme ikili ilişkilerde olumlu bir hava yaratmış olsa da Washington’da hazırlanan raporlar iki ülke arasındaki fikir ayrılıklarını gözler önüne sermeye devam ediyor.
Oval Ofis’teki zirveden 10 gün önce 15 Eylül’de güncellenen ve Kongre üyeleri için Kongre Araştırma Servisi tarafından hazırlanan raporda Türkiye’den “küresel salıncak devlet” diye söz ediliyor. ABD’de seçimlerde düzenli olarak aynı partiye oy vermeyen, hiçbir partinin “kalesi” olmayan, seçimlere göre sonuçların değişkenlik gösterdiği eyaletlere “salıncak eyalet” (swing state) deniyor. Raporda bu ifade Türkiye’nin hem Batı hem Doğu güçleriyle ilişkileri, NATO bağlantısına rağmen küresel konularda her zaman Batı blokuyla hemfikir olmaması sebebiyle kullanılıyor. Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen, BRICS ve Şanghay Beşlisi olarak da bilinen Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılmak istediğini dile getirmesi, Rusya’dan S-400 savunma sistemleri alması bu tezi desteklemek için örnek gösterilmiş.
Kongre raporunda ABD-Türkiye ilişkilerinin yakın iş birliği ile kayda değer fikir ayrılıkları arasında değişkenlik gösterdiği belirtiliyor. Araştırmacılar Türkiye’nin yanı sıra Suudi Arabistan ve Hindistan gibi “küresel salıncak devletlerin” büyük güçler arasındaki rekabetin yoğunlaştığı küresel sistemde avantajlar aradığını belirtti.
Raporda, “Türkiye’nin NATO üyeliği güvenliği açısından önemli. Avrupa Birliği Türkiye’nin en büyük ticaret partneri ve yabancı yatırımcısı. Bununla birlikte Türkiye’nin BRICS grubuna ve Çin ile Rusya’nın liderlik ettiği Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılmak istediği belirtilmektedir” denildi.
Kongre üyelerine sunulan bilgilerde Türkiye ve ABD arasında son yıllarda yaşanan en büyük fikir ayrılıklarına örnek olarak ABD’nin Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak nitelediği Suriye’deki SDG’ye destek ve Türkiye’nin Rus yapımı hava savunma sistemi S-400’leri alışı gösterildi. Silahın alımı sonucunda ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uyguladığı ve F-35 programından çıkardığı hatırlatıldı. Öte yandan Rusya-Ukrayna savaşı sırasında NATO’yu ve Kiev’i güçlendirmek için Türkiye ve ABD’nin attığı adımların ve Suriye’de Beşar Esad hükümetinin devrilmesinin ikili ilişkilerde bir rahatlama yaratmış olabileceği vurgulandı. Ayrıca araştırmacılar, Türkiye’de devam eden çözüm sürecinin ABD’nin SDG’ye verdiği destekle ilgili rahatsızlığı da azaltabileceğini ifade etti.
Raporda Trump’ın Türkiye’ye F-35 savaş uçağı satmaya istekli olduğu ancak bunun için S-400’lerin atıl hale gelmesi gerektiği belirtildi. Araştırmacılar bunun için S-400’lerin kısmen sökülebileceğini veya Türkiye toprakları içindeki bir ABD üssüne taşınabileceğini belirtti. Araştırmacılar, Türkiye’ye F-35 satılmasının bölgede F-35’i olan veya satın almak isteyen İsrail ve Yunanistan gibi ülkelerin askeri avantajını ortadan kaldırabileceğini belirtti.
Öte yandan raporda Türkiye’deki iç gelişmelerin Ankara-Washington ilişkilerini etkileyebileceği belirtildi. Araştırmacılar, “2025 yılında Erdoğan hükümeti, Türkiye’nin ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı bugüne kadarki en güçlü adımlarını attı. Bu adımlar arasında, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı anketlerinde karşılaştığı belki de en ciddi rakibi olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hapse atılması da yer alıyor. Bazı gözlemciler, Erdoğan’ın iktidarını daha da sağlamlaştırmak veya uzatmak için Türkiye’deki siyasi muhalefeti bölmek, moralini bozmak veya diskalifiye etmek istediğini düşünüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Rapordaki şu ifade de dikkat çekici: “Analistler ABD’nin elde edeceği potansiyel stratejik ve ekonomik avatajlar nedeniyle Trump yönetimi ve Kongre Türkiye ile daha yakın iş birliğine mi yönelmeli, yoksa Türkiye’nin öngörülemez hamleleri, bölgesel konulardaki politikaları ve içerideki tartışmalar nedeniyle ABD’li politikacılar ve Kongre üyeleri yakınlaşmaya ara mı vermeli diye tartışıyorlar.”
Rapora göre Türkiye’nin ABD’den öncelikli beklentileri şunlar:
•İleri teknoloji savaş jetleri satın almak; F-16’lar ve belki 5. jenerasyon F-35’ler. Ayrıca ABD’nin 2020’de uyguladığı savunmayla ilgili yaptırımların kaldırılması.
•Suriye’de, Kuzeydoğu Suriye’nin önemli bölgelerini kontrol eden ve İslam Devleti’ne karşı mücadele eden Kürt liderliğindeki SDF güçlerinden, Türkiye ve diğer komşu devletlerin desteğiyle Sünni Arap liderliğindeki Suriye hükümet güçlerinin bu görevleri devralacağı bir düzene geçiş için destek.
•Türkiye’nin çevre bölgelerde daha büyük bir rol oynamasının kabul edilmesi ve desteklenmesi.
Dışişleri’nden insan hakları eleştirisi
ABD Dışişleri Bakanlığı, her sene düzenli olarak yayımladığı insan hakları raporunu da ağustos ayında yayımladı. Joe Biden yönetiminin son yılında Türkiye ile ilgili rapor 86 sayfaydı, 2. Trump döneminde yayımlanan ilk raporun ise 34 sayfaya düştüğü görülüyor.
Raporda 31 Mart 2024 seçimleriyle ilgili olarak, “Vatandaşlar gerçek siyasi alternatifler arasında özgürce oy kullanma hakkını kullanabildiler, ancak medyanın taraflılığı, medya sansürü ve dernek kurma ile ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar konusunda endişelerini dile getirdiler. Bu durum, eşit olmayan bir rekabet ortamı yaratarak iktidar partisine haksız bir avantaj sağladı. Bu engellere rağmen, muhalefet partilerinin adayları bir dizi milletvekili koltuğu ve belediye başkanlığı kazandılar” denildi.
Bunun ötesinde dışişleri raporunda Türkiye’ye yönelik keyfi tutuklamalar yapıldığı ve medyaya kısıtlamalar getirildiği, hatta gazetecilerin tehdit edildiği ile ilgili ciddi eleştiriler de var.