Gazze bombalanırken, binlerce insan ölmüşken ve altyapısı büyük ölçüde harabeye dönmüşken, bir Alman'ın İsrail'i eleştirmesi kabul edilebilir mi? Alman siyaset kurumunun neredeyse tamamı ve kamusal yaşamda yer alanların çoğu böyle düşünmüyor.
Bild gazetesinin sahibi olan şirketin CEO'su ve ülkenin en etkili isimlerinden Mathias Döpfner, "Holokost'tan sonra, 6 milyon Yahudi'nin yok edilmesinden sonra tarihten ders almış olabileceğimizi düşünmüştüm" diye yazdı. Döpfner, geçtiğimiz Pazar günü Bild gazetesi için kaleme aldığı "Yine mi!" başlıklı yorum yazısında, çalışanlarından iki Yahudi'nin kendilerini güvende hissetmedikleri için yurtdışına gittiğini, eşi Yahudi olan bir diğerinin ise çocuğunu kreşten almak istediğini ifade ettiğini yazdı. Döpfner, BM Genel Sekreteri António Guterres'i ve Greta Thunberg'in Fridays for Future hareketini eleştirdi. İsrail'e destek söz konusu olduğunda "evet ama diye bir şey yoktur" iddiasında bulundu.
Çarşamba günü, Yeşiller'in en kıdemli isimlerinden biri olan Alman Şansölye Yardımcısı Robert Habeck, solcu protestocuları İsrail'e düşman olmakla suçladı. Habeck polisi, mahkemelerde suçlu bulunan oturma izni olmayanların sınır dışı edilmesi de dahil olmak üzere sert bir şekilde bastırmaya çağırdı. Filistin yanlısı protestoların çoğu yasaklandı. İsrail'in Gazze'deki eylemlerini eleştiren küçük bir protestoya bile izin verilmedi.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, saldırıların ardından İsrail'i ziyaret eden ilk batılı lider oldu ve İsrail'in "Kendini savunmak için her türlü hakka sahip olduğunu" ilan etti. Almanya yıllar boyunca iki devletli çözüm ve barış sürecinin yeniden canlandırılması yönünde girişimlerde bulundu. Ancak Batı Şeria'daki yerleşimlerin genişletilmesi ya da genel olarak Filistinlilere yönelik muamelenin eleştirilmesi gibi ifadeler bunun ötesinde sertleştiğinde, her zaman kabul edilemez olarak kınandılar.
7 Ekim'den bu yana Berlin'deki siyasetçiler Binyamin Netanyahu'nun sicilinden yolsuzluk iddialarından, mahkemeler üzerindeki popülist baskıdan ve geçtiğimiz ay yaşanan olağanüstü istihbarat ve güvenlik zaaflarından bahsetme konusunda her zamankinden daha isteksiz.
Vergangenheitsbewältigung, yani geçmişle yüzleşme kavramı modern Almanya'nın en büyük başarı öykülerinden biridir. Devlet ve toplum için ahlaki bir pusula sağlamaktadır. Ancak daha uzun vadede, bir deli gömleği ya da zor tartışmaların engelleyicisi olarak kabul edilemez.
Çatışmanın bir sonraki aşaması, İsrail-Filistin çıkmazına uzun vadeli bir siyasi çözüm bulunmasına yardımcı olmak için İsrail, ABD ve Arap devletlerini içeren yeni bir dinamik, kararlı bir diplomasi gerektirmelidir. AB de bu sürece dahil olmalıdır. Almanya, korkunç geçmişine rağmen - hatta geçmişi nedeniyle - faydalı bir rol oynayabilir. Bunun için duyarlılık, nüans ve biraz da çelik gibi irade gerekiyor.