Bundan 20 yıl önce bugünlerde Iraklılar ABD liderliğindeki askeri koalisyonun ülkeyi işgal etmek ve Saddam Hüseyin rejimini devirmek için operasyon başlatacağına kaçınılmaz gözüyle bakıyordu. Aynı günlerde içlerine bir ayrılma fikri çökmeye başladı.
Ayrılmak derken ülkeden kaçmaktan bahsetmiyorum. Böyle bir seçenek yoktu. 1990'lardaki Körfez Savaşı ve ardından gelen uluslararası yaptırımlardan sonra Iraklılar dünyanın geri kalanından izole edildi. Birçok kişi ülkeden çıkış izni bile alamıyordu. Ayrılmak sözcüğüyle okulu, üniversiteyi, işi bırakmayı, dostlara ve mesai arkadaşlarına veda etmeyi, ülke içinde bombaların hedef aldığı kentlerden uzağa, güvenli yere taşınmayı kastediyorum. Benim ailem Bağdat'ta kalmaya karar verdi. “Öleceksek evimizde ölelim” diye düşünmüştük.
Çocukluğumun, ergenliğimin ve gençliğimin geçtiği mahalle, komşularımızın çoğu gidince adeta bir hayalet şehre dönüştü. Yalnız kaldığımızı hissettik ama bunun geçici olduğunu sanıyorduk. Savaş bittiğinde herkes dönecekti. Kendi kendimize böyle diyorduk. Irak’ın işgalden sonra nasıl bir yol izleyeceğini öngörmemiştik. Savaşa karşı duygularımız karışık olsa da daha iyi bir gelecek konusunda temkinli bir iyimserlik içindeydik.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim