Baran Can Sayın
Natalya Vahnenko, Tatyana Dragunova ve Viktorya Şulga üç arkadaş. Ukrayna’nın Belarus sınırındaki Çernişev şehrinde yaşıyorlar. Üçü de ticaretle uğraşıyor ve yıllardan beri Türkiye’ye gelip Laleli’den ülkelerine tekstil ticareti yapıyorlar. Yeni ürün bakmak ve yeni siparişler vermek için 21 Şubat’ta İstanbul Havalimanı’na iniş yapıyorlar, planları ise 3 gün kalmak. Ancak tam dönecekleri gün savaş çıkıyor, dönemiyorlar. “Savaş çıkacağını bilsek gelir miydik, ihtimal bile vermiyorduk” diyorlar. Yüreklerinin bir tarafı ülkelerinde bıraktıkları aileleri için atıyor. Paraları bitmiş, sevdiklerine ulaşmanın çaresini arıyorlar.
“Evim, kentim yok oldu”
42 ayındaki satın alma yöneticisi Natalya Vahnenko “Eşim ve iki çocuğum Çernişev’de kaldı. Savaş çıkacağına ihtimal vermiyorduk. Üç gün kalıp dönecektik ve dönüş günümüzde savaş çıktı. Hemen aileme ulaşmak istedim ama savaş şartlarında iletişim kurmak çok zor. Sığınaklarda kaldıklarını söylediler. Savaşın 8. gününde ulaşabildim” dedikten sonra cümleler boğazına düğümleniyor.
Çocukları WhatsApp aracılığıyla evlerinin bombalanmış fotoğrafını göndermiş. Yaşadıkları apartmanın durumu ertesi gün The New York Times gazetesinin birinci sayfasındaydı.
“Çernişev’in ne kadar güzel bir şehir olduğunu keşke görebilseydiniz” diyerek devam ediyor Natalya: “Son yıllarda Ukrayna’nın en güzel şehri olarak anılıyordu. Ama günlerce bombardıman altında kaldı. Okuduğum okulu, hastalanınca gittiğim hastaneyi, her yeri yerle bir etmişler. Ben de sürekli kötü bir haber alma korkusuyla bekliyorum, geceleri uyuyamıyorum.”
“Gerekirse yürüyeceğiz”
Tatyana Dragunova, bir şirketin ithalat departmanında çalıştığını, 12 yıldır iş için Türkiye’ye geldiğini söylüyor: “Türkiye’ye al tedarik etmeye gelmiştik, hemen dönecektik. Savaşın çıktığı gün aslında Ukrayna’ya dönmemiz gerekiyordu. Şükürler olsun ki buradaki dostlarımız ve birlikte iş yaptığımız insanlar bize hep destek oldu. Günlerimizi kiliseye gidip dua ederek geçiriyoruz. Elimizden başka bir şey gelmiyor.”
Pek çokları gibi o da olanları kabullenebilmiş değil. “Ailemle, akrabalarımla, sevdiklerimle konuştuğumda savaşın acısını hissediyorum. Dayanılmaz bir acı. Eşim orada. Annem, babam orada. Bombardımanlardan sonra elektrik sürekli kesiliyor. Sevdiklerime istediğim an ulaşamıyorum. Bundan daha korkunç bir şey olamaz.”
17 gündür Türkiye’de olan Dragunova ülkesine dönme konusunda kararlı: “Ukrayna’nın batısındaki bölgelere gitmek mümkün. Polonya sınırından geçiş yapılabiliyor. Gerekirse o yolu yürüyerek de olsa ilk fırsatta ülkemize döneceğiz. Orada onlarla savaşın içinde olmak bile böyle eli kolu bağlı oturmaktan daha iyi.”
İtiraz etmeyenlere öfke
Viktorya Şulga ise savaşı ilk haber aldığındaki hissettiklerini “nefret” kelimesi ile açıklıyor: “İnsan tepeden tırnağa nefretle doluyor. Tabii bu nefret Ruslara yönelik değil, bu kararı alanlara ve savaşa itiraz etmeyenlere. Rus yetkililer milliyetçilerle savaşmaya geldiklerini söylüyorlar ama bombaladıkları şehirlerde milliyetçi yok. Hepimizin tek bir inancı var, aynı dili konuşuyoruz. Dün Belaruslu bir arkadaşım beni aradı, telefonda ağlayarak benden özür diledi. Bize bunu hangi hakla yapıyorlar?”
50 kişiyi ağırladık
Üç arkadaşın misafir edildiği, Laleli’de bulunan otelin müdürü Ağa Aydinç, onların müşteri değil misafir olduğunu söylüyor: “Savaş nedeniyle ülkesine dönemeyen 50 Ukrayna vatandaşını otelimizde ağırladık. Zaman içerisinde kimileri aileleriyle buluşmak üzere Polonya’ya geçti, kimileri de Ukrayna’daki sürecin belirsizliğinden dolayı birleşerek ev tuttu. Şimdi geriye 10 misafirimiz kaldı. Bütün misafirlerimiz de istedikleri müddetçe burada kalabilirler.”