Charlie’nin dehasını anlamak isteyenlere uzun bir listem var. Bu şarkıları dinleyin hayatınız değişsin
Ali Arıkan
Bir zelzele oldu geçen salı. Yirminci yüzyılın en önemli davul virtüözlerinden Charlie Watts’u kaybettik. Kaybettik diyorum çünkü nasıl David Bowie veya Prince’in ölümü tüm dünyaya mal olduysa, gelmiş geçmiş en iyi rock’n roll grubu Rolling Stones’un merkezindeki o granit kayanın parçalanması da insan uygarlığını etkileyen bir doğa olayıydı. Stones kurulduğunda grubun lideri Brian Jones olsa da, solist Mick Jagger ve gitarist Keith Richards kısa sürede grubun de facto diyarşisi oldu. Bill Wyman basta harikalar yaratıyordu, saydığım üçlüyse zaten kral olacak adamlardı. Ama işte grubu toparlamak için bir kişi lazımdı. Bir davulcu. Bir ritim. Aradıkları ismi Charlie Watts’ta buldular. O zamanlar Watts jazz çalan, kendi halinde ama adı duyulmaya başlamış bir müzisyendi. Gruba ilk girdiğinde Charlie’nin üye olmasını sürdürebilmek için adama her hafta 5 pound ödediler. (Mick ve Keith’in Chelsea Edith Grove’daki evinin haftalık kirası 2,5 sterlindi – hesaplayın bunun ne demek olduğunu).
Basit ve ısrarlı ritimler
Ve Stones, Charlie gelince sınıf atladı. Aslında jazzcı olduğu için basit ama ısrarlı ritimleri seçerdi. Keith’in kafasına göre dağılan melodisini de ancak böyle hizaya getirebilirdi grup. Mesela Satisfaction. Keith’in melodisi arada dağılsa da, Charlie’nin baterisinin en sonundaki o tef sesi şarkıyı başa döndürüyordu. Tam tersi diğer bir erken şarkı, Under My Thumb’da, Charlie’nin isyankar davulu, Mick’in parmağının altında tuttuğunu söylediği kızdan bahsederken yavaşlıyor, yumuşuyordu. Ben Rolling Stones’u hiç bilmiyorum, hangi şarkılarda Charlie’nin dehasını anlayabilirim diye sorarsanız, size upuzun bir liste vermek zorunda kalırım. Ama bence Honky Tonk Women, Gimme Shelter, Brown Sugar ve o İspanyol borazanlarının eşliğindeki Rocks Off, hayatınızı değiştirecektir. Zira Charlie, benim hayatımı değiştirdi. Allah rahmet eylesin.