ABD, Suudi Arabistan, Hindistan ve Çin, devletlerin kendi taahhütlerini belirleme özgürlüğüne sahip olacağı "Paris tarzı" bir anlaşmayı tercih ediyor. Dünyanın geri kalanı ise güçlü küresel taahhütler istiyor.
2024 sonuna kadar imzalanması hedeflenen küresel plastik anlaşması, 2015'teki Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana en önemli çok taraflı anlaşma olacak.
Ülkeler plastik üretiminin azaltılmasına yönelik üç seçeneği görüşüyor. Birincisi, Montreal Anlaşması’nda olduğu gibi azaltım için küresel olarak kabul edilmiş bir hedef belirlemek. İkincisi, Paris Anlaşması'na benzer şekilde, ulusal olarak belirlenen kısıtlamalarla, üretimin azaltılmasına yönelik küresel hedefler koymak. Üçüncü seçenek ise ulusal olarak belirlenen hedefler ve kısıtlamalar getirmek.
Çevre Araştırmaları Ajansı'nın kıdemli avukatlarından Tim Grabiel, birinci ve ikinci seçenek arasında bir orta yol bulunmasını beklediğini söylüyor: "Kayıtlara geçen en sıcak yazı ve muhtemelen hayatımızın geri kalanının en soğuk yazını geçirdik. Demek ki Paris Anlaşması pek işe yaramıyor. Büyük petrol ve kimya şirketleri hiç durmuyor. Plastik atıklar 2060’a a kadar neredeyse üç katına çıkacak. Yaklaşık yarısı çöp depolama alanlarına atılacak. Sadece beşte birinden daha azının geri dönüştürülecek”
Greenpeace, sera gazı emisyonlarını 1,5 derece senaryosunda tutmak için 2040’a kadar plastik üretiminin en az yüzde 75 azaltılması çağrısında bulunuyor.
WWF'nin küresel plastik politikası lideri Eirik Lindebjerg, "Ülkelerin büyük çoğunluğunun bağlayıcı kurallara sahip güçlü bir anlaşma istediğini belirtmesi ve plastiklerin aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması için küresel bir temel önermesi beni çok cesaretlendiriyor. Statükoyu korumaya yönelik büyük ekonomik çıkarlar var. Fakat aynı zamanda bu çıkarlara karşı güçlü bir kamuoyu tepkisi ve baskısı da var. Sonunda kimin kazanacağını göreceğiz” diyor.