Paris’teki Louvre Müzesi’ne bir grup hırsız, Fransa’nın kraliyet hazinesinin bir parçası olan sekiz parça mücevheri çaldıktan sonra kayıplara karıştı.
Fransız polisi mücevherler karaborsaya düşmeden hırsızları yakalamaya çalışsa da asıl korkulan şey bu tarihi eserlerin parçalarına ayrılıp satılması.
FBI’da bünyesinde sanat suçlarını soruşturan eski bir dedektif olan Robert Wittman, konuyla ilgili Wall Street Journal'a yaptığı açıklamada, "Şu anda bu konu hakkında herkes konuşuyor" dedi. Wittman'ın 'herkes'ten kastı ise hem mücevher hırsızları hem de onların peşine düşerek geçimlerini sağlayan özel soruşturma şirketleri.
FBI’ya göre, mücevherler de dahil olmak üzere çalıntı sanat eserlerinin gizli küresel ağı her yıl milyarlarca dolarlık yasa dışı parçanın ticaretini yapıyor. Bu ağ, Dubai ve Delhi’deki elmas kesim atölyelerinden New York, Antwerp ve Tel Aviv’deki kuyumculara kadar uzanıyor. Yalnızca ABD’de, yılda 1,2 milyar dolardan fazla mücevher hırsızlığı kayda geçiyor.
Özel dedektiflere göre, herhangi bir ödül ya da fidye ihtimali bulunmazsa, hırsızlar Louvre’dan çalınan mücevherlerdeki büyük taşları yeniden kesip şekillendirmeye ve böylece küçük, izlenemez parçalara dönüştürmeye razı olacak. Bu parçalar da kaçak yollardan bu işleri yapan kuyumculara ulaştırılmaya çalışılacak.
Soygun Pembe Panterler'in işi mi?
Pazar günkü hırsızlık, son birkaç yılda Avrupa genelinde yaşanan altınla ilgili hırsızlık dalgasının devamı niteliğinde. Kuyumcular bu dalgayı, emtia piyasalarında yükselen altın fiyatlarına bağlıyor. Çevrimiçi kuyumcu 77 Diamonds’ın genel müdürü Tobias Kormind, müzelerden altın ya da parıltılı herhangi bir şeyi çalma cazibesinin arttığını, çünkü altının artık ons başına 4.000 doların üzerinde satılabildiğini söyledi.
Bu soygunun organize suç gruplarının işi olup olmadığı belirsiz.
Ulusal Perakende Federasyonu’na göre ABD’deki mücevher hırsızlıklarının yaklaşık %40’ı organize suç örgütleri tarafından gerçekleştirilen ani kap-kaç türü eylemlerden oluşuyor. Bazı çete yapılanmaları diğerlerinden daha sofistike; hırsızlar silah, peruk ya da protez kılıklar kullanabiliyor. Balkan bağlantılarıyla bilinen en meşhur mücevher hırsızlığı çetesi ise, son yirmi yılda Avrupa ve Asya genelinde yüz milyonlarca dolar değerinde onlarca mücevher soygununa karışmış Pink Panthers (Pembe Panterler) olarak biliniyor.
Ancak Wittman’a göre, Pink Panthers neredeyse hiç iz bırakmazken, Louvre’daki olayda birçok hata yapıldı.
Yapılan hatalara amatör bir soyguna işaret ediyor
Dört kişilik hırsız ekibi, Pazar sabahı Louvre Sarayı’nın dışında kamyon üzerine monte edilmiş bir mobilya asansörü park etti. Asansörün merdivenini kullanarak bir pencereye tırmanıp doğrudan müzenin üst galerilerinden birine girdiler ve tarihi mücevherlerle birlikte yedi dakikadan kısa bir sürede scooterlarla kaçtılar. Ancak hırsızlar mobilya asansörünü, pencereyi ve vitrinleri kesmek için kullandıkları taş motorlarını (angle grinder) geride bıraktı. Ayrıca kılık değiştirmek için kullandıkları bir unsur olan sarı işçi yeleğini de olay yerinde bıraktılar.
En önemlisi, III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugénie’ye ait, üzerinde yaklaşık 1.400 elmas ve 56 zümrüt bulunan 1855 tarihli taçlarını düşürdüler. Yetkililer, tacın müzenin dışında sokakta hasarlı halde bulunduğunu açıkladı.
Wittman, “Bunu yapan her kimse, cüretkâr ama amatör” dedi.
Sanat suçu konusunda deneyimli özel dedektif Anthony Roman ise, tacın tarihi ve piyasa değeri göz önüne alındığında geride bırakılmış olmasına şaşırdığını söyledi ve “Eğer hırsızlar bir tacı düşürüyorsa, profesyonel değiller demektir” diye ekledi.
Uzmanlara göre hırsızlara yüzde 10'dan fazla kazanamayacak
Louvre’daki parçaların çok sayıda küçük elmas içermesi de onları cazip hedefler haline getirmiş olabilir; çünkü bu taşlar yeniden kesilmeye veya şekillendirilmeye gerek kalmadan satılabilir. Daha büyük taşlarda ise onları tanımlamaya yarayabilecek daha fazla küçük, iç kusurlar bulunabilir.
Bir manada taşlar ne kadar büyürse onları elden çıkarmak o kadar zorlaşır.
İronik biçimde, hırsızların bu soygundan büyük bir kazanç elde etmesi pek olası değil. Roman’a göre, hırsızlar genellikle çaldıkları mücevherlerin piyasa değerinin %10’undan fazlasını alamaz. Bunun bir nedeni de, suçu bilenlerle gizliliği korumak için paylarını bölüşmek zorunda kalmaları.
Öte yandan, çalınan mücevherleri karaborsada satmak, hırsızlara çalınmış resimlere göre daha fazla kazanç sağlayabilir; çünkü yağmalanmış ya da kayıp sanat eserleri genellikle Art Loss Register gibi küresel veri tabanlarına kaydedilirken, tarihi mücevherler için benzer bir sistem bulunmuyor. Ayrıca mücevher hırsızlarına verilen cezalar ve hapis süreleri de, daha şiddet içeren suçlara kıyasla genellikle daha hafif oluyor.
Kaynak: Gazete Oksijen

