ABD Başkanı Donald Trump, 22 Haziran’ın ilk saatlerinde yaptığı açıklamayla, Amerikan savaş uçaklarının İran’da Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesisleri hedef aldığını duyurdu. New York Times başta olmak üzere ABD medyası ise Washington'un Orta Doğu'daki savaşa dahil olduğunu resmen ilan etti.
İsrail de 13 Haziran Cuma günü başlattığı hava saldırılarında İran’ın çeşitli nükleer tesislerini hedef almıştı. İran basınında yer alan haberlere göre saldırıya uğrayan tesisler arasında Natanz ve Arak da yer aldı.
Başta ABD ve İsrail olsa da Avrupa ülkeleri, Japonya Avustralya gibi ülkeler de İran'ın nükleer silah sahibi olmasını istemiyor ve bu saldırılara dolaylı veya doğrudan destek veriyor. Peki İran'ın bu nükleer tesisleri hakkında neler biliniyor?
Natanz: İran’ın kalbi
Tahran’ın yaklaşık 250 kilometre güneyinde bulunan Natanz, İran’ın en büyük uranyum zenginleştirme tesisi konumunda. Tesis; Yakıt Zenginleştirme Pilot Tesisi (PFEP) ve hava saldırılarına karşı yeraltında inşa edilen Ana Yakıt Zenginleştirme Tesisi (FEP) olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor.
Santrifüj kapasitesi yaklaşık 50 bin olan tesiste halihazırda 14 bin santrifüj kurulu durumda. Bunların 11 bini aktif olarak çalışıyor ve uranyumu yüzde 5 saflığa kadar zenginleştirebiliyor. Santrifüj, çok hızlı dönen bir silindir şeklindedir ve uranyum gazı bu silindirin içinde pompalanmaktadır.
İran, 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma kapsamında zenginleştirme oranını %3.67 ile sınırlamayı kabul etmişti. Ancak ABD’nin 2018’de anlaşmadan çekilmesiyle birlikte İran, zenginleştirme seviyesini önce %20’ye, ardından %60’a kadar yükseltti. Silah yapımında kullanılabilecek düzeyde zenginleştirilmiş uranyumun eşiği ise %90.
Natanz tesisi geçmişte birçok kez sabotaj ve siber saldırının hedefi olmuştu. 2010’da keşfedilen Stuxnet virüsü, 2021’de yaşanan patlama ve nükleer bilimci Mustafa Ahmedi Ruşen’in 2011’deki suikastı bu saldırılar arasında yer alıyor.
Fordo: Dağın içine gizlenen tesis
Fordo Yakıt Zenginleştirme Tesisi, Tahran’ın yaklaşık 160 kilometre güneyinde, Kum kenti yakınlarında yer alıyor. Yeraltına gömülü olan bu tesis, hava saldırılarına karşı en korunaklı noktalardan biri olarak biliniyor.
Yaklaşık 3 bin santrifüj kapasitesine sahip olan Fordo’nun varlığı 2009 yılında uluslararası kamuoyuna duyurulmuştu. İran, nükleer anlaşma kapsamında buradaki faaliyetleri 15 yıl askıya almayı ve araştırma tesisi statüsüne geçmeyi kabul etmişti. Ancak ABD’nin anlaşmadan çekilmesinin ardından İran burada yeniden zenginleştirme faaliyetlerine başladı.
Kasım 2022’de zenginleştirme oranı %60’a çıkarıldı. Bu gelişme, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetimlerine rağmen Fordo’nun küresel nükleer denetim çabalarına meydan okuyan bir unsur hâline gelmesine yol açtı.
Arak: Plütonyum burada üretiliyor
Merkezi Eyaleti’nde yer alan Arak reaktörü, plütonyum üretme potansiyeli nedeniyle uzun yıllardır uluslararası endişelere neden oluyor. Tesis, nükleer anlaşma kapsamında betonla doldurularak devre dışı bırakıldı. İran, bu reaktörü yeniden tasarlayarak silah üretimine uygun olmayan bir forma dönüştürmeyi taahhüt etmişti.
Buna rağmen Tahran yönetimi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na yaptığı bildirimde reaktörü 2026 yılına kadar yeniden faaliyete geçirmeyi planladığını duyurdu.
İsfahan: Nükleer yakıt dönüşümü
İsfahan tesisi, uranyumu zenginleştirme ve nükleer yakıt formuna dönüştürme amacıyla faaliyet gösteriyor. Burada üretilen uranyum hekzaflorür (UF6) gazı, Natanz ve Fordo’daki santrifüjlerde kullanılıyor.
Tesis aynı zamanda Buşehr nükleer santraline yakıt sağlıyor.
Şubat 2023’te, burada dördüncü bir araştırma reaktörünün inşasına başlandığı duyurulmuştu. İsfahan’daki faaliyetler, İran’ın tam bir nükleer yakıt döngüsüne ulaşma hedefinin bir parçası olarak görülüyor.
Buşehr: İran’ın tek faal nükleer santrali
Buşehr Nükleer Enerji Santrali, Basra Körfezi kıyısında yer alıyor ve İran’ın faal durumdaki tek sivil nükleer enerji tesisi konumunda. 1975’te Almanya tarafından başlatılan, ardından Rusya tarafından tamamlanan santral 2011’de faaliyete geçti.
Santralde kullanılan nükleer yakıt, silah yapımında kullanılmaması için Rusya’ya geri gönderiliyor. Ancak deprem riski ve güvenlik standartlarına ilişkin kaygılar sürüyor.
Tahran Reaktörü: Tıbbi amaçlı kullanım
1967’de ABD’nin desteğiyle kurulan Tahran Araştırma Reaktörü, tıbbi izotop üretimi için kullanılıyor. Reaktör, 2009’da yakıt sıkıntısı nedeniyle İran’ın %20 oranında zenginleştirme kararı almasına yol açmıştı. 2012’de İran, yerli üretim ilk yakıt çubuklarını bu reaktör için üretmişti.
Parçin: Askeri nükleer faaliyetler
Tahran’ın güneydoğusundaki Parçin tesisi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın geçmiş raporlarında nükleer silah geliştirme faaliyetlerinden şüphelenilen bir nokta olarak yer aldı. İran buradaki nükleer faaliyet iddialarını reddediyor.
2015 yılında yapılan bir IAEA ziyareti, bu konuda netlik sağlamadı. 2022’de tesiste meydana gelen patlamada bir mühendis hayatını kaybetmişti.
Kaynak: Gazete Oksijen