Eski Fransa lideri Holland’ın danışmanı Filiu, Le Monde’da ülkesinin Türkiye politikalarını eleştirdi
Jean-Pierre Filiu
Emmanuel Macron, Paris ile Cezayir arasındaki gerilimi tırmandıracak bir konuşma yaptı ve Mağrip’te “tarihi yeniden yazmaya kalkmakla” itham ettiği Türklerin “dezenformasyon ve propaganda” faaliyetlerini sert eleştirdi. Kendini duruma biraz fazla kaptırmış görünen Macron, Cezayir’in geçmişte Fransa tarafından olduğu gibi bugün de Türkiyetarafından sömürgeleştirildiğini iddia etti. Cezayir Devlet Başkanı Tebbun’un Ankara’ya yapacağı ziyaret de Cezayir-Türkiye ilişkileri için bir nevi doruk noktası anlamına geliyor. Ancak Macron Erdoğan’a aşırı odaklandığı için, Fransa’nın Mağrip’teki nüfuzuna yönelik en ciddi tehdidin Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden geldiğini unutmuş görünüyor.
Moskova’nın Cezayir merakı
Fransa cumhurbaşkanının Mağrip’teki körlüğü, görevdeki üç yılında Libya’da izlediği yanlış politikaların doğrudan bir sonucu. Macron uluslararası kamuoyu tarafından tanınan Trablus hükümetiyle “uzlaşma” bahanesiyle “Mareşal” Haftar’a güçlü bir destek vermiş; bu destekten cesaret alan Haftar BM’nin arabuluculuk çabalarını mahvederek 2019 yılındaki iç savaşı başlatan isim olmuştu. Bunun üzerine Fransa çok da belli etmeden, Doğu Libya’daki savaş ağalarına hamilik eden Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, Mısır ve Suudi Arabistan ile aynı safta yer almıştı. Ancak Türkiye’nin müdahalesi çatışmaların gidişatını değiştirdi ve Haftar’ın safındaki Rus “paralı askerler” bozguna uğradı. Bu yenilgi 2019 yılında cephe hattını eski haline getirdi ve Libya’da şu anki barış sürecinin başlamasını mümkün kıldı. Bu kez Fransa da süreci samimi bir şekilde destekliyor. Ama Elysée Sarayı Kuzey Afrika’da Rusları şımartmayı, Türkleri ise düşman olarak görmeyi sürdürüyor. Halbuki Moskova gerek silah tedariki gerekse askeri kadrolar oluşturma konusunda Cezayir’in açık ara bir numaralı askeri müttefiki durumunda. 2019 yılının Aralık ayından beri Cezayir genelkurmay başkanı ve ülkenin gerçek “güçlü adamı” olan General Chengriha şimdiden iki Rusya ziyareti yaptı. Geçtiğimiz Haziran ayındaki son Rusya gezisinde Fas’a yüklenen general, bir yandan da Fransa’yı ima ederek “yabancı müdahaleleri” eleştirdi. Putin ise Cezayir Genelkurmay Başkanlığı’nın Hirak adı verilen halk eylemlerine yönelik tavizsiz tutumunu ilk günden beri destekliyor. Dolayısıyla Fransa Cumhurbaşkanı’nın Cezayir’deki “geçmişten rant almaya dayalı siyasi ve askeri sistemi” kınarken, bahsettiği “sistemin” başlıca dış müttefiki olan Rusya’nın adını ağzına almaması son derece çelişkili görünüyor.
BAE radarda değil
Fransa cumhurbaşkanı, Birleşik Arap Emirlikleri veliaht Prensi ve fiili hükümdarı olan Muhammed Bin Zayed ile yakınlığını, hatta ortaklığını göstermekten ise hiç kaçınmıyor. Macron geçen ay prensi Fontainebleau Şatosu’nda şaşaalı bir davette ağırladı. Şatoda yer alan III. Napolyon Tiyatrosu, BAE finansmanıyla restore edilmiş ve yapıya, Muhammed Bin Zayed’in ağabeyi olan mevcut hükümdarın adı verilmişti. 2020 Eylül’ünde İsrail ile BAE arasında imzalanan barış anlaşması Elysée’nin Abu Dabi’ye yönelik son çekincelerini de ortadan kaldırdı; iki başkent şu anda birbirlerinin Türk karşıtı takıntısını beslemeyi sürdürüyor. Ne var ki bu durum Bin Zayed’in Çeçen Cumhuriyeti Başkanı Kadirov başta olmak üzere, Fransa’nın resmen düşman ilan ettiği bazı figürlerle kurduğu ilişkileri görmezden gelmek anlamına geliyor. Hatta mevcut Emir’in kendi kanatları altındaki Haftar’ın Libya’daki mağlubiyeti yüzünden küçük düştüğü için Tunus’taki demokrasi deneyini sabote ederek “intikama” kalkıştığı da unutuluyor. Gerçekten de Abu Dabi ve Kahire’nin kışkırtmaları, Tunus’ta Temmuz ayında Cumhurbaşkanı Said’in anayasal süreci “askıya alma” kararında kilit rol oynamıştı.
Hatalar Türkiye'ye yarayacaktır
Bin Zayed diğer yandan Fas ile İsrail arasındaki normalleşme sürecini destekliyor. Bu tavrı ise Trump yönetimi tarafından Rabat’ın Batı Sahra’daki egemenliğinin tanınmasına verilen nazik bir karşılık. Yani BAE sadece Tunus’taki demokratik geçişin altını oymakla kalmıyor, aynı zamanda diplomatik ilişkilerin bozulması ve hava sahası yasaklarıyla birlikte, Cezayir ile Rabat arasındaki süregelen anlaşmazlığın tırmanmasını körüklüyor. Kendisine çok yakın gördüğü bir “stratejik ortağın”, en hafif tabirle istikrarsızlaştırıcı olan ve Cezayirli Generallerin kuşatmacı tavrını beslemekten başka işe yaramayan müdahalelerini görmek, Macron’un lehine olurdu. Umarım ki Macron’un Cezayir’deki rejimi nasıl bir berraklıkla görüyorsa, bölgede Birleşik Arap Emirlikleri’nin oynadığı rolü görmekte de aynı şekilde açık ve erken davranır. Aksi halde, Fransa-Mağrip ilişkileri yine türbülansa girecek. Türkiye ise yaşananların sebebi olmamasına rağmen, ortaya çıkan sonuçlardan yarar sağlayacak.