İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırımı ve iki devletli çözüme yönelik çabaların damga vurduğu bir ortamda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, BM Genel Kurulu'na hitabında “İsrail’in yürüttüğü şey yalnızca bir saldırı değil. Bu, belgelenmiş ve izlenmekte olan bir savaş suçudur, insanlığa karşı suçtur ve tarihe, uluslararası vicdanın sayfalarına 20. ve 21. yüzyılın en korkunç insani trajedilerinden biri olarak geçecektir" dedi. Filistin ile dayanışma ile antisemitizmin birbirine karıştırılmaması gerektiğinin altını çizen Mahmud Abbas, "İsrail işgal güçleri tarafından yürütülen soykırımda 220 binden fazla Filistinlinin öldürüldüğü ve yaralandığı, çoğunun silahsız siviller, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olduğunun" altını çizdi. Abbas, "Buna rağmen Hamas'ın yaptıklarını reddediyoruz" dedi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler'in 80. Genel Kurulu'na ABD’nin vizesini iptal etmesi nedeniyle video konferans yoluyla katıldı.
Gazze’deki tabloyu aktardıktan sonra Abbas, Batı Şeria’ya değindi. Burada “aşırı sağcı İsrail hükümetinin yasa dışı yerleşimlerin genişletilmesi ve ilhak projeleriyle ‘yerleşim hastalığını’ sürdürdüğünü” söyledi.
Yerleşimci şiddetine dikkat çekti
İsrail’in son E1 yerleşim planına işaret ederek, bu adımın “Batı Şeria’yı ikiye böleceğini, işgal altındaki Kudüs’ü çevresinden izole edeceğini ve iki devletli çözüm ihtimalini ortadan kaldıracağını” belirtti. Bunun uluslararası hukuka ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına açıkça aykırı olduğunu ifade etti.
Filistin lideri, Netanyahu’nun “Büyük İsrail” çağrılarını “reddettiklerini ve tümüyle kınadıklarını” söyledi. Bunun “egemen Arap devletlerine genişlemeyi ve kardeş Katar devletine yönelik saldırıyı da kapsadığını” belirterek, bu saldırının uluslararası hukukun ağır ve açık bir ihlali olduğunu vurguladı. Abbas, artan yerleşimci şiddetine de dikkat çekti:
“Evleri ve tarlaları yakıyorlar, ağaçları kökünden söküyorlar, köylere saldırıyorlar, silahsız Filistinli sivillere saldırıyorlar. Aslında onları İsrail işgal ordusunun koruması altında, gündüz gözüyle öldürüyorlar.”
Kudüs, Hebron ve Gazze’deki İslami ve Hristiyan dini mekânlara yönelik saldırılara değinerek, cami, kilise ve mezarlıkların “tarihî statükoya ve uluslararası hukuka açıkça aykırı biçimde zarar gördüğünü” söyledi.
"Yaşananlara rağmen, Hamas’ın yaptıklarını reddediyoruz"
Abbas, “Bütün bu yaşananlara rağmen, 7 Ekim’de Hamas’ın yaptıklarını reddediyoruz” dedi. İsrailli sivillere saldırılmasını ve sivillerin rehin alınmasının “Filistin halkını temsil etmediğini, halkın özgürlük ve bağımsızlık mücadelesiyle bağdaşmadığını” vurguladı. “Defalarca ifade ettik, yine ediyoruz: Gazze Şeridi Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır ve orada yönetim ve güvenlik sorumluluğunu üstlenmeye hazırız” diye konuştu.
“Silahlı bir devlet istemiyoruz”
Abbas, Abbas, Hamas’ın yönetimde rol almayacağını vurgulayarak, “Hamas ve diğer grupların silahlarını devlete teslim etmesi gerektiğini, tek devlet, tek yasa ve tek yasal güvenlik gücü için bu sürecin bir parçası olacaklarını” belirterek “Silahlı bir devlet istemiyoruz” dedi.
“Hamas ve diğer gruplar, tek devlet, tek yasa ve tek meşru güvenlik gücü anlayışıyla kurumların inşa edilmesi sürecinde silahlarını Filistin Ulusal Otoritesi’ne devretmek zorundadır. Biz silahlı bir devlet istemiyoruz. Bayanlar ve baylar, yaralarımız derin, felaketimiz büyüktür,” dedi.
Konuşmasında “7 milyon Filistinlinin 1948’den bu yana Nakba ve sürgün trajedisini yaşamaya devam ettiğini” vurguladı. Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’de yaşayan halkın onlarca yıldır “işgal, öldürmeler, tutuklamalar, yerleşimler ve toprakların, malların gaspı” altında olduğunu söyledi.
Abbas bugüne dek BM'de Filistin için 1000'den fazla karar alındığının hatırlatarak “Kararların hiçbiri uygulanmadı. Pek çok girişim ve uluslararası çaba oldu ama halkımızın işgal altında yaşadığı bu trajik duruma son verilemedi” dedi.
Filistin yönetiminin pozisyonunu açıkladı
Filistin yönetiminin 1993 Oslo Anlaşmalarına bağlı kaldığının altını çizen Abbas, “Kurumlarımızı yeniden yapılandırdık, ulusal tüzüğümüzü değiştirdik, şiddeti ve terörü reddettik, barış kültürünü benimsedik. Modern bir Filistin devleti inşa etmek için tüm çabamızı gösterdik; İsrail’le yan yana barış ve güvenlik içinde yaşamak için. Ama İsrail imzaladığı anlaşmalara uymadı, aksine sistematik olarak bunları baltaladı” ifadelerini kullandı.
Mahmud Abbas konuşmasının devamında Filistin Yönetimi'nin pozisyonunu açıkladı:
- Gazze’de savaşın derhal ve kalıcı olarak sona ermeli.
- UNRWA dâhil BM kuruluşları aracılığıyla insani yardımların koşulsuz olarak girişine izin verilmesi ve açlığın bir silah olarak kullanılmasına son verilmeli.
- Her iki tarafta bulunan tüm rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılmalı.
- İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmeli; zorunlu göç planlarının reddedilmeli; İsrail yerleşimlerinde yerleşimci terörünün ve ilhak adı altında Filistin topraklarının ve mülklerinin gaspına son verilmeli; kutsal mekânlardaki statükoya yönelik saldırıların durdurulmalı.
- Filistin devletinin tam sorumluluk üstlenmeli; bunun Gazze Şeridi’nin işlerini geçici bir süre yönetmek üzere Filistin hükümetinden bir bakanın başkanlığında oluşturulacak idari komiteyle başlaması ve ardından Batı Şeria ile bağlantının sağlanmalı. Tüm süreç, sivillerin korunması ve Filistin güvenlik güçlerinin desteklenmesi için Arap ve uluslararası desteğin yanı sıra BM şemsiyesi altında Arap ve uluslararası gözlemcilerin varlığıyla yürütülecek.
- Gazze Şeridi sakinlerinin yerlerinden edilmeden topraklarında kalmalarının güvence altına alınması ve hem Gazze hem Batı Şeria için bir iyileştirme ve yeniden inşa planının hayata geçirilmeli.
- İsrail devleti tarafından haksız şekilde alıkonulan Filistin vergi gelirlerinin serbest bırakılması, ekonomik kuşatmanın kaldırılması ve Filistin şehirleri, köyleri ve mülteci kamplarındaki engellerin ortadan kaldırılmalı.
- Uluslararası toplumun hükümet reformlarını desteklemesi ve “savaşın sona ermesinden sonraki bir yıl içinde cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmalı”. Bu çerçevede geçici bir anayasa taslağı hazırlamak üzere bir komite görevlendirildi.
Filistinlilere seslendi: Yaşama ve var olma irademizi asla kırılmayacak
Mahmud Abbad, Filistin’in Trump, Suudi Arabistan, Fransa, BM ve “tüm ortaklarla, 22 Eylül’de düzenlenen konferansta onaylanan barış planını, adil bir barışa ve bölgesel iş birliğine götürecek şekilde uygulamak için çalışmaya hazır olduğunun” altını çizdi.
Abbas konuşmasını “anavatanda, sürgünde ve diasporadaki” Filistinlilere hitap ederek tamamladı:
“Yaralarımız ne kadar derin olursa olsun, acılarımız ne kadar uzun sürerse sürsün, yaşama ve var olma irademizi asla kıramayacak.
Özgürlüğün şafağı mutlaka doğacak ve Filistin bayrağı göklerimizde, onurun, direncin ve işgal boyunduruğundan kurtuluşun sembolü olarak yükselecek. Filistin bizimdir. Kudüs, kalbimizin mücevheri ve ebedî başkentimizdir. Yurdumuzu terk etmeyeceğiz.
Topraklarımızı bırakmayacağız. Halkımız, zeytin ağaçları gibi kök salmaya devam edecek. Kayalar kadar sağlam duracağız; enkazın altından kalkıp yeniden inşa edeceğiz. Bu kutlu ve mukaddes topraklardan umut mesajlarını, hakikatin ve adaletin sesini dünyaya ulaştıracağız ve bölgemizin, hatta tüm dünyanın halkları için adil barış köprüleri kuracağız."
ABD vize vermemişti
ABD Dışişleri Bakanlığından ağustos ayının sonunda yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, Abbas dahil, Filistin Yönetimi ve Filistin Kurtuluş Örgütü yetkililerinin bir kısmının vizelerini, BM Genel Kurulu'nun önümüzdeki hafta gerçekleşecek yıllık toplantısı öncesinde iptal ettiği duyurulmuştu.
Bakanlığın kararı, İsrail ordusunun Gazze'yi savaş bölgesi ilan ettiği gün açıklanmıştı.
Kaynak: Gazete Oksijen