25 Temmuz 2025, Cuma
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 20.07.2025 15:00 | Son Güncelleme: 20.07.2025 15:45
Makaleyi sesli dinle • 9:42

Mültecilerin İngiltere hayaline açılan kapı Calais’te 4 ay

(Dan Kitwood / Getty)
(Dan Kitwood / Getty)
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Son bir yılda yaklaşık 38 bin mülteci yasadışı yollarla İngiltere’ye gitti. Bu yolcukluklarında Avrupa’daki son durakları ise Kuzey Fransa’daki sahil kenti Calais… Fotomuhabiri Ozan Acıdere, mültecilerin İngitere’ye son geçiş noktası olan Kuzey Fransa’daki sahil Kenti Calais’te 4 ay geçirdi ve oradaki yaşamı hem fotoğrafladı hem de mültecilerin hikayelerini kaleme aldı…



Ozan Acıdere

Pas-de-Calais bölgesinde bulunan liman şehri; son dönemde en çok mültecilerin Manş Denizi’nde lastik botlarla İngiltere’ye yaptıkları ölümcül göç yolculuğuyla gündeme geliyor. Öyle ki, Uluslararası Göç Örgütü’ne göre 2024 yılında bu botlarla İngiltere’ye ulaşmaya çalışan en az 78 kişi yaşamını yitirdi. Bu sayı ise bir yılda Manş Denizi’nde meydana gelen en yüksek ölüm sayısı. Peki düzensiz göçmenler neden yaşamlarını tehlikeye atıp bu yolculuğa çıkıyor derseniz, deyim yerindeyse kıta Avrupa’sının Fransa’daki sınır hattı olan Calais, aynı zamanda İngiltere’nin Dover Limanı’na deniz yoluyla hemen hemen 50 kilometre uzaklıkta. Yani İngiltere’ye giriş için en uygun nokta…

Bir botta ortalama 53 kişi var

Birleşik Krallık resmi verilerine göre Mart 2024-Mart 2025 arasındaki dönemde toplam 38 bin 23 kişi botlarla ülkeye giriş yaptı. Bu, 31 bin 79 kişinin geldiği bir önceki periyoda göre yüzde 22’lik bir artışa işaret ediyor. Yine Birleşik Krallık’ın istatistiklerine göre 2018 yılında yasadışı göç seferi yapan bir botta ortalama 7 kişi bulunuyordu, 2024 yılında bu rakam artarak 53’e çıktı. Bir botta taşınan mülteci sayısı genel olarak botun kapasitesine göre ortalama 40-100 arasında değişirken İngiltere’ye geçişin ücreti 1500 euro’dan başlıyor, 4 bin euro’ya kadar çıkıyor.

Sabaha karşı kamp baskınları

Calais uzun yıllardır göçmenlerin en önemli geçiş noktası. Hatta sahil kentinde “Jungle” (Orman) olarak isimlendirilen bir mülteci kampı vardı ancak 2016 yılında bu kamp kapatıldı. Ardından da çok sıkı kontroller başladı önlemler artırıldı. Fakat tüm müdahalelere rağmen çoğunluğu Eritre, Sudan ve Suriye’den gelen yaklaşık 1000 civarında göçmen, Calais sahilinde hala İngiltere’ye geçme umuduyla kamp kuruyor. Pazartesi, çarşamba ve cuma olmak üzere polis, haftada 3 gün illegal kamplara baskın düzenliyor. Bu sistematik baskınların amacı göçmenleri yıldırıp Calais’den gitmelerine yol açmak… Bu yüzden bazı baskınlar sabaha karşı insanlar çadırlarda uyurken de gerçekleştiriliyor. Polisin müdahalesi kamp baskınlarından ibaret değil. Denize açılmak üzere kilometrelerce yürüyen grupları takip edip sahilde botlarını kesiyor ve grubun dağılması için biber gazı kullanıp fiziksel şiddet uygulayabiliyor. Bu muameleye maruz kalan insanlar dondurucu soğuk havada, bazen kıyafetleri tamamen ıslak bir şekilde, tekrar kilometrelerce en yakın otobüs veya tren istasyonuna kadar yürüyüp kamplarına geri dönmeye çalışıyorlar. İçlerinde aynı durumu defalarca yaşayanlar var.

Ortak hedef İngiltere

Peki bu insanlar için İngiltere neden bu kadar önemli? İlk etmen güvenlik. İngiltere’nin Avrupa’ya göre daha güvenli olduğunu düşünüyorlar. Ayrıca içlerinde akrabaları İngiltere’de yaşayanlar da var. İkinci etmen dil faktörü. İngilizce öğrenmek; birçok insana göre Fransızca, Almanca ya da İtalyanca gibi kıta Avrupa’sı dillerini öğrenmekten daha kolay. Bazıları zaten halihazırda İngilizce konuşabiliyor. Bu nedenle iş bulmaları ve bir hayat kurmaları da İngiltere’de görece daha kolay.

Dolayısıyla farklı ülkelerden gelen bu insanların ortak hedefi İngiltere. İngiltere öncesi son durakları da Calais...

Göçmenlerin yaşamasını engellemek için kayalarla kapatılmış bir alan (Ozan Acıdere)


Türkiye’den kaçak göçün rotası

Calais’te Türk mülteciler de bulunuyor. Onlar ise Fransa’nın bu sahil kasabasına Bosna Hersek üzerinden geliyor. Çünkü Bosna Hersek, Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Pasaport, ülkeye giriş için yeterli. Ülkeye bireysel olarak ulaşıldıktan sonra irtibatta olunan şebekenin üyeleriyle buluşuluyor ve bazen otomobil ile bazen de yürüyerek Hırvatistan, Slovenya, İtalya üzerinden Fransa’ya ulaşıyorlar. Bu yolculuk günlerce sürebiliyor. İşte bu ailelerden biriyle sabahın soğuğunda, sahilde, üstleri ıslak bir şekilde tanışıyorum… İstanbul’da gelmişler, “3 aydır Calais’te kamplarda perişan oldu, bu kadar zor olduğunu bilmezsek gelmezdik” diyorlar.

Kasım ayının soğuk havasında ıslak vücutları titriyor. Bot onları alamadan denize açılmış. Her ne kadar denize girip botu yakalamaya çalışsalar da başarılı olamamışlar. Çünkü devriyelere yakalanmamak için botlar çok hızlı hareket ediyor; hemen denize indiriyor ve hızlıca açılıyorlar. Yardıma gelen organizasyondan aldıkları kuru kıyafetlerle hızlıca üstlerini değiştirmeye çalışıyorlar. İki çocuklarıyla birlikte İngiltere’ye geçmeye çalışıyorlar; ekonomik zorluklardan dolayı Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Ne isimlerini söylüyorlar ne de fotoğraf çekilmesine izin veriyorlar.

İki denizde bot yolculuğu

Libya üzerinden Akdeniz’i botla geçip İtalya’ya ulaşan ve şimdi de Manş Denizi’ni geçecek olan Sudanlı gençler, ülkelerini iç savaş nedeniyle terk etmişler. Süregiden çatışmalar sırasında her an öldürülebilecekleri bir ortamda yaşamak istemiyorlar. Ancak aileleri ve sevdikleri hala Sudan’da. 21 yaşındaki Zizo, hayalinin İngiltere'de kuaför olmak olduğunu söylüyor. “Her şeye rağmen devam etmemizi sağlayan, bize motivasyon veren o güç: Hayallerimiz. Hayallerimiz olmasa bu koşullara dayanacak gücü bulamayız.” “Ya İngiltere’ye geçip hayatta kalacağız ya da burada öleceğiz. İhtimaller yüzde 50’ye yüzde 50,” diyor Calais’deki 17 yaşındaki Iraklı bir genç.

Bir diğer mülteci de Suriyeli Ali... Ülkesinin artık özgür olmasından mutlu olsa da bir ‘ama’sı var: “Suriye'de kalırsam, beni orduya katılmaya zorlayacaklarından korkuyorum. Savaşmak istemiyorum, silah taşımak istemiyorum. Bu yüzden İngiltere'ye gitmek istiyorum çünkü benim için güvenli bir yer.” Ali 2023'te Suriye'den ayrıldı, yakın zamanda da Suriye’ye geri dönme planları yok.

“Manş’ta ruhumun bir parçasını kaybettim”

Geçtiğimiz Ocak ayında Calais’deki insani yardım kuruluşları ve göçmenler, sınırdaki düşmanca politikaların iyileştirmesi için büyük bir protesto gerçekleştirdi. Açılan bir pankartın üzerinde “Yaşam herkes için bir haktır. Savaşlardan ve kıtlıktan kaçıyoruz, siz bize denizi ve ölümü sunuyorsunuz,” yazıyor.

“Bugün buradayım çünkü Manş Denizi'nde ruhumun bir parçasını kaybettim. Sevgili kızımı kaybettim. Hiç kimse başka seçeneği olmadığı sürece kendi hayatını veya sevdiklerinin hayatını riske atmayı seçmez,” diyor protestoya ailesiyle katılan Iraklı Ahmed Alhashimi.

Ahmed’in 7 yaşındaki kızı Sara, 2024 Nisan ayında Calais’nin güneyindeki Wimereux kıyılarında yaşamını yitirdi. Bu, ailenin iki ay önce Pas de Calais bölgesine varmasından bu yana Marş Denizi’ni geçmeye yönelik dördüncü girişimiydi. Calais’de sınır politikaları sonucu yaşamını yitiren her insan için insani yardım kuruluşları anma düzenliyor. Uzun, beyaz, şerit şeklinde bir pankart yere seriliyor; üstünde yaşamını yitiren her insanın ismi, yaşı ve ülkesi yazılı. Çok uzun bir kefeni andıran pankart, üstündeki isimler çoğaldıkça uzamaya devam ediyor...

Kuzeyi koruyan ejderha

Fransız yetkililer göçmenlere karşı sert politikalar uygularken, bir yandan da sahil kenti Calais’ye daha fazla turist çekmeye çalışıyor. Bu düşünce “Calais ejderhası” ile destekleniyor. 2019'da çelik ve oyma ahşaptan, ateş püskürten bir dev olan Calais ejderhası, yerel otoritelerin bütçesi ile yapıldı. Bu, genellikle göçle ilişkilendirilen Calais’nin imajını değiştirmeyi amaçlayan on beş yıl sürecek “dönüşüm projesi”nin ilk aşaması. Calais’deki dönüşüm projesinin resmi web sitesindeki açıklamaya göre “Ejderha her zaman kuzeyin topraklarını ve denizlerini gözlemiştir… O, kuzeyin koruyucusudur..” Aynı anda 50 ziyaretçiyi alma kapasitesine sahip ejderha ve şehrin tanıtım bütçesi 27 milyon euro’ya mal oldu ve büyük tepki topladı. İnsani yardım kuruluşlarının da içinde bulunduğu bir kesim, böyle bir meblağın plajda turistlerin ziyaret ettiği bir ejderha için değil, göçmenlerin şehirdeki koşullarının iyileştirilmesi için kullanılabileceğini düşünüyor.

Kaynak: Gazete Oksijen