İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in eşi, Edinburgh Dükü Prens Philip, 99 yaşında hayatını kaybetti. Buckingham Sarayı tarafından yapılan açıklamada, kraliçenin 73 yıllık eşinin öldüğü açıklandı. 16 Şubat’ta başkent Londra’daki King Edward VII Hastanesi’ne kaldırılan ve iki haftalık tedavi sürecinin sonunda St. Bart’s Hastanesi’ne nakledilen Philip’in enfeksiyon ve kalp sorunu dolayısıyla hastanede olduğu açıklanmıştı. 16 Mart’ta taburcu olan prensin ölümü nedeniyle yas ilan edildi, önemli devlet binalarında bayraklar yarıya indirildi. Haberi alan bazı İngilizler Windsor Kalesi’nin kapılarının dışında toplanmaya başladılar. Sağlık durumu bir süredir kötüye gitmekte olan Prens Philip ve Kraliçe Elizabeth, geçtiğimiz kasım ayında 73. evlilik yıldönümünü kutlamıştı. The Guardian gazetesi, Philip'in ölümünün hemen ardından yayınladığı değerlendirmede "Hiçbir zaman resmen prens eşi unvanı verilmemiş olmasına rağmen, kraliyet görevi hayatının tüm acımasızlıklarını yaşadı ve parlak denizcilik kariyerinden feragat etti. Kimileri Philip'in Birinci Deniz Lordu rütbesine kadar yükselebileceği görüşündeydi ancak böyle bir görevi kabul etseydi, eşinin birkaç adım gerisinden yürümesi gerecekti" dedi. Philip, bunun yerine aktif bir kamusal hayatı seçerek kraliyet ailesini sayısız etkinlikte temsil etti. Prens, en son 2 Ağustos 2017’deki bir donanma töreninde halkın önüne çıkmıştı. Aynı yılın Mayıs ayında kraliyet vazifelerine son verdiğini açıklarken de “Bu görevden iniyorum çünkü zaten artık ayakta duramıyorum” diye şaka yapmıştı.
“Yunan Prens”
10 Haziran 1921'de Yunanistan’ın Korfu adasında, bir mutfak tezgahının üzerinde doğan "Yunan Philip" lakaplı prens, Yunanistan Prensi Andrew ile Battenberg Prensesi Alice'in en küçük çocuğu ve tek oğluydu. Aynı zamanda Danimarka Kraliyet Ailesi'nin de prensi olan babası Andrew (1882-1944), Yunanistan Kralı 1. George'un en küçük oğluydu. Annesi Prenses Alice (1885-1969) ise Milford Haven Markisi Luis Alexander Mountbatten ile İngiltere Kraliçesi Viktorya'nın torunu olan Hesse ve Rhine Prensesi Victoria'nın en büyük kızlarıydı. Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra babası Prens Andrew ihanetle suçlandı. Bir yaşındaki Philip, bir meyve sandığının içine konarak İngiliz savaş gemisiyle adadan tahliye edildi. Ailesi boşanan Philip'in çocukluğu hiç kolay değildi. Babası Monte Carlo’ya yerleşip borç batağına düştü. Duyma engelli annesi ise önce bir rahibe tarikatı kurdu, daha sonra depresyona girdi. Philip, daha sonra bu yılları, “Bunun üstesinden gelmem gerekiyordu. İnsan yapabiliyor” diye anacaktı. Kraliçe ile uzaktan akraba olan Philip'in yolları 1946'da ciddi bir talip olmadan önce birkaç kez kesişti ancak Elizabeth'in üçüncü dereceden kuzenine daha 13 yaşındayken ona aşık olduğu söyleniyor. Yabancı gördüler
Netflix’teki ”The Crown” belgeselinin üçüncü bölümünde de hayatı detaylı olarak anlatılan Philip’in kraliyet yaşamını da iniş çıkışlarla dolu. Elizabeth'in babası George VI, kızının evlenmek için çok küçük olduğunu düşünüyor, üstelik "tanıştığı ilk erkekle evlenmek istemesinden" çekiniyordu. O dönem prenses olan Elizabeth ise kararlıydı. Philip ise hırslı bir adamdı. Evliliğin ilk günlerinde Saray'da birçok engelle karşılaştı. Hatta parası ve unvanı olmadığı için Buckingam'da biraz "hor görüldüğü" dahi söylenebilir. Saray görevlileri onu başlarda yabancı olarak görüyordu. Ancak önyargıların üstesinden gelmeyi başardı ve zamanla saray yaşamının merkezine oturmayı başardı. Kraliçe, 1997'de evliliklerinin 50. yılını kutlarken "Philip, kendisi hakkındaki övgüleri kolay kabul etmez. Ama en basitinden söyleyecek olursam benim gücümün kaynağı oldu, yıldır da bu böyle. Ben, onun ailesi, ülkemiz, başka ülkeler, hepimiz ona sandığımızdan çok daha fazlasını borçluyuz” diyerek minnetini dile getirdi. Netflix belgeselinde bir prens
Londra piskoposu Richard Chartres ise, biyografi yazarı Graham Turner'a Philip hakkında şöyle demişti: "Standart İngiliz aristokratlarından biri Kraliçe ile evlenmiş olsaydı, sıkıntıdan patlardık." Aksine, Philip renkli bir karakterdi. Hoş Netflix dizisinde kraliçe önünde diz çökmediği söylenmişti ama o kadarı da doğru değil. Ama kendi soyadı olan Mountbatten’in kraliyet soyadı olması için çok uğraştı. Yine de Elizabeth’in Windsdor soyadına engel olamadı. Buckingham Sarayı hep inkar etse de adı 1963’teki seks skandalına karıştı. Bu dönem kraliyet ailesinin başı epey ağrıdı. Prenses Diana’ya mektup
Netflix yapımının dördüncü sezonunda, Philip'in Prenses Diana ile yakın bir ilişkisi olduğu anlatılıyor ki kaynaklar da bunu büyük ölçüde doğruluyor. Hatta Prens Charles'ın Prensesi Camila Parker-Bowles ile aldatması üzerine Philip gelininden yana tavır alarak "Aklı başında kimsenin sizi Camilla için terk edeceğini hayal edemiyorum" diye yazmış. Mektubun altında da şöyle bir not var: "Charles'ın o konumdaki bir adam olarak Camilla için her şeyi riske atması aptalcaydı. Sizi terk edeceğini asla hayal etmezdik. Böyle bir olasılık aklımıza bile gelmezdi." Philip, kendisini "özel bir değeri veya ayrıcalığı olmayan, itibarını yitirmiş bir Balkan prensi" olarak tanımlamıştı ancak Ada'daki modern monarşinin gelişmesinde kilit bir rol oynadığı biliniyor. Örneğin monarşilerin hayatta kalmak için uyum sağlaması gerektiğine inanıyordu. İngiliz tarihinde en uzun süre monark eşliği yapan Philip’in bunu savunmak için yeterli hayat tecrübesi vardı. Saray’ı değiştirdi
Kraliçe'nin farklı geçmişlere sahip insanlarla tanışabilmesi için resmi olmayan öğle yemekleri düzenledi. Uşaklar saçlarını pudralamayı onun sayesinde bıraktılar. Sarayın yalnızca kraliyet ailesine yemek hazırlamak için ikinci bir mutfağı olduğunu öğrenince mutfaklardan birini kapattı. İngiliz yaşamına yaptığı katkıyı ise kendi sözleriyle şöyle anlatacaktı: "Sadece elimden gelenin yaptım. Kimi insanlara göre bu kadarı yeterliydi. Kimine göre değil. Yapacak bir şey yok."