Almanya seçimlerinin galibi Olaf Scholz, kendisini Almanya’nın bir sonraki lideri olarak kutlayan coşkulu taraftarlarıyla çevrili sahnede dururken bir an için şansölye olmayı başarmış gibi görünüyordu. Akıllara yatmayan bir işi başararak böylesine gelgitli bir seçimde can çekişen merkez sol Sosyal Demokrat Parti’yi (SPD) zafere taşıdı. Ancak işin zor kısmı henüz başlamadı. Güler yüzlü ama disiplinli bir politikacı olan Scholz, son Şansölye Angela Merkel’in hükümetinde başbakan yardımcılığı ve maliye bakanlığı yaptı. Muhafazakar Hıristiyan Demokrat Birliği’ne (CDU) rakip partiye liderlik etse de seçmenleri kendisinin bir değişim değil istikrar ve süreklilik temsilcisi olduğuna ikna ederek zirveye çıktı. Mevcut başbakanın dahil olmadığı bir yarıştan birinci çıktı. Bu, bugün hızla değişen siyasi ortamın merkezine tutunan eski bir sosyalist için sürdürülmesi zor olabilecek bir denge. Almanların sola kayması bir günde olmadı. Aslında, dört Almandan üçü Scholz’un partisine oy vermedi ama Scholz’un kampanyası asgari ücreti yükseltmek, sanayiyi güçlendirmek ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek gibi ana akım siyasetler üzerine kuruldu. En çok oyu almasına rağmen, Scholz’un şansölyeliği henüz kesin değil. Bunu başarabilirse birden fazla koalisyon ortağı arasında çekişmelere kapılma riskiyle karşı karşıya kalır ki kendi partisi içindeki muhaliflerden söz etmiyoruz dahi. Koalisyon görüşmelerinde en güçlü elin Scholz’da olduğu bariz. Gazetecilere de “Seçmen diyeceğini dedi” diye konuştu. Yine de işi hiç kolay değil. Scholz, yirmi yılı aşkın bir süredir Alman siyasetinde tanıdık bir yüz ancak halen onun nasıl bir şansölye olacağını kestirmek güç.
Biden'la karşılaştırılıyor
1970’lerin ateşli sosyalist genci bugün belirli yönlerden partisinin sağında yer alıyor ve bu açıdan zaman zaman ABD Başkanı Joe Biden ile karşılaştırılıyor. Partisinin seçimde aniden canlanması, büyük ölçüde kendi kişisel popülaritesine dayanıyor. Ancak pek çokları, Scholz’un kişisel cazibesinin Sosyal Demokratları rahatsız eden daha derin sorunları ve bölünmeleri çözmediği uyarısında bulunuyor. Süddeutsche Zeitung gazetesi, seçimin ertesi günü “SPD hakkında son yıllarda ortaya atılan aşınma veya siyaseten abeslik iddialarının hiçbiri kaybolmuş değil” diye yazdı. Alman Marshall Fonu’ndan Thomas Kleine-Brockhoff’un dediği gibi, “Sosyal Demokratlar yeni bir paket önermiyorlar, arkasındaki partiyi unutturan bir merkezci sunuyorlar.” Diğer Avrupa ülkelerindeki kardeş partileri gibi Almanya’daki Sosyal Demokratları da yıllardır krizdeydi, geleneksel işçi sınıfı seçmenlerini sol ve sağ uçlara, genç şehirli seçmenleri ise Yeşillere kaptırdılar. Scholz’un işi kendi sol parti tabanını tatmin etmekten ibaret değil. Almanya’da kurulacak koalisyonun tek ortağı olmak için rekabet eden iki baskın parti yerine, bugün hükümette yer almaya çalışan dört orta ölçekli parti var. 1950’lerden bu yana ilk kez, şansölye ülkeyi yönetmek için en az üç partinin desteğine ihtiyaç duyuyor. Hatta sandıktan ikinci olarak çıkan muhafazakarların lideri Armin Laschet teoride Scholz’un önüne bile geçebilir. Almanya’da resmen siyasette yeni bir dönem resmen başladı ki tablo çok dağınık görünüyor. Birkaç şansölyenin onar yıldan fazla sürelerle iktidarda kaldığı ülkenin uzun süredir istikrarlı bir tablo çizen siyasi harita artık büyüklük olarak birbirinden o kadar da farklı olmayan çok sayıda partiye bölündü. Kleine-Brockhoff, “Henüz anladığımızı sanmadığım bir yapısal değişim yaşıyoruz” diyor. “Siyasi yapıda birkaç hafta öncesine kadar öngörmediğimiz bir değişiklikle karşı karşıyayız. Çok boyutlu bir satranç oyunu başladı.” Yüzde 14.8 oy alan Yeşiller ile yüzde 11.5 alan Hür Demokratlar’ın toplam oyu iki ana partinin tek başına oylarından fazla. Ülkede yaşanan bir başka ilk ise Hür Demokratlar’ın büyüklerle görüşmeden önce Yeşiller ile görüşeceklerini söylemesi. Hür Demokratlar, ülkeyi muhafazakarlarla yönetme tercihlerini hiçbir zaman saklamadılar. Yeşiller, Sosyal Demokratlarla çok daha doğal bir uyum içindeler ancak daha zayıf bir adayla müzakere etmeyi daha avantajlı bulabilirler. Hıristiyan Demokratlarla başarılı bir yönetim tecrübeleri var.