İsrail, Refah'taki kalabalık bir mülteci kampını ateşe veren ve 45 Filistinlinin ölümüne neden olan pazar günkü saldırının, Uluslararası Adalet Divanı'nın geçen hafta aldığı ve İsrail'e Gazze'nin güneyindeki askeri saldırısını tamamen durdurma talimatı verdiği düşünülen kararını ihlal etmediğini ileri sürüyor. Görünürdeki çelişki, kararın ikircikli dili ve kilit bir cümleye tek bir virgül konulması konusunda şiddetli ve devam eden bir tartışmayı gözler önüne seriyor. İsrailli kaynaklar kararın yakından okunduğunda sanıldığı kadar emredici olmadığını ve 15 Yargıçtan azami desteği alabilmek için farklı yorumlara açık bir uzlaşı olduğunu iddia ediyor.
İkiye karşı 13 oyla kabul edilen kararda "İsrail Gazze'deki Filistinli grubun kısmen ya da tamamen fiziksel olarak yok olmasına yol açabilecek askeri saldırılarını ve Refah vilayetindeki diğer tüm eylemlerini derhal durdurmalıdır" ifadesi yer alıyor. Bu dil 1948 Soykırım sözleşmesini yansıtıyor ve kararın ardından yapılan ilk haberlerin ve yorumların çoğu bu emri Refah'taki saldırının sona erdirilmesine yönelik genel bir direktif olarak yorumladı. Ancak kısa bir süre sonra İsrail Dışişleri Bakanlığı, saldırının ancak Filistin nüfusunun fiziksel olarak yok edilmesine yol açabilecek koşullar yaratması halinde durdurulmasının istendiğini öne sürdü. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: İsrail Refah bölgesinde Gazze'deki Filistinli sivil nüfusu kısmen ya da tamamen fiziksel olarak yok edebilecek yaşam koşullarına maruz bırakabilecek askeri eylemlerde bulunmamıştır ve bulunmayacaktır.
Kararın geçerli olmadığını savunuyor
Aslında İsrail, İsrail ordusu yasaklanan eylemleri gerçekleştirmediği için mahkeme kararının geçerli olmadığını savunuyor. Bu yorum, muhalif yargıçlardan biri olan ve UAD kürsüsünde geçici yargıç olarak görev yapan İsrail'in eski yüksek mahkeme başkanı Aharon Barak tarafından desteklendi. Barak görüşünde, çoğunluk kararının “İsrail'in Refah vilayetindeki askeri saldırısını sadece İsrail'in soykırım sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerine uymak için gerekli olduğu ölçüde durdurmasını gerektirdiğini” yazdı.
Dolayısıyla Barak'a göre, bu tedbir nitelikli bir tedbir kararı, ve İsrail'in soykırım sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdiği sürece Refah'taki operasyonlarına devam etmesini engellemez. Karara muhalif kalan diğer yargıç Ugandalı hukukçu Julia Sebutinde de kararın “İsrail'in Refah'taki saldırılarını soykırım sözleşmesi kapsamındaki hakları ihlal ettiği ölçüde kısmen kısıtlama işlevi gördüğünü” savundu.
"Karar daha açık olmalıydı"
Sebutinde, kararın “Gazze'nin bir bölümünde tek taraflı bir ateşkesi zorunlu kıldığı şeklinde yanlış anlaşılabileceğini” ve “İsrail'in meşru askeri hedeflerini takip etme kabiliyetini kısıtlayarak Gazze'deki çatışmaları mikro düzeyde yönetmek” anlamına geldiğini yazdı. Kararı destekleyen 13 yargıç arasında yer alan Romanyalı yargıç Bogdan Aurescu da kararın daha açık olması gerektiğini söyledi.
Buna karşılık, kararı destekleyen Güney Afrikalı yargıç Dire Tladi, mahkemenin açık ifadelerle İsrail devletine Refah'taki saldırılarını durdurma emri verdiğini belirtti. İngiltere ve ABD hükümetleri Uluslararası Adalet Divanı'nın kararı hakkında yorum yapmadı. Oxford Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler alanında öğretim görevlisi olan Alonso Gurmendi, kararın, Güney Afrika'nın iddia ettiği makul haklara telafisi mümkün olmayan zararlar verme riski taşıdığı ifadesi de dahil olmak üzere, yargıçların saldırıyla ilgili başka yerlerde söyledikleri bağlamında görülmesi gerektiğini söyledi.
Gurmendi sosyal medya paylaşımında, "Benim görüşüme göre mahkeme İsrail'in Refah'taki askeri saldırısını durdurmasını emretti, nokta. Ayrıca İsrail'e, Filistinlilerin fiziksel olarak tamamen ya da kısmen yok olmalarına yol açabilecek yaşam koşullarına neden olabilecek diğer eylemleri de durdurmasını emretti" diye yazdı.