Geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Amerika'nın yaptığı 'yakın zamanda Rusya'da terör saldırısı gerçekleşebileceğine' yönelik uyarıları görmezden geldi ve ülkenin istihbarat şeflerini Ukraynalı casusları yakalamaya odaklanmaya çağırdı. Üç gün sonra, DEAŞ üyesi teröristler Moskova'daki konser salonuna saldırarak 130'dan fazla kişinin ölümüne neden oldu ve Rusya'da son on yıllın en ölümcül terör olayına imza attı.
Kremlin için bir mücadele daha doğdu
Olayın ardından 24 Mart'ı ulusal yas ilan eden Putin'in özenle geliştirdiği güçlü adam imajını sarsma tehdidi yarattı ve kurduğu otoriter devletin Rus halkına verdiği güvenlik sözünü yerine getirme kabiliyetine ilişkin soruları gündeme getirdi. Rusya, Ukrayna'ya karşı maliyetli bir yıpratma savaşı yürütürken ve Ukrayna güçlerinin Rus topraklarının derinliklerindeki hedefleri vurmasını engellemek için çabalıyor. Kiev son zamanlarda Rusya'daki petrol rafinerilerine bir dizi saldırı düzenleyerek üretimi sekteye uğrattı. Ancak terörizmin geri dönüşüyle birlikte Kremlin'i bir mücadele daha bekliyor. Çünkü bu durum Rus propagandasında sunulan dünya vizyonuyla çelişiyor.
Saldırılardan Putin'i suçlayanlar oldu
Putin Aralık 1999'da iktidara gelmeden önce Rusya, Çeçen İslamcıların sorumlu tutulduğu terör saldırılarıyla sarsılmıştı. Putin, teröristleri yakalamak ve güvenliği yeniden tesis etmek için yasal incelikleri bir kenara bırakacağının sinyalini vermişti. 1990'ların sonu ve 2000'lerin başında yaşanan terörizm Putin'in iktidarını güçlendirdi ve Ruslar kanun ve düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçilmesini istedi. O dönemde Rus liberal muhalefet liderleri ve araştırmacı gazeteciler, Federal Güvenlik Servisi'ni (FSB) Putin'in iktidarını sağlamlaştırmak için bazı bombalı saldırıları düzenlemekle suçluyordu.
Ukrayna'yı neden suçluyor?
Cuma günü Crocus City Hall konser alanına yapılan saldırının Rusya'nın iç siyasetine nasıl yansıyacağı belli değil. Putin, DEAŞ'ın üstlendiği saldırıyı Ukrayna ile ilişkilendirmeye çalışıyor ve Kiev'deki yetkililer, Putin'in bunu savaşa daha fazla asker ve para ayırmak için bir gerekçe olarak kullanacağından korkuyor. Putin'in eski konuşma yazarlarından olan Abbas Gallyamov, "Bu Putin'in başarısızlığı olarak algılanıyor. Barış ve istikrar vaatleriyle gelmişti ve şimdi bu barış ve istikrar nerede? Eğer gerçekten sorumlu DEAŞ ise o zaman tüm dış politikamızın hiçbir değeri yok demektir. İşte bu yüzden suçu Ukrayna'ya atmak için bu kadar uğraşıyorlar" dedi.
Siyasi analist Mikhail Vinogradov "Ukrayna'nın bu terör saldırısından ne kazanacağı çok açık değil. Güvenlik konusunu yeniden tanımlamamız gerekiyor. Kolluk kuvvetlerinin önceliği çoğunlukla eleştirel olan kamuya mal olmuş kişiler oldu... Terörizm, Rus makamlarının ve Rus politikalarının eleştirilmesi olarak tanıdı" dedi.
"Belki de bunu öngöremediler"
Hollanda'da yaşayan bağımsız bir terörle mücadele ve istihbarat uzmanı olan Grigorij Serscikov, "Belki de FSB Ukrayna'daki savaşla ve oradan kaynaklanan tehlikelerle o kadar meşguldü ki bir şekilde bunu öngöremediler. Çok gerildiler, çok farklı cephelerde savaşıyorlar" dedi.
Yolsuzluk tartışmaları yeniden gündemde
Putin'in ana vaatlerinden biri yolsuzluğu engellemek olsa da, Crocus'a yapılan ilk silahlı saldırının ardından çıkan yangında ölenlerin sayısının çok yüksek olması, devam eden yolsuzluklarla ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Bilinen dört saldırganın binadan kaçarak Belarus ve Ukrayna sınırındaki Bryansk bölgesine gitmesinin ardından büyük salon yanarak kül oldu ve pek çok ziyaretçi dumandan zehirlenerek hayatını kaybetti. Pek çok Rus analist bunun inşaat ve güvenlik kurallarına uyulmadığı için mi meydana geldiğini merak etti.