Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye’deki devlet üniversitelerinin arasında en gözde üniversitelerden biriydi. Geçmişte üniversitenin birçok bölümüne girmek için sınavda milyonlarca öğrenci arasından bırakın ilk 1000’i, ilk 500’e girmek dahi yeterli olmuyordu.
Ancak bu yılki yerleştirme sonuçları, ortaya farklı bir tablo koydu. Örnek vermek gerekirse, 2020 yılında 90 öğrenci alırken Türkiye’de en yüksek puanla girilen bilgisayar mühendisliği bölümü Boğaziçi’nin bilgisayar mühendisliği bölümüydü. Bu yıl ise kontenjanı düşse de Koç, Bilkent, hatta kontenjanı 25 kişi daha fazla olan İTÜ ve 30 kişi daha fazla olan ODTÜ’nün dahi ardında kaldı.

Keza 2020’de yalnızca Koç Üniversitesi’nin ardında gelen elektrik-elektronik mühendisliği bölümünde de benzer bir tablo söz konusu. O yıl Bilkent ve ODTÜ’deki bölümleri sollayarak Türkiye’nin en yüksek puanla girilen ikinci elektrik-elektronik mühendisliği olan Boğaziçi Elektrik-Elektronik, 2025’e gelindiğinde 75 kişilik kontenjana rağmen 150 öğrenci alan ODTÜ’nün gerisine düştü.

Boğaziçi’nin en çok rağbet gören bölümlerinden biri olan işletmede bu düzeyde bir düşüş yok. Ancak işletme bölümü kontenjanı da 2020’den 2025’e geçen süreçte 100’den 80’e düşmüş vaziyette. Boğaziçi’nde zaten istisnai bölümler haricinde hemen hemen tüm bölümlerin kontenjanlarında düşüş var.

Üniversite, 2020 yılında 2 bin 213 yeni öğrenci alırken, 2025’te sadece 1524 yeni öğrenci aldı. Daha az öğrenci almasına rağmen taban puanlar ve sıralamalar genel itibarıyla düştü. Peki bu manzarayı Boğaziçi’nin akademisyenleri nasıl yorumluyor?
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Ünal Zenginobuz: Daha fazla düşüşün olmaması şaşırtıcı
“Şaşırtıcı olan Boğaziçi’ne giren öğrencilerin sıralamasındaki düşüşler değil, çok daha büyük düşüşler olmaması… Boğaziçi 4.5 yıldır büyük bir saldırı altında. Üniversite bir kışla gibi yönetilmeye çalışılıyor. Öğrenciler kampüslerde nefes almalarına imkan bırakmayan bir baskı ortamına maruz kalıyor. Bu şartlarda Boğaziçi’ne giren öğrencilerin sıralamalarındaki düşüş hiç şaşırtıcı değil. Çünkü gençler her şeyi takip ediyor, Boğaziçi’nde olanları bilerek seçim yapıyor. Peki sıralamalar neden daha fazla düşmüyor? Çünkü Boğaziçi bir devlet üniversitesi olarak ücretsiz. Türkiye’deki gelir dağılımı çok bozuk. İyi birkaç vakıf üniversitesinin çok sınırlı tam burslu kontenjanlarına girebilecek öğrencilerden hemen sonra gelen, aslında hala çok yüksek sıralamada yer alan öğrenciler arasında vakıf üniversitelerinin çok yüksek ücretlerini karşılayabilecek olanların sayısı sınırlı. İşte bu öğrenciler Boğaziçi’ne geliyor. Olan bitene rağmen Boğaziçi henüz ölmedi ve dünya düzeyinde bir lisans eğitimini hala ücretsiz sağlıyor. Tabii 162 yıllık geleneği, prestiji, mezunlarının tüm dünyaya yayılmış başarılı kariyerlerine dayanan network gibi unsurlar da kolayca yok olacak hususlar değil.”
Kontenjan azalsa da sıralamalar geriledi
“Özetle genç nüfusu hala çok fazla ve büyük bir ülke olan Türkiye’de daha iyi alternatifi olmayan öğrenciler hala Boğaziçi’ne geliyor. Bu durum, iyi alternatifleri diğer üniversitelerde sınırlı olan bölümlerde daha belirgin oluyor ve bu bölümlerin sıralamalarında fazla düşüş gözlenmiyor. Sıralama karşılaştırmalarında en önemli hususlardan biri, yıldan yıla kontenjan sayılarındaki ciddi oynamalar… 2025 yılında Boğaziçi’nde birkaç istisna dışında tüm bölümlerde kontenjanlar ciddi miktarda azalmış durumda. Örneğin bilgisayar mühendisliğinde 105’ten 80’e, elektrik-elektronik mühendisliğinde 90’dan 75’e, endüstri mühendisliğinde 75’ten 50’ye düşmüş halde. Toplamda kontenjandaki azalma 363. Demek ki aslında Boğaziçi’ne giren öğrencilerin sıralamasındaki düşüş, sadece sıralama bazında bakılarak tespit edilenden daha da fazla. Kontenjandaki düşüşlerden dolayı aslında taban puan kıyaslaması yapılırken, 80 kontenjanlı Boğaziçi Bilgisayar’a giren 80’inci öğrencinin puanı ile 110 kontenjanlı ODTÜ Bilgisayar’a giren 80’inci öğrencinin, 105 kontenjanlı İTÜ Bilgisayar’a giren yine 80’inci öğrencinin taban puanı karşılaştırılınca, Boğaziçi’ndeki düşüşün ne kadar fazla olduğu daha iyi anlaşılabilir. Boğaziçi’nin mühendislik bölümleri önceden daha fazla sayıda öğrenciyi daha yüksek sıralardan alırken, artık daha az öğrenciyi alternatiflerinden daha düşük sırada alıyor.”

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Tuna Tuğcu: Boğaziçililerin de ümidi yok
“Öğrenciler için en önemli faktörlerden biri hiç şüphesiz yurtlar. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yurt kapasitesi 2 yıldır sistematik ve bilinçli şekilde azaltılıyor. Kuzey Kampüs’teki 1. Yurt Binası yıkıldı ve hala yeni yurt yapılamadı. Ayrıca Güney’deki Hamlin Hall binası da hukuk fakültesine verilmek üzere yurt olmaktan çıkarıldı. İlk 1000’de yer alan öğrenciler yurda kabulde öncelik sahibi. Yurt sıkıntısı en çok mühendislik öğrencilerini etkiledi. Çünkü Boğaziçi’nin rekabette olduğu İTÜ, Koç gibi üniversiteler yıllardır ilk 1000’deki öğrencilere yüksek burs ve yurt imkanları sunuyor. Boğaziçi Üniversitesi bu yönde zayıflarken diğer üniversitelerin bu potada yer alan öğrencilere yönelik bu kampanyası etkili oluyor. Ülke ekonomi ve demokrasi açısından çok kötü bir sınav veriyor. Bu durum özellikle yurt dışında iş ve üniversite bulma açısından daha şanslı olan mühendislik öğrencilerine bir seçenek sunuyor. Bu beyin göçü artık sadece lisansüstü değil, lisans seviyesinde de geçerli. İyi liselerin başarılı öğrencileri doğrudan yurt dışına gidiyor. Anlayanlar için bu, ülkenin geleceği açısından büyük bir tehdit olduğunun göstergesi. Normalde bu öğrencilerin hedefi olabilecek Boğaziçi Üniversitesi bu gidişattan da olumsuz etkileniyor. Bütün bu şartları düşündüğünüzde Boğaziçi Üniversitesi’nin sıralamalarda hala çok kötü olmaması aslında Boğaziçililerin yarattığı bir mucize. Boğaziçi yerinde başka bir üniversite olsaydı çoktan listelerin dibini bulmuştu. Ancak gidişatın çok kötü olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Ayrıca diğer okullarda olduğu gibi Boğaziçi’nde de öğrenci motivasyonunda muazzam bir düşüş var. Gelecekten tamamen ümitsizler. Artık eskiden olduğu gibi ‘Biz en iyi üniversitelerden birinde okuduğumuz için bize bir şey olmaz’ düşüncesini taşımıyorlar.”

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Biray Kolluoğlu: Entelektüel ortam yok oldu
“Boğaziçi’nde büyük bir yıkım süreci yaşanıyor. Bu bir kurumsal yıkım süreci. Bu yıkım birkaç düzeyde oldu. İlk olarak öğretim elemanları düzeyinde bir yıkım yaşandı. Boğaziçi öğretim elemanları bakımından büyük bir kan kaybı yaşadı. Çok fazla hoca kaybettik. Bölümlerde vereceğimiz derslerden o dersleri ne kadar vereceğimize dek karışmaya çalıştılar. Biz anlatmaya çalışsak da Boğaziçi’ni bilmeden ve kurumsal kimliği gözetmeden, anlaşılmayan saiklerle yapılan bu müdahaleler eğitimin kalitesini ve bizim kendi düzenimizi etkiledi. Tüm iyi niyetimle söylüyorum, Boğaziçi Üniversitesi’ne gelen öğrenciler Türkiye’nin en başarılı öğrencileri. Biz de onlara hizmet vermek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama hep müdahalelerle karşılaşıyoruz. Tüm bunlar bir tarafa, bir okulu bir okul yapan en önemli şey öğrencilerdir. Onların kendi aralarındaki özgürce iletişim ve onlara açılan alanlardır. Kampüse müdahaleler ve öğrencilerin maruz bırakıldığı muameleler en derin darbe oldu. Harvard’ı Harvard yapan da, ODTÜ’yü ODTÜ yapan da, Boğaziçi’ni Boğaziçi yapan da öğrencileridir. Öğrenci etkinlikleri inanılmaz kısıtlandı, kulüpler kapatıldı. Üniversitedeki entelektüel ortam neredeyse tamamen yok oldu. Önceden Boğaziçi’nde çok önemli bir entelektüel ortam vardı. Şu an kampüs bir iskelete dönüşmüş durumda. Dolayısıyla öğrencilerin ders dışı öğrenme kapasiteleri de ortadan kalktı. Tüm bunlar da sonuçsuz kalmaz.”

“Sadece eğitim ve özgürlük sunuyorduk”
“Yüksek sıralamalardaki öğrencilerin ne olursa olsun başka okullara değil Boğaziçi’ne gideceği zannediliyordu. Ama iş öyle değil. Tüm bunları gören öğrenciler kendilerine gidecek yer elbette bulurlar. Öğrenciler bu ortamı sezmiyorlar mı, sosyal medyada görmüyorlar mı, birbirlerine anlatmıyorlar mı? Üniversitenin geldiği bu hal elbette başarılı öğrencileri caydırır. Ben geçmişte Boğaziçi’nin tanıtım ofisinin başındaydım. O dönemde en iyi üniversiteler arasında çetin bir rekabet vardı. Diğer üniversiteler çok yüksek maddi olanaklar sunarken bizim verebildiğimiz sadece harika bir eğitim ve özgür bir ortamdı. Buna rağmen tüm diğer üniversitelerle rekabet içindeydik. Şimdi sunduğumuz eğitimi de, ortamı da kaybettik ve yarışamıyoruz. Bu henüz düşüşün başlangıcı. Düşüşün henüz hissedilmediği bölümlerde de bunlar yaşanacak. Boğaziçi’nin kurumsal yapısına ve eğitim anlayışına müdahaleler bu şekilde devam ederse, düşüşler de aynı şekilde sürecek.”


Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Hande Sart:
Sıralamaları kontenjan düşüşü korudu
“Sıralamalardaki düşüşler bir tarafa, eskiden Boğaziçi birincilerin tercihiydi. Ancak bu yıl 6 birinciden yalnız biri Boğaziçi’ni tercih etti. Bazı bölümlerde düşüş gözlenirken bazılarında ise yükseliş ya da pozisyonunu koruma var. Yükselenler ya da konumunu koruyanlar için temel etmen, kontenjan düşüşleri. Örneğin kendi bölümüm olan rehberlik ve psikolojik danışmanlıkta önceki senelerde 70 ve 50 düzeyinde seyreden kontenjan 30’a indi. Dolayısıyla kontenjan düşüşü bizim programımız gibi programlarda koruyucu bir unsur oldu. Düşüşün nedenlerine gelirsek, rektör atamaları nedeniyle üniversitemiz ciddi hasar aldı. Liyakatsız bir şekilde gelen hocalar, kıymetli hocaların emekli olması veya başka üniversiteye gitmesi… Herkes bunların farkında. Nitelikli eğitim için başka adresler aranmaya başlandı.”



Kütüphane görmeden mezun olacaklar
“Yurt ve barınma sorunları da oldukça önemli. İstanbul’da yaşam zorlaştı. Boğaziçi’ne yeni giren öğrencilere yurt imkanları sunulsa bile sonraki seneler için bunun garantisi yok ne yazık ki. Bu dönem başında maalesef yine bir yurt krizi olacak. Hatta öğrencilerden mesajlar gelmeye başladı. Yurttan çıkarılmalar oluyor. Ezcümle yurt hakkının garantisi yok. İTÜ ve ODTÜ gibi diğer köklü üniversitelerin mühendislik programlarının itibarı giderek yükseliyor. Bu okullarda yurt imkanları oldukça fazla. Boğaziçi’nde ise öğrenciler barınamıyor. Öğrenciler barınamazken yurt olan binalar yeni açılan fakültelere tahsis ediliyor. Durum öyle bir noktada ki, Boğaziçi Üniversitesi yurtlarındaki bazı ranzalar 3 kişilik. Onun haricinde üniversite yerleşkesinde sürekli inşaatlar var. Bu da eğitimin niteliğini azaltıyor. Üniversite kütüphanesi yıkılacak. Öğrencilerden bir kısmı, hiç kütüphane görmeden üniversiteden mezun olacak.”

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cem Say:
Tarihte ilk kez İTÜ’nün ardında kaldı
“Son yıllarda Boğaziçi’nde yaşananları artık herkes biliyor. Ama son dönemden somut bir örnek vermek gerekirse, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nün web sayfasını bir ay boyunca kapattılar. Yönetim Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nün web sitesinde sevmedikleri bazı hocalarımızın başarılarına ilişkin haberler yayımlandığından, sayfanın kontrolünü ele geçiremediği için sansürledi yani. Bizim bölümümüzün web sitesine, laboratuvarlarımızın bilgilerine, derslerle ilgili bilgi ve açıklamalara hiçbir şekilde bir ay boyunca ulaşılamadı. Tüm yaşananların sonucunda bilgisayar mühendisliği özelinde bölüm tarihinde ilk kez İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nün altına düşmüş durumdayız. Bundan iki yıl önce, 2023’te de ODTÜ’nün ardında kalmıştık.”

Düşüş olmayan bölümlerin alternatifi yok
“Bir de bu düşüşlerin nasıl düşüşler olduğuna bakmak lazım. Böyle bir durumun olacağını anladıkları için kontenjanları azalttılar ve ona rağmen düşüş yaşandı. Tıpkı İTÜ gibi geçen yıl 105 olan kontenjan, Boğaziçi’nde bu yıl 80’e düşürüldü. ODTÜ’de ise bilgisayar mühendisliği bölümünün kontenjanı 110. Yine de Boğaziçi daha az kontenjanı olsa da bu iki üniversitenin ardında kaldı. Rektörün bölümü olan fizik bölümünde de düşüş var. Rektör yardımcısının bölümü olan makine mühendisliğinde de düşüş var. Bu şekilde dramatik düşüş yaşanmayan bölümlerde bu durumun gözlenmemesinin nedeni ise bana kalırsa o bölümlerin diğer üniversitelerdeki alternatiflerinin çoktan bitmiş vaziyette olması. Şunu da eklemek lazım: En başarılı ve olanağı olan öğrenciler artık hiç Türkiye’de üniversite düşünmüyor bile. Gidebilenler direkt lisansı yurt dışında okuyor. Türkiye’de kalanların derdi de yine mezun olur olmaz yurt dışına gidebilmek. Özetle öğrencilerimizi yurt dışına göndermeyi tırnak içinde sonunda başardık.”
Kaynak: Gazete Oksijen