Birincisi, tasarruflar ile yatırımlar arasında dengeyi kurmalı. İkincisi şirket iflasları, batık kredi ve yeni bir bankacılık krizi başlatmamalı. Asıl sorun bunları aynı anda yapabilecek faiz oranının olup olmadığı...
A+Yazı Boyutunu BüyütA-Yazı Boyutunu Küçült
Biden pandemi sonrasında ekonomiyi harekete geçirmek gibi büyük bir görevle karşı karşıya. 10 yıl önceki büyük durgunlukta dönemin başkanı Obama’nın gerekli teşvikleri sağlayamamasından aldığı dersle aşırıya kaçmaya karar vermiş görünüyor. 1.9 trilyon dolarlık harcama planıyla “büyük oynamak” istiyor. Bazı merkez siyasetçiler Biden’ın bu kararla kendi mahvına sebep olabileceği görüşünde. Buna göre abartılı bir canlandırma enflasyon artışını tetikler, ani faiz artışı 2022 ara seçim öncesi Biden’ı tasarruf frenine basmak zorunda bırakır; neticede Demokrat Parti Kongre’deki hâkimiyetini kaybeder. Peki, hangi teşvik “tam kararında” sayılabilir? Birincisi, tasarruflar ile yatırımlar arasında dengeyi kurmalı. İkincisi şirket iflasları, batık kredi ve yeni bir bankacılık krizi başlatmamalı. Asıl sorun ise şu: Bunları aynı anda yapabilecek bir faiz oranının gerçekten olup olmadığı belli değil. Bir zamanlar böyle bir oran vardı. 1950’lerde Bretton Woods sisteminde yüzde 4 civarındaki faiz oranı, tasarruflar ve yatırım arasındaki dengeyi korurken, banka kârlılığını makul seviyede tutuyor, bu sayede kredilerin kendini yeniden üretmesine izin veriyordu. O zamanlar yatırımlar, tasarrufların altında kalırsa ve faiz indirimine rağmen toparlanma görülmezse, iyi planlanmış devlet teşvikiyle yatırımlar tasarruf seviyesine çıkarılıyor, faizler toparlanıyor ve denge sağlanıyordu. Maalesef artık o dünyada yaşamıyoruz. Obama’nın batmakta olan bankaları düze çıkarmak için kullandığı yöntem nedeniyle kapitalizm artık böyle işlemiyor. Unutmayalım ki 2008 krizi de 1929 kadar derin ve korkunçtu. 1929’da olduğu gibi 2008 yılında da iflaslar, işsizlik ve düşen fiyatlar kimsenin borçlanmak istemediğini gösteriyordu. Faiz oranları sıfıra indi ve kapitalizm Keynes’in tabiriyle “likidite tuzağına” düştü. Bankacılık sektörü, sigorta şirketleri ve emeklilik fonları büyük darbe aldı.