Steven Bartlett imzalı “Bir CEO’nun Günlüğü” kitabından alınan ilhamla Boyner Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cem Boyner ile FutureBright Group Kurucu Ortağı araştırmacı yazar Akan Abdula buluştu. İki isim harika bir sohbete imza attı. Bir grup gazeteci arkadaşımla birlikte bu akıcı sohbeti dinleme fırsatı bulduk.
Henüz 32 yaşında
Steven Bartlett girişimci, yazar ve podcast sunucusu. Botswana doğumlu ve henüz 32 yaşında. Genç yaşına rağmen İngiltere’de iş yaşamında yenilikçi ve başarılı işlere imza atmış biri.
Bir CEO’nun Günlüğü kitabında İş ve Yaşam Hakkında 33 Yasa’yı kaleme alan Steven Bartlett’in kitabının uluslararası satışı 1 milyonu aştı, kitap 41 dile çevrildi. Çünkü en kısa anlatımla ezber bozan bir kitap. Örneğin herkes, “Mutlaka B planınız olsun” derken, Bartlett, “Olmasın” diyor. Bir başka örnek vermek gerekirse, “Normallik göz ardı edilir, absürtlük satar” diyerek Tesla’nın satışını absürt bir iş olmasına bağlıyor. “Değer diye bir şey yoktur. Değer, karşılaştığınız beklentilerle yarattığınız algıdır” diyor. Kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Sohbette, Akan Abdula bu kitaptan yola çıkarak Cem Boyner’e zihin açıcı sorular yöneltti. Buraya Cem Boyner’in altını çizdiğim yanıtlarını taşıyacağım. Gençlere de yöneticilere de ilham vereceğini düşünüyorum. Bu arada her zaman olduğu gibi Cem Boyner bu sohbette de anılarından yola çıktı, hayattan aldığı dersleri paylaştı, hikayeler anlattı.
Gerçek zenginlik bildikleriniz değil yapabildiklerinizdir. İtiraz kültürünü geliştirmek, insanlara bildiklerini unutturmak gerekiyor. Önüme CV’ler geliyor, o CV’de karakterle ilgili bir şey öğrenebilir miyim diye bakıyorum. Üniversiteyi bitirmiş, bir yerde master yapmış, 10 senelik iş deneyimi var, falanca şirkette çalışmış. 10 senelik tecrübe de bazen işe yaramaz ki, 3 ay sonra karşısına çıkan problemin geçen 10 senede yaptığıyla alakası olmayacak. Bildiklerinizi unutup yeniden kurgulamanız gerekir. Dünkü formüllerle bugünün sorunları çözülemiyor.
İki tavşanı kovalayan ikisini de yakalayamaz” diye bir Rus atasözü var ya... Şirketlerde bir konuda B planı veya C planı oluşturduğunuz an, A planı çöker. Çünkü yedeğiniz var. Yani, can simidi, dalgıç elbisesi gibi; suya atlamaya hazırlıklı olmak gibi. B planı demek, opsiyon tutmak demek ve opsiyonlar pahalıdır.
Mükemmel olmasını beklerseniz, hiçbir şey olmaz. “Üç ay daha bekleyelim, sekiz ay daha bekleyelim, mükemmel olsun” derken zaman kaybedersiniz. Yolda öğrenin, yolda detayları çözün. Güvenen müşteriniz varsa, hatalara tahammül eder.
Makul insan dünyaya ayak uydurur, makul olmayan insan dünyanın kendisine ayak uydurmasını bekler. Dünyada bugüne kadarki hiçbir buluş makul insanlar tarafından hayata geçirilmedi. İlle de bir itiraz var ille de bir meydan okuma var. Bu absürt gelebilir.
Müşterilerin alışveriş yaparken en çok ellerini titreten şeylerin başında “ya haftaya indirime girerse, ya 20 gün sonra indirime girerse, ya yarın indirime girerse korkusu”dur. Boyner Grup olarak son dönemde bununla uğraşıyoruz. Yeni bir devir açıyoruz ve “indirim korumalı alışveriş”i başlatıyoruz. Bizden alınan ürünün fiyatı 30 gün içinde değişirse aradaki farkı hesaba yatırıyoruz.
Meşhur laf vardı ya “imkansız olduğunu bilmiyorlardı, başardılar” diye, içindeki çocuk imkansız olduğunu bilmediğinden bir yere vurana kadar gidiyor diyelim, yapacak bir şey yok o absürtlükten çıktığınız anda kaybediyorsun. T-box’ı birinci yıl 2.5 milyar adet sattık, yetişemiyoruz, koşuşturuyoruz. 22 kişi depocu, finansçı var, toplanıyoruz her hafta bir şeyler çıkarıyoruz, icat ediyoruz. Sonra, “Bu çok büyüdü, bunun mağazalarını açalım” dedik. Mağazaları zaten 4 metrekare kutular veya stantlar, “Yok yok biz bunu dünyaya taşıyalım”, “Nasıl taşıyacağız?”, “Kutudan çıkaracağız”. Gittik bir mağaza açtık, tabii mağaza açınca mallar kutudan çıktı, ütülendi, güzel güzel duruyor. T-Box’ın o fırlamalığını çok sevenler böyle gördükleri için küsüp mağazalara girmediler, 100’dü sıfır oldu, tarihten silindi.
Benim de kırıldığım, yıkıldığım anlar oldu. Ümit hatırlattı geçenlerde, YDH’yle seçime girip hüsrana uğradıktan sonra 3 ay evden çıkmamışım. Siyasete 37 yaşında atıldım. Çok gençtim. 41 yaşında da çekildim. Şimdi insan daha sakin düşünüyor.
Gireceğiniz savaşları kendiniz seçmeniz gerekiyor. Kitabı okudum ama burası Türkiye. Müşteriler şirketlerden devletin yapması gerekenleri de bekliyor. Kadın hakları konusunda pozisyon istiyorlar, çocuk hakları, sokak hayvanları konularında konuşuyoruz. Şimdi bunları yapıp hiç suya sabuna dokunmamak mümkün. Biz İstanbul Sözleşmesi geri gelsin istiyoruz.
Bazı insanlar sizi sevecek, bazıları sizden nefret edecek, bazılarının ise umurunda bile olmayacaksınız. Sevenlerden ve nefret edenlerden para kazanırsınız, üçüncüsü ise size hiçbir şey kazandırmaz.