Pandemi ile mücadelede aşılama yarışı hız kesmeden devam ediyor. Ülkeler, geniş kitlelerde bağışıklığı sağlayacak yeterli sayıda dozu temin edebilmek için yoğun bir çaba gösterirken, tünelin ucundaki ışığı daha parlak görebilme umudumuz da her geçen gün artıyor. Bu sırada bizi her gün aydınlatan ışığın gerçek potansiyelini ıskalıyor olabiliriz. Pandemi sonrası ekonomik toparlanma için temel sektörlerde kökten bir dönüşüm gerekecek. İstihdam yaratan, iş gücünün yeni yetkinliklerle gelişmesini sağlayan ve küresel ekonominin taze ihtiyaçlarına yanıt veren yenilikçi fikirlere ihtiyaç duyacağız. Yeşil enerji; krizden çıkış ve toparlanma senaryoları için güç kazanan bir seçenek olarak öne çıkıyor. Avrupa Birliği, “Yeşil Mutabakat” ile bu adımı atarken, ABD daha yeşil bir gelecek için 1 trilyon dolarlık bir bütçe planladı. Petrol devleri bile ‘siyah’ın ağırlığını azaltıp, ‘yeşil’e daha çok yönelme gayretinde: BP ve Total, 2050’ye kadar karbon nötr olma hedeflerini duyurdu. İki şirket de yenilenebilir enerji alanında önemli yatırımlara imza atıyor.
Gelişen piyasalarda “Yeni Kral”
Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, yenilenebilir enerji alanında büyümenin arkasındaki itici güç güneş enerjisi olacak, kurum bu alanda 2030 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 15’lik büyüme bekliyor. IEA Başkanı Fatih Birol, güneş enerjisini ‘elektrik piyasasının yeni kralı’ sözleriyle tanımlıyor. Bu yarışta Doğu’nun Batı’dan daha istekli olduğunu söylemek mümkün. Orta sınıf nüfusu hızla artan Hindistan ve Çin, artan enerji talebini karşılayabilmek için güneş enerjisi fırsatlarını kovalıyor. Hindistan halihazırda enerji ihtiyacının sadece yüzde 4’ünü güneşten sağlıyor. IEA’ya göre bu rakam önümüzdeki 20 sene içerisinde tam 18 katına çıkacak. 2030’a kadar 450 GW’lık kapasiteye ulaşmayı hedefleyen ülke, aslan payını güneş enerjisine ayıracak. Çin de sadece geçtiğimiz yıl güneş enerjisi kapasitesini yüzde 20 artırarak 240 GW’a ulaştırdı, 2015’ten beri bu alandaki kapasitesini beş katına yükseltti.
Türkiye’nin potansiyeli yüksek
Bu yarışta erken harekete geçenler, şimdiden meyvelerini toplamaya başladı. Avustralya’da her dört evden biri güneş enerjisi sistemine sahip. Geçtiğimiz yıl 11 Ekim’de Güney Avusturalya eyaleti, toplam enerji ihtiyacından daha fazla güneş enerjisi üretmeyi başardı. Ülkemiz de güneş enerjisinde atılıma geçmiş durumda. Kurulu kapasitemiz 6 GW seviyesine erişirken bir yandan yeni yatırımlar hız kazanıyor. Tahminler, bu kapasitenin 2021’de ikiye katlanması ve güneşin elektrik üretimindeki payının yüzde 5’e yükselmesi yönünde. Kurulu kapasitenin büyük kısmı son 5 senede hayata geçerken; uzmanlar, Türkiye’nin güneş enerjisinde ilk on ülke arasına girme potansiyeli taşıdığını öngörüyor. Afrika gibi doğal kaynakların kısıtlı, nüfus artışının hızlı olduğu bölgelerde güneş enerjisi oyunun kurallarını değiştirebilir. Ekonomisi hızla büyüyen Afrika, 2030 yılında 1.7 milyar insana ev sahipliği yapacak ancak Sahra altı Afrika’da halen 630 milyon kişinin elektriğe erişim şansı olmayacak. Güneş enerjisini bu gibi bölgelerde entegre edebilirsek sadece önemli bir kaynak sorununu çözmekle kalmayacak, aynı zamanda daha yeşil bir geleceğin temellerini atma fırsatını yakalamış olacağız.
Teşvikleri titizlikle ele almalıyız
Güneşin gerçek potansiyelinden faydalanabilmek için daha kapsamlı bir dönüşüme ihtiyacımız var. Regülasyonlar, şirketlerin ve bireylerin güneş enerjisine geçişini hızlandırmaya olanak tanımalı ve izin süreçleri daha yalın hale gelmeli. Küçük işletmelere de güneş panelleri için teşvik sağlanmalı. Şu an az konuşulsa da gelecekte hassasiyetle ele almamız gereken bir başka konu ise atık yönetimi. Güneş panelleri 20-25 yıllık ömre sahip. IEA, 2050 yılına kadar 78 milyon metrik ton güneş panelinin ömrünü tamamlayacağını öngörüyor. Bu panellerin kontrollü şekilde atık fazına geçişi sağlanamazsa doğaya yüksek seviyelerde toksik madde salınımı gerçekleşecek. Geri dönüşüm politikaları ve atık yönetim sistemlerini şimdiden planlamamız gerekiyor. Pandemi sonrası dönemde finansal istikrarı sağlama konusunu daha çok tartışacağız. Dünya liderleri açıkladıkları iddialı iklim hedefleri konusunda gerçekten samimilerse, güneş enerjisinin sunduğu fırsatları yakalamak zorundalar. Covid-19’u bir toplu iğne ucu olarak düşünürsek, iklim krizi balyoz etkisi yaratacak. Bu krizle mücadele edebilmek için yeşil enerjinin payını artırmamız ve güneşin sunduğu büyük potansiyelden faydalanmamız gerekiyor.