Bakan Şimşek ve TCMB Başkanı Erkan, Haziran ayı itibariyle göreve geldiğinden bu yana attıkları adımlar ile yarı ortodoks olmakla eleştiriliyordu. Özellikle son iki aydır Para Politikası Kurulu toplantı metinleri “enflasyon ve fiyat istikrarı” vurgusu ile şahin olarak yorumlansa da alınan faiz artış kararları piyasa beklentisinin altında kaldı. Haziran ayında yüzde 20’ye yükseltilmesi beklenen faiz, yüzde 8,5’ten yüzde 15’e yükseltilirken; Temmuz toplantısında ise yüzde 17,5’e yükseltilerek yine sınırlı bir faiz artış kararına imza atılmıştı. Basın mensupları ve ekonomistler karşısında ilk sınavını Temmuz Enflasyon raporunda veren TCMB Başkanı Gaye Erkan faiz eleştirilerine “Kademeli artışın enflasyonu kontrol altına alabileceği” mesajı ile cevap vermişti.
Bugünkü PPK kararı ile kademeli faiz artışı adımlarından vazgeçildiğini görüyoruz.
TCMB Ağustos toplantısında faizi yüzde 25’e yükselterek son üç ayda politika faizinde toplam yüzde 16,5'lik artışa imza attı. PPK metninde yıl sonu enflasyonunun tahmin aralığının üst sınırı olan yüzde 62'ye yakın olacağının belirtilmesi, TCMB’nin yüksek enflasyonla başa çıkmak için para politikasında normalleşmeye geçme motivasyonunu gösteriyor.
Önümüzdeki süreçte faiz artırımının devam edeceği ifadesine bağlı olarak Eylül toplantısında faiz artırımının devamını bekleyebiliriz; "Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma zamanında ve kademeli olarak gerektiği kadar güçlendirilecektir".
Enflasyon tarafını ele aldığımızda ise yapışkan seyrini sürdürdüğünü görüyoruz. TCMB'nin bugünkü açıklamasında güçlü yurt içi talep, döviz kuru hareketlerinden kaynaklanan maliyet baskısı, ücret artışları, inatçı hizmet enflasyonu, vergi ayarlamaları ve ağırlıklı olarak petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak fiyatlama davranışlarındaki bozulma öne çıktı. Bu etkenler, Ağustos ayında da enflasyonu yüksek tutacak ve yıllık enflasyon muhtemelen yüzde 55 üzerine yükselecek. Düşük kredi büyüme ivmesi nedeniyle yılsonunda manşet enflasyonun yüzde 65 civarında olması beklense de tahminler üzerindeki riskler yukarı yönlü kalmaya devam ediyor.
Ayrıca bugünkü toplantı metninde faiz artışı kadar diğer bir önemli mesajın finansal istikrar ve sadeleşmeye ilişkin olduğunu söyleyebiliriz.
“Bu kapsamda, Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik düzenlemeler parasal aktarım mekanizmasını güçlendirecektir. Kurul, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almaya devam edecektir.”
TCMB’nin de yinelediği gibi, regülasyonların gevşetilmesi ve yeni düzenlemeler ile sadeleştirme devam edecek. Başka bir deyişle PPK, para politikası duruşunu desteklemek amacıyla niceliksel ve seçici kredi sıkılaştırması uygulaması sürdürülecek.
TCMB, hafta sonu açıkladığı yeni düzenlemeler ile döviz rezervleri ve para politikası üzerinde ciddi yük oluşturan döviz korumalı mevduatları gevşetmek için bankacılık sektörünü TL hesaplardaki mevduat faizlerini artırmaya zorladı. Ağustos ayında döviz korumalı mevduatın büyüklüğü 3.3 milyar TL'ye (125 milyar dolar) ulaştı. Son düzenleme ile bankalar mudileri TL tasarruf hesabına geçmeye ikna etmeye zorlayacak. Düzenlemede TL cinsinden döviz korumalı mevduatın yüzde 50'sinin (tahmini toplam döviz korumalı mevduatın yüzde 25'i) ve ABD doları cinsinden döviz korumalı mevduatın yüzde 5'inin dönüştürülmesi gerektiği belirtiliyor. Kısacası TCMB, döviz korumalı mevduatın kademeli olarak çözülmesini hedefliyor. Dolayısıyla bugün alınan kararın aynı zamanda bankalara mevduat faizlerini artırma konusunda daha fazla alan tanıyacağını söyleyebiliriz çünkü bankaların müşterilerine daha yüksek faiz oranları uygulama alanı olarak faiz artışı sonrası krediler için tavan faiz oranı yüzde 56’ya yükseldi. Bugünkü kararın ve yeni düzenlemelerin mevduat faizlerine etkisi önümüzdeki haftadan itibaren geçerli olacaktır.
Faiz kararı sonrası kur 25’lere geriledi
Piyasa beklentileri üzerinde yapılan faiz artışı sonrası, kararın en büyük etkisi döviz kurunda yaşandı. Eylül ayında vadesi gelecek yüklü KKM hesapları için kur düşüşü ile yükünü azaltan TCMB, mudileri TL mevduata yönlendirmeye çalışacak. Öte yandan ekonomistler, mevcut cari açık ve rezerv rakamlarından ötürü kurdaki bu düşüşün kalıcı olmayacağını düşünüyor. Her ne kadar PPK metninde cari açıktaki iyileşmeye dikkat çekilse de ticaret açığının temmuz ayında 12,4 milyar dolara yükselmesi, yıllık cari açığın 57 milyar doları aşabileceğine işaret ediyor. Güçlü iç talep, ihracat pazarlarındaki düşük ekonomik büyüme ve artan enflasyon nedeniyle artan üretim maliyetleri dış dengeyi olumsuz etkiliyor.
Rezervlere ilişkin ise TCMB’nin artan doğrudan yabancı yatırım katkısı iyimser bir beklentisi var. Körfez ülkelerinden gelecek yatırımların yakın zamanda cari açığı finanse edip, rezervlere katkı sunabileceği düşünülüyor. Diğer taraftan artan turizm gelirleriyle birlikte; döviz rezervlerinin artması bekleniyor. Tüm bu katkılar yılın geri kalanında TCMB’ye fiyat istikrarını korumasında yardımcı olabilecek mi göreceğiz…