Cenk Alper
Davos artık, paydaş kapitalizmi ve sürdürülebilirlik temelinde yeni bir küresel ekonomi modelinin filizlendiği bir dağ kasabası hüviyetine bürünmüş durumda. Bu yıl Davos’ta şunu çok net gördüm ki; toplumun tüm paydaşları artık sürdürülebilirliği çok daha geniş bir perspektifte okuma konusunda son derece kararlı. Bunun için sahaya inmeye, ezberlerin dışına çıkmaya, somut aksiyonlar almaya hevesli. Peki nasıl? Burada iki kavram ön plana çıkıyor. İlki döngüsel ekonomi ikincisi ise yeni bir iş birliği kültürü. Teoride çok güzel, ama asıl önemli olan bunları hayata geçirebilmek…”
2018 yılında Davos zirvesi, “Parçalanmış Bir Dünyada Ortak Gelecek Yaratmak” temasıyla düzenlenmişti. O günden bugüne, dünyada çok şey değişti. 5 yıl önceki hayat tarzımızdan, işlerimizden, iş yapış şekillerimizden artık eser yok desek herhalde çok abartmış olmayız. Bu 5 sene içerisinde değişmeyen nadir şeylerden biri ise Davos’un teması oldu. Ve bu yıl, Davos’a katılan 3 bin kişi, bu kez “Parçalanmış Bir Dünyada İş Birliği”ni tartıştı.
Bu iki tema arasındaki benzerliği, herkes kendine göre yorumlayabilir elbette. Ben kendi açımdan bunu şöyle görüyorum: Biz aslında, her zaman olduğu gibi, sorunu doğru teşhis etmeyi başardık. Yani parçalanmış bir dünyada yaşıyoruz. Ve buradan ortak bir gelecek kurgulamamız gerekiyor. Ama aradan geçen 5 yılda, ne yazık ki, kalıcı bir çözüm üretememişiz. Ve 5 yıl aradan sonra burada aynı konuları belki biraz daha detaylı şekilde, biraz daha iş birliğini ön plana çıkaracak şekilde tartışıyoruz.